- 465 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YARGILI-YORUM
Daha önceki yazılarımızı okuyanlar, ele aldığımız konular üzerinde düşüncelerimizi, fikirlerimizi açıklarken çok gerekli olmadıkça isim vererek belirli şahısları, partileri, dernekleri, vakıfları, cemaatleri, şirketleri, sendikaları ve onların önderlerini, yöneticilerini hedef almaktan sakındığımızın farkındadırlar.
Bunun sebebi, bazılarının zannettiği gibi onları ismen hedef aldığımız takdirde başımızın belâya girecek olmasından korkuyor olmamız değildir. Önce Yüce Allah sonra yakından tanıyanlar, ilk gençlik yıllarından itibaren bugüne kadar hiç ara vermeksizin ve asla pes etmeksizin ‘mücadele adamı’ olarak yaşayan bir kişi olduğumuza şahittir.
Korkmaktan korkmanın dâvâ adamı olabilmenin temel şartlarından biri olduğunu biliriz; fakat Yüce Allah’ın lûtfettiği kadarıyla aklımızı, zekâmızı kullanmadan sarf edilecek sözlerin ve yapılacak hareketlerin “kahramanlık” değil “aptallık” olduğunu da biliriz.
Hiç kimseyle yâhut kişiler gurubuyla özel bir husûmetimiz, alıp veremediğimiz yoktur. Yazılarımızın merkezinde fikirler ve inançlar, bu merkezin etrafında fikir ve inançların yön verdiği olaylar, yazı çerçevesinin veya dairesinin sınırında ise olaylarda oynadıkları rol itibariyle ‘insan’ unsuru yer alır. Bir fikrin veya inancın aslî kaynağı, üreticisi, önderi olmadıkça yâhut o fikrin veya inancın zafere ulaşmasında veya yıkılıp yok olmasında olağanüstü bir rol oynamadıkça, bunlardan sonuncusunu yani insan unsurunu özel olarak, adıyla-sanıyla kimin veya kimlerin oluşturduğunu yazmak, övmek için de olsa, yermek için de olsa, çoğu zaman gereksizdir.
Kaldı ki “ârife târif gerekmez” sözü de boşuna söylenmemiştir!
Demek istediğimiz, yazılarımızı okuyan değerli okuyucularımız, isimlerini açıkça yazsak da yazmasak da, kimseyi şahsi menfaat için övmediğimiz gibi kimseyi de şahsi husumetimizden dolayı yermediğimizi bilsinler…
***
Erzincan Başsavcısının tutuklanması üzerine Yüksek Hakimler Savcılar Kurulu’nun (YSHK’nın) olağanüstü toplanarak soruşturmayı yürüten ve tutuklama kararı verilmesini sağlayan Erzurum’daki Savcının ve birlikte çalıştığı diğer Savcıların özel yetkilerini kaldırarak yerlerine başka bir özel yetkili Savcılar heyetini görevlendirmesi, ülkemizin zaten yıllardır içinde bulunduğu siyasi gerginliği had safhaya ulaştırdı.
İktidar partisinin gerek Bakanlar Kurulu üyeleri, gerek milletvekilleri , dosyaya bakan savcıların yetkilerini ellerinden alıp başka savcıları görevlendiren YSHK’nın üyelerine çok ağır eleştiriler yönelttiler; bunun millî irâdeye karşı bir yargı darbesi olduğunu, adlî yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu işlendiğini, verilen kararın diğer hakim ve savcılara gözdağı verme amacı taşıdığını söylediler.
Büyük bir kesimi iktidar partisinin doğrudan veya dolaylı güdümünde olan basın-yayın organları, o eleştirleri haklı gösteren haber ve yorumlarla birlikte, Çankaya Köşkü’nden verilen mesajı da dayanak yaparak YSHK üye sayısının on yediye çıkarılmasını, Adalet Bakanı’nın başkanlık ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın tabii üyelik statüsü baki kalmak kaydıyla ayrıca sekiz üyenin TBMM tarafından seçilmesini öngören bir “yargı reformu”nun mümkün olan en kısa sürede Meclis’ten geçirilerek yasalaştırılması için kampanya başlattılar.
Yargıtay’dan ve Danıştay’dan gelen YSHK’ya destek beyanlarına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Habur olayı dahil iktidarın birçok tasarrufunu incelemeye aldığına dair açıklamasının eklenmesi, iktidar partisinin kabine üyeleriyle birlikte, milletvekillerinin, teşkilat yöneticilerinin ve iktidarı destekleyen medya mensuplarının kimyasını bozdu ve bu durum iktidar blokunun sinir sistemini de tahrik etti. Kanunlar temelinde yapılacak değişikliklerin düşündükleri “yargı reformunu” sağlamaya yetmeyeceği ve akamete uğrayacağı apaçık belli olduğu için, gerektiğinde referanduma götürmeyi tasarladıkları kısmî anayasa değişikliğini hedef alan bir çalışma başlattılar.
Hazırlanan ve “uzlaşma” için önümüzdeki hafta muhalefet partileri ile üzerinde görüşmeler yapılacağı duyurulan ‘paket’in ayrıntılarını henüz bilmiyoruz. Fakat yukarıda özetlediğimiz süreç içinde yapılan açıklamalar ve ortaya konan niyetler ışığında şimdiden bazı soruları sormamız ve yorumlar, uyarılar yapmamız gerekiyor.
