- 454 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİZİM BODUR AĞAÇ
Hayat, serüvenimiz devam ederken bir çok konuda bilgi sahibi oluruz. Bu bilgilerimizi elde ederken çok defalar düşeriz kalkarız. Kalbimizin en hassas yerinde yara alırız.Bazen hayata küseriz,bazen yaşamımıza son vermeyi düşünürken son andan vazgeçeriz.Yerine göre dünyada az kişinin yaşayacağı mutlulukları,tecrübeleri bilgileri kazanırız.Fakat önemli olan acısıyla tatlısıyla edindiğimiz bilgileri, tecrübeleri hayatımızın akışını değiştiren birikimleri paylaşmaktır.Edindiği tecrübeleri bilgi birikimini paylaşmak istemeyen bodur ağacın hikayesine bakalım.
Bu hikaye dağın zirvesine yakın yamaçlarında kök salmış, yangın çıktığından yalnız başına kalan bodur bir ağacın hikayesidir.Yangından sonra çıplak kalan araziye orman dikim memurları tarafından çam fidanları dikilmeye başlandı.Bizim bodur ağacın yarısına yakın dalları yanmış olmak birlikte, yeni dikilen fidanların dalları yeşil göz bebeğinden daha yeşil gözüküyordu. Bodur ağaç onların dikilişini kıskançlıkla seyir ediyordu.Artık sabahın alaca karanlığında tabiattaki canlıların hayranlıkla dinlediği bülbüller onun üzerine konmayı akıllarından geçirmiyor. Geçmişe şöyle baktığında, sevgilisiyle el ele dolaşan sevgililer şu bodur ağaca bak! Ne kadar güzel nasılda doğayla bütünleşmiş, biraz durup seyir edelim diyorlardı.Bunları hatırlayınca dikim işini tamamlayan ormancıların arkasından nefret dolu gözlerle bakıyordu.Kendisine özenle bakan, gerektiğinde kuruyan dallarını kesen, yazın sıcağında bir damla suya hasret kaldığında kendisine litre litre su döken ormancıları, artık sevmiyordu.Çünkü kendisinden daha güzel, daha canlı, heyecanlı fidanları dikmişlerdi.Bizim bodur ağaç bir taraftan yaralarını sarmaya çalışırken diğer taraftan yan gözle yeni dikilen fidancıkların sevinçlerini, kendi aralarında ki gülüşmeleri nefretle seyrediyordu.Zaman geçe dursun bizim budur ağaç hiçbir tecrübesini paylaşmıyordu. Yangın olduğunda hazin sonunun yaklaştığının farkına vardığındaki korkusunu, yangını çıkaranlara lanet okuduğunu, ateşin alevleri kendisinin bir yarısını sardığında feryadı figan etmekle birlikte , yaşlı itfaiyecinin kendisini kurtarmak için nasıl mücadele ettiğini, hüzünlü bir şekilde hatırlasa da bu tecrübeleri yeni dikilen fidanlara aktarmayıp, onların yeşeren filizlerini görmemek için gündüz kavranın literatürden kaldırılmasını, canı gönülden istiyordu.Bizim bodur ağaç bodurluğuyla kalakalsın, tecrübelerini aktarmasa da yeni dikilen fidanlar sellvi boylu olmaya devam ediyorlar.Fidancıkların büyümesi kuşların işine gelmişti artık çok rahatlılıkla havada takla ata ata o daldan o dala uçacaklardı.Bizim bodur ağaç ormancıların bir an önce kendisini kesmelerini canı gönülden diliyordu.Halbuki o fidanlar oraya dikildiğinde onlara gülümseseydi onlarla birlikte olmanın kendisini ne kadar onurlandıracağını belirtseydi, kısacası paylaşımcı olsaydı ne kadar güzel olacaktı. Oysa şuan kurumaya yüz tutmuş topraktan da bir damla suyu dahi zor alıyordu.Öyle bir gün geldi ki odun toplamaya gelen köylüler bodur ağacı yerinde söküp sobalarında yakmak için yolu koyuldular.
Teşbihten hata olmaz. Buradaki bodur ağacın hikayesi kısa boylu olmakla ilgili değil, sadece kazandığı tecrübeleri, yaşadığı mutlulukları ve kendisi göz yaşı döktüğü halde diğer insanlarında göz yaşı dökmesini isteyen insanların, hiçbir zaman kendilerini geliştiremeyeceğini, oldukları gibi kalacağını vurguluyor.Bizlerde bodur ağacın duruma düşmek istemiyorsak Geçmiş tecrübelerimizi hatırladığımızda bize acıda verse, bunlardan çıkarmış olduğumuz dersleri, diğer insanlarla paylaşmalıyız ki diğer insanlarda yara almadan yoluna devam etsin, Bunun yanında hayatımızda ki dönüm noktalarını, sevinçleri mutlulukları da paylaşmalıyız ki diğer insanların hayat kaynağı olsun.Genel bir kanı vardır.Acılar paylaşıldıkça azalır.Mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır.Bizlere düşen görev, bizden sonra gelecek nesillere edindiğimiz her türlü tecrübelerden çıkarmış olduğumuz dersleri onlara ışık tutması için aktarmalıyız.Böyle yaparsak bir vatandaş olarak az da olsa görevimizi yapmış oluruz. Azda olsa vatana bu şekilde hizmet etmek istemez mi siniz?