- 646 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
NEFRİN
Karşımda duran yüzü varolmuş hiçbir şey aydınlatabilecek kudrette değildi.İçimden ne vardı mermerden bir heykel olsaydı,canlı olmasaydı,suret olsaydı diye düşünürken gözbebekleri gittikçe uzak,daha da uzak hale geliyordu.Sigara tablasına uzandım,bacak bacak üstüne attı.titreyen elimden utandım,usulca masanın altına aldım,işaret ve orta parmağıyla masada bir ritm tutturmaya başladı.
Bugünlük bu kadardı.ne zaman bu ritmik sesi duysam konuşmama izin vermeden kalkar giderdi.Hayır,bu kez değil diye deliren kafamın içindeki bulanık kitleyi susturma trajedisiyle baş başa karşımdaki boş sandalyeye bakakaldım.
Kalkmak istiyor muydum?Koskocaman bir hayır.Boş sandalyeye,varlıksızlığa bakmaktan ne zevk alıyordum? İnsanoğlu nedenleri az çok bilebilir ama sonuçları asla.
Çevremdeki masalardan zavallı bakışları,gittikçe katlanarak artan ve dayanılmaz bir hal alan çatal bıçak sesleri,tabldotta görüntü namına hiçbir şey vaadetmeyen hergünkü mönü,birbirlerine selam verirken beni es geçen eli kitaplı,yüzü alaylı okul arkadaşlarım...
Tam tamına dört yıl süren haftalık bir kısır döngü...
Rahmi bereketli,izanı kısır bir annenin nafakası kesilmesinden deli gibi korkarak görevi icabı yaptığı okul ziyaretleri...
Her seferinde bir bacağı eksik bir sandalyeye oturup laflarımla beraber saçlarını kulak ardına atması,benim gözlerimle yine beni iğnelemesi,aktardığı hiçbir geni unutmadan,tek tek insafsızca sergilemesi...
Yedi altı beş dört üç iki bir!..
Bir hafta...
Sandalyem dolu...
Git artık.
Say baştan...
Saysana evladım!
Evladım?
Karşımdaki sandalye onbeş yıldır boş.Pinokyonun uzayan burnundan devşirilmiş tek bacağıysa hala eksik.