Bu günlerde yaşamak çok zor.
Haziran biterken kaleme almıştım en son yazımı. Şu sıralar temmuz sonunu yaşıyoruz. Hep söyleriz; zaman çok çabuk geçiyor diye. Ama nedense farkına varamayız yaşadığımız anın.
Zaman ilerleye dursun, yaşamımızda inişler çıkışlar devam ediyor. Genel olarak sakin, tatil havasında geçirdim temmuzu. Havalar sıcaktı, sahil kenarları, tatil beldeleri cazipti. Aheste aheste, geçirdim bu ayı. Aslında benim dışımda o kadar da sakin değildi temmuz.
Bende kısa bir tatilin ardından Anamur’la beraberliği sürdürüyorum. Tatil anılarımı yeri gelince sizlerle paylaşacağım. Yazacak onca şeyi bir sıraya koyup, belli bir düzen içinde sizlerle paylaşmak öyle kolay olmuyor.
Yaşadıklarımı sosyal ve politik olaylardan arındırmış, hayal gücümle süsleyip sizlerle buluşturmak istiyorum. Ancak gerek ülkemizde gerekse dünyada yaşanan kritik olaylar o kadar çok ki, bu konuda zorlanıyorum. Bir yanım kendimden bahset diyor, diğer yanım başka türlü diyor.
Evet, olanlar aslında çok kritik olaylar. Dün gazetede makalesini okuduğum bir yazar; ümidimizi hiç yitirmedik; ama gidişatta hiç iç açıcı değil diyordu.
İşte, yaşadıklarımızı bir kenara bırakıp gönlümce bir yazı yazmayı başaramamamın ezikliği var atmosferimde. Kolayda olmuyor bu, olanlar derinden etkiliyor insanı.
Yaşananları basın yayın organlarında birçok yazar ele alıyor. Kimi dinlesem hak veriyorum, kimi okusam kendime yakın buluyorum değerlendirmesini. Acaba çözüm olarak neyi öneriyor diye baktığımda, bir şey bulamıyorum. Anlayacağınız herkes büyük bir sorunun olduğunu çok iyi biliyor. Bir yerde birilerinin yanlış yaptığını, bu yanlışın birilerinin işine yaradığını iyi anlamış. Anladığımız bu; ama nasıl çözüleceğini kimse bilmiyor.
İşte, kör düğüm olduğumuz, lafı geveleyip, yuvarlayıp sıyrıldığımız nokta bu. Çözüm konusunda kimsenin parlak bir fikri yok. Olsaydı, böyle sorunlardan bahsetmemiş olurduk değil mi?
Genel olarak yaptığımız tek şey; zamana bırakmak. Hayırlısının olmasını beklemektir. Bu konularda kimseleri eleştirecek, hatta çok şey bilir gibi yerden yere vuracak değilim. Fakat güçlü bir ülke olduğumuz söyleniyor. Güçlü bir ordu, iyiye giden bir ekonomi, yükselen eğitim düzeyi… Onca siyasetçi, yazar, sanatçı, eleştirmen… Niye çözüm yok?
Gerçekten haber bültenlerinden iyi haberler alamıyoruz. Huzura çok ihtiyacımız var. Bu dönemlerde daha fazla sükûnete, daha fazla sağlıklı düşünmeye ihtiyacımız var. Bunu gerçekleştirmekte hayli zordur. Galiba yine zamana bırakıp, hayırlısı demek var. Hayırlısı.
Bu temmuzu da böyle bitireceğiz anlaşılan. Hava sıcaklıklarıyla, sıcak gelişmelerle süreceğe benziyor.
Sakin olmakta fayda var. Hem sıcaklar, hem haberler huzurumuzu kaçırıyor.
Sabırlar diliyorum…