- 771 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Mutlu musunuz?
Mutlu musunuz? Neden? Mutluluğunuzu tarif edebiliyor musunuz? Peki bir insan aynı anda hem mutsuz hem mutlu olabilir mi? O vakit Mutluluklar mutsuzlukların üstünü örtebilir mi? Ya da tam aksi, mutsuzluklar mutluluklarınızın önüne mi geçer?
Eminim hepimizin ayrı ayrı mutluluk reçeteleri vardır yaşamda uyguladığımız. Hepimiz öğrendik ki mutluluklarla ve mutsuzluklarla iç içe sürüyor yaşam. Derin bir karmaşa belki. Mutsuz olanlar mutlu olmak istiyor. Mutlu olanlar mutsuzluğun gelmemesini istiyorlar. Ve bir de mutlu olanlar mutluluğun her an bitebileceği ihtimaliyle aynı anda mutsuzluğu yaşıyorlar....
Bir dostumla sohbet ediyoruz ;
’ Nasıl gidiyor ilişkiniz?’
’ Harika! Onda, ilk gördüğüm andaki ışığın hala azalmaması, tam aksine her gecen gün artması, ona duyduğum aşkı gittikçe ölümsüz kılıyor.’
’ Sizin ve ilişkinizin adına çok sevindim.’
’Ama korkuyorum!’
’Neden?’
’Mutluluğumuzun bir gün tükenecek olması ihtimalinden.’
Ne kötü! Sadece mutluluğun tadını çıkarmak varken mutluluğun sonlu olma ihtimalini düşünerek mutsuzluğu da duyguların arasına sokmak.. Ama kabahat bizde değil sanırım. Bu ihtimalin varlığını bize yaşam öğretti. Olanca duygu ağırlığınca severken ve mutluluğu doyasıya yasarken mutsuzluğun bir anda davetsiz bir misafir gibi yaşam penceremizden gizlice süzüldüğünü gördük. Bu mutsuzluk öyle nemrut bir şey ki git deyince de gitmiyor kardeşim. İlle bir süre kalacak duygularımızda, huzurumuzu bozacak, her şeyi çekilmez kılacak, yaşamımızı allak bullak edecek!...
Ahhh bu bizi rahat bırakmayan endişelerimiz yok mu? Deli oluyorum. ’Ne kadar çok seversen o kadar çok mutsuz olursun’ deyip kendimizi frenliyoruz. Her sevgiye temkinli yaklaşıp üfleyerek tatmaya çalışıyoruz. ’Zamanında o kadar çok kıymet bildik de ne oldu?’ deyip duygularımıza ket vuruyoruz. Her şey ne için?.. Mutsuzluğa mani olmak için.. Ama mutsuzluğa mani olalım derken mutluluklarımızın da önünü kesiyoruz belki...
Ne kötü! Dostuma üzüldüm. Mutluluğu dorukta yaşarken bir ihtimal uğruna mutsuzluğun da bir yağmur olarak duygularına çiselemesi beni üzdü. Ama onu anladım. Hem de çok iyi anladım. Çünkü ben de bir çok kere mutluluğun bitecek olması ihtimalinden ürkmüşümdür. Her ne kadar ’Biliyorum bu sevginin sonu hüsranla bitecek.’, diyecek kadar karamsar olmasam da, yaşanan mutluluğun sonsuz olmasını her vakit içten içe arzulamışımdır...
Bence dostuma zaman ve karşısındaki insandan başka kimse yardım edemez. Ancak zaman ve karşısındaki insan görünür kılacaktır tüm duyguları. Ancak zaman ilerlerken karşısındaki insanla yaşananlar, kalplerinin tüm gerçeklerini çıkaracaktır ortaya...
Kim ne derse desin sanırım çoğumuz mutlu sonları seviyoruz. Ve mutlu sonları sevdikçe daha çok mutlu oluyoruz. Bir kitabın ya da bir filmin sonundaki mutlu sonlar bizim için en keyifli anlar oluyor galiba. Eğer bizim yaşamımızda görünür değilse mutluluk, başkalarının yaşamlarındaki mutluluklarla avunuyoruz.
Sakın beni yanlış anlamayın. Amacım mutlulukla veya mutsuzlukla ilgili ahkam kesmek değildi. Yüreğimden geçenleri ve yaşamın yüreğime yaşattıklarını anlatmak istedim. İstedim ve isterdim ki o dostum ihtimaller kaygısına düşmeden sadece mutluluğu yaşasın. İsterim ki hepimiz hak ettiğimiz mutlulukları tez yürekten yaşayalım. Bizi mutsuzluğa iten ayrıntıların yakamıza yapışmasına izin vermeyelim.
Haa son bir şey daha :
Mutlu musunuz?
Oktay Coşar
YORUMLAR
Dostunuz haklı mutluluğunun bir gün biteceği korkusunu taşıyor olmaktan.
Çünkü daimi mutluluk söz konusu değildir ve sadece mutlu anlar vardır, mutsuz anlar olduğu gibi. Kendi dünyamızda mutlu olmaya çalışmak da yeterli olmuyor.
Zira, ailede, çevrenizdeki insanlar da mutsuzluk yaşanıyor ise veya toplumsal olaylar söz konusu olduğunda, fazlasıyla birey olarak etkileniyoruz,
Dilerim hepimizin mutlu anları terazinin ağır çeken kefesinde olsun.
Sevgiler,
Mutluluğu da, mutsuzluğuda insan kendi yaratır. Dışardan müdahale olmaz mı dersen, olur tabi ama
onu da lehine çevirmeyi bilmeli insan. Ne dersin ?
Elde olmayan mutsuzluklara sözüm yok bu arada :(
Billur T. Phelps tarafından 7/25/2011 11:45:29 PM zamanında düzenlenmiştir.
Oktay Coşar
Marcel yine ihtişamlı, kamaşık tutuyor gözlerimizi... Küçük bir labirentin ortasında yolumu arar gibiyim. ama yardıma gerek yok, kendim bulacağım çıkışı:)) Tebrikler değerli kalem.