***
Erzincan Savcısının evinin, makamının aranmasını, derdest edilip götürülmesini ve nihayet tutuklanmasını sağlayan “özel yetkili” savcıları o özel yetkilerle o dosya üzerinde görevlendiren Millet Meclisi midir, Bakanlar Kurulu mudur, Adalet Bakanı mıdır ki yetkilerinin ellerinden alınmasına o tepkiler gösterilmiştir?
Hayır; o yetkilerle o görevlendirmeyi yapan HSYK olduğuna göre, sözkonusu tasarruf tıpkı Bakanlar Kurulu’nun/İçişleri Bakanlığı’nın bir ile tayin ettiği valiyi gerek gördüğünde başka bir ile tayin etmesi veya merkeze çekmesi gibi meşru, hukukî ve tabii bir tasarruftur. Bu yapılanın milli iradeye müdahale ve adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs gibi suçlamalara dayanak yapılması, daha vahimi “bunun diğer hakim ve savcılara gözdağı vermek” amacı taşıdığının öne sürülmesi , en azından ayıptır.
Yaptığınız suçlama ve yorumlar karşısında birileri çıkar da “HSYK’nın tasarrufu değil bilakis Erzincan Savcısına yapılanlar iktidardakileri kızdıracak soruşturmalar açıp kararlar vermemeleri için görevdeki diğer savcı ve hakimlere gözdağı amacı taşımaktadır” derse, son derece yaralayıcı olmaz mı?
HSYK’nın üye sayısını artırmayı ve üye çoğunluğunun siyasi iktidarın iradesine uygun isimlerden oluşmasını sağlayacak şekilde TBMM tarafından seçilmesini hedef alan bir düzenleme, öyle anlaşılıyor ki hazırlanan anayasa değişikliği paketinin çok önemli unsurlarından birini oluşturacaktır. Gazetelerde, televizyonlarda yer alan haberler ve yorumlar o yöndedir. Eğer öyle bir değişiklik yapılırsa, bu hem yargı bünyesinde korkunç bir dejenerasyona yol açar hem uzun vadede değişikliği yapan şimdiki iktidar mensuplarının aleyhine dönecek bir bumerang olur. Doğru olan üye sayısı ister on yediye ister yirmi bire çıkarılsın, bunların seçiminin istisnai daha doğrusu müstesna bir kamu hizmeti niteliğinde olmak üzere emekliye ayrılmış yüksek yargı hakim ve savcılarının oluşturacağı hayli geniş bir kurul tarafından yapılmasıdır. Makam-mevki derdi olmayan, siyasi baskı altında kalmadan ve azami derecede objektif değerlendirmeler yaparak tercihte bulunabilecek, uzun yılların bilgi ve tecrübe birikimine sahip, eskilerin tabiriyle ‘umur görmüş’ insanların HSYK üyelerini seçmeleri son derece isabetli olur kanaatindeyiz.
Parti kapatma talebiyle dava açılmasının TBMM iznine bağlanmasının söz konusu pakette yer aldığı yazılıp söyleniyor. Ne yazık ki bu da devletimiz için çok vahim ve tehlikeli sonuçlar doğurabilecek bir anayasa değişikliğidir, muhalefet partileri için çok kötü ve tehlikeli bir Demokles kılıcı Meclis’in çatısına asılmış olacak, iktidar partileri içinse göstermelik kalmaya mahkum, cılız muhalefet karşısında parti diktatoryasına elverişli bir ortam oluşacaktır.
Bu noktada bir benzetme yapmamız gerekirse, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iktidar partisi aleyhine açmayı düşündüğü bir dava bakımından söz konusu düzenleme, bir suçtan sanık olan belirli bir kişinin yargılanıp yargılanamayacağını o kişinin iznine bağlamak gibidir.
Evet bu değişiklik hazırlığı, ülkeyi üzerine ahmak avutan “demokrasi” etiketi vurulmuş istibdat rejimine sürükleme niyetinin açık bir belirtisidir.
Evet, sözde yargı reformu yapıyoruz diye gündeme getirilen ve henüz tam olarak açılmayan bu değişiklik paketinin amacı, bugün bile önemli ölçüde aşınmış bulunan anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerini güya değiştirmeden, güya değiştirilmesini teklif dahi etmeden fiilen ve tedricen tamamen hükümsüz hale getirmektir. Gerekli şartlar oluşturulup dönülmez yola girildiğinde o değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler de dahil olmak üzere bu anayasaya tuvalet kağıdı muamelesi yapmaya teşne vaziyette ittifak kurmuş olanlar, emellerine ulaşmak için gece gündüz çalışıyorlar.
Diyeceksiniz ki, gidişat bu iseTürkiye Cumhuriyeti’ni koruyup kollamakla görevli olanlar ne yapıyorlar?
Elbette hepsi aynı durumda değildir; fakat görünüşe bakılırsa, onların bazıları paslaşıyorlar bazıları uzlaşıyorlar.
Yüce Allah encâmımızı hayreylesin…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.