- 1102 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Ah Siz Erkekler!
AH SİZ ERKEKLER
İyi günler. Yani merhabalar herkese. Size içimi dökmek için buradayım. Biliyorsunuz içini dökmek bir deyimdir. Şey… Yani rahatlamak anlamında. E öyle yapmıyor muyuz bir çoğumuz? Anlatalım anlatalım da içimizi döküp rahatlayalım biraz derdinde değil miyiz? Biliyorum biliyorum hepimizin derdi başından aşkın. İlk önce size kendimi tanıtayım. 29 yaşında ne güzel ne çirkin bir bayanım. Yani öyle işte. Hani ne güzelsinizdir ne de çirkin. Biri sizi görürse, ne “Aaa çok güzel” der, ne de “Aaa çok çirkin.” Ortası işte anlarsınız…
Bekarım. Hiç evlenmedim. Hiç evlenmedim dememin sebebi bekarım dediğim zaman akıllarda yine de “acaba daha önce hiç evlenmiş midir?” sorusunu da giderebilmek içindi. Garip bir kızım. Garip kız ne mi demek? Şey… Yani “hem” lerim çoktur. Uff yine anlatamadım. Yani hem çok konuşurum hem de hiç konuşmam; hem utangacımdır hem de arsız; hem sır tutarım hem de ketumumdur. Yani bir sürü böyle “hem”lerim vardır işte. Derler ya “sağı solu belli olmaz” diye. Bende belli olmadığı gibi sağımı solumu umursamam da. Ha bir de şey.. Hem takıntılıyım hem de gamsız. Aslında en önemli “hem”lerimden birisiydi bu. İyi ki geldi aklıma…
Ne diyordum? Ha evet içimi döküyordum. Bilmem ki… Ne çok şey yaşadım… Ah bu erkekler… Ne diyorum ben? Konuyu dağıtmadan anlatamayacak mıyım derdimi… Evet evet erkekler… Gerçekten de çözemedim ben şu erkekleri. Öyle yapıyorsunuz olmuyor böyle yapıyorsunuz olmuyor. Ya da ne diyorlardı? Hah! Aşağı tükürsen bıyık yukarı tükürsen sakal. Bakın bu deyim hislerime tercüman oldu vallahi. Şimdi bakın, mesela hafif dekolte bir kıyafet giyiyorum. Bir erkek de benden hoşlanıyor. E buluşuyoruz, görüşüyoruz, canımlar, cicimler filan. Neyse sevgili olana dek her şey pembe. E sevgili oluyoruz,”vay efendim ben o kıyafeti nasıl giyermişim!” Yahu desene sevgili olmadan önce. Yok… E şimdi bu sahtekarlık değil mi söyleyin? Ben biliyorum ama… Elde edene kadar güllük gülistanlık gösterecek ya her şeyi… Offf.. Ben böyle bir örnekle anlatmaya başladım erkekleri de, yanlış mı yaptım acaba?
Yahu daha neler neler… Mesela daha cicim günlerindeyiz. Bir kafede oturmuş çay içiyoruz. Mönünün üstünde Platon yazıyor. Yani kafenin adı. Başlıyor Platon şuymuş buymuş bunu demiş. Yahu güzel, okumuşsun hoş… E neden sevgili olduktan sonra Platon’dan değil de yok “o kimmiş, bu kimmiş” diyorsun sürekli. Eee ne oldu Platon’a? Yahu anlamıyorum, tamam kültürlüsünüz ama benim için önemli olan doğallığınız ve içtenliğiniz. Offf bu da mı yanlış örnek oldu? Ay ne bileyim içimden geleni yazıyorum işte…
Yani biz de okuyoruz ama sürekli “bak bilgiliyim ben” gayretinde değilim. Biri bir gün “Ben sana mecburum” şiirini okumuştu da, Orhan Veli ne güzel yazmış demişti. Ben de hayır o Atilla İlhan’ın deyince, bana : “Haa tabii ya” demişti.Yani bazıları da eline yüzüne bulaştırıyor, caka satacağım diye… Offf. Bi sıkıntı var içimde ama… E peki 29’una geldim de neden evlenmedim? Şimdi mesela biriyle giriyorsunuz ilişkiye. 2 sene sonra “e artık kalıcı bir karar alsak” filan dediğimde,”yok bi şu olsun da yok bi bu olsun da” başlıyorlar. Mesela bir sevgilimle böyle oldu diyelim. Oldu da… Gitti mi oradan 2 sene? Gitti… E ötekiyle 3 sene çıkıyorsunuz, onda da başka bir nane çıkıyor. Gitti mi oradan da 3 sene? Gittiii… E bahtım kapalıymış diyorum ben de her seferinde. Böyle böyle geldik mi 29 una? Neyse… Ben böyle lafımı esirgemiyorum, gündelik ağızla konuşuyorum ama sakıncası yok değil mi sizin için? Yani içimi döküyorum şunun şurasında…
Bir de ayıptır söylemesi bu erkeklerin neredeyse tamamı uçkur düşkünü. Neredeyse tamamı dedim çünkü biri çıkıp da “hayır bayan ben değilim nereden çıkartıyorsunuz bunu?” derse, ben de ona :” Sizi kastetmedim ki ben” diyebilmek için. Yani diyelim ki biri benden hoşlanıyor, daha on gün olmamış tanışalı, “e hadi bana gidelim bir çay içelim” diyor… Hımmm… Ben biliyorum… Aklı orada ya… Çaymış… İlk önce çayı sonra ortamı demlemeye çalışır onlar. E açıkça demiyorlar da, ben seninle cinