ÇOCUK…
Küçüktü, çok küçüktü. Erkek adamın ağlamaması gerektiğini, o yaşlarda henüz bilmiyordu. Düştüğünde, dizini yaraladığında; canı yandığındaki gibi sevdiğinden ayrılınca da ağlanır sanıyordu çocuk yaşamı ve ağladı. Devlet memuru olan babasının tayini ile ayrı düştüğü Gülnihal için hıçkıra hıçkıra, utanmadan, sıkılmadan ve ayıplarlar mı diye hiç düşünmeden ağladı. Bugünlere benzemezdi o yıllarda sevmek, değil öpmek; elini tutmak dahi cesaret işiydi, işte bu nedenle elini dahi tutamamıştı.
Bin dokuz yüz altmış sekiz yıllarıydı. O zamanlar, on üç yaşında çocuk için özlem çekmek fazla ağırdı, dayanamadı. Şimdiki zamane çocukları anlayamazlar, bırakın cep telefonunu, bırakın interneti, her kırık - elli evden birinde telefon olur, ayrı düşünce insanlar sevdiklerinden; mektubun dışında O’na haber salamazlardı. Umutla çocuk, yola çıkacakları gün Gülnihal’in eline gizlice adresini tutuşurdu.
“Gel zaman” haber yok, “git zaman” haber yok, ne kadar zormuş özlem acısı. Gelgeç ilişkiler şimdilerde moda oldu, o yıllarda insan sevdi mi; tam sevmeliydi. Gerekiyorsa, ölene dek beklemeli idi, ağlasa da çocuk, buna niyetli idi. İnsan anlayamıyor, çocuk da insan; anlayamadı zamanın nasılda hızla geçtiğini ve sonraki üç yıl anlaşılmaz hızla ve habersiz geçti.
Sevgi ateşi hala tükenmemişti………
Üç yılın sonunda yaşça büyüyen, bıyıkları terleyen çocuğun aklına bir fikir geldi. Gülnihal adına ve Gülnihal için tekrar görüşene kadar her yıl üç gül fidanı ekmek, bakmak, büyütmek.
Kırmızı, beyaz, pembe, sarı; önemli değil rengi. Yalınkat, katmerli, yarım katmerli, önemli değil şekli, yeter ki gül olsun, büyüdükçe ve çiçek verdikçe, özleminde anlam bulsun.
O gül bahçesinin serüveni, işte böyle başladı. Çevresindeki tüm arsaların müteahhite verildiği, bahçelerin yok olduğu, yerine yüksek apartmanların dikildiği o semte bir gün yolunuz düşerse; o bahçeye de mutlaka uğrayın, her çiçeğin yanında yazılmış olan şiirleri mutlaka okuyun.
Eğer uğrarsanız O’nu, üçü bu sene ekilmiş, yüz yirmi dokuz fidan ile uğraştığını göreceksin; altmış sekizli yılların çocuğu, iki bin on birli yılların o yaşlı adamını. Deli sanmayın sakın, hem çalışır, hem de çiçekleri ile konuşur. Başında hasır şapka, güneşten solmuş gömleği, geçen zaman, arttırmış ve derinleştirmiş olsa da yüz çizgilerini, dikkatle bakın görürsünüz, sürekli gülerek ve içten bakan gözlerini.
Çiçek istemeyin sakın kızar. Dostça yaklaşırsanız, geçmişi hatırlatmazsanız, hor görmezseniz tahta kurtlarının kemirdiği taburelerini ve masasını; O’da sizi sever ve hatta içebilirsiniz; evvelki gün demlediği ve atmaya kıyamadığı çayını.
Hâlâ evli değil bekar ve sopa ile kovalar arsasını kat karşılığı istemeye gelenleri; kimilerine göre “mahallenin delisi”, çok eskiden tanıyanlar bilir, hâlâ Gülnihal’e sevdalı. Adını sormayın bilmez, ölen abisinin taktığı isimi söyler; “çocuk”.
Gülnihal mi? ölmeden önce çocuğunun abisi, araştırır Gülnihal’i, Samsun’da oturduğunu öğrenir, evlenmiştir. İki erkek çocuk doğurmuş, birine kardeşinin adını vermiştir. Kardeşine söylemez, bilsin istemez.
Eskiden böyle olurdu çocukların aşkları………
İstanbul’un lüks sayılabilecek bir semtindeyim, iki odalı yer evi ve gül dolu bahçesi; hasır şapkalı adam bahçe ile uğraşıyor, bana göre “ aşık, hem de eli öpülesi”, başkalarına göre “mahallenin delisi”
Hangisi doğru? …………
“Ahh be çocuk”, “vahh be çocuk”, Gülnihal’e sevdalandığın için sakın üzülme, kavuşamasan da ve bilmesen de ismin; sevdiğinin çocuğunda yaşıyor.
Çocuk, altmış sekiz yıllarının saf dilli, saf sevdalı çocuğu. Ne kadar direneceksin, bilemiyorum fakat her türlü saygı hak ediyorsun, sonuna kadar diren. En çok, yirmi dokuz numaralı çiçeğini ve altında tenekeye yazılı şiiri sevdim; biraz da yaşamı öğren. Biliyorum beni dinlemezsin, istemiş olsaydım eğer şiirini vermezdin.
Kusura bakma, çaldım. Bir daha bahçene beni sokmasan da, geldiğimde kovsan da; burada paylaşılmalı beğendiğim şiirin…
Gülnihal,
Zaman giderek daha mı hızlı akıyor,
On üç artı yirmi dokuz,
Kırk iki etti, çocuk ihtiyarlıyor.
Aradan, bu kadar sene geçti,
Hala haber yok,
Benim kadar çiçekler de seni özlüyor.
( ZAMANSIZ YAZIMLAR… ) İST. 24. 07. 11 / 02. 45
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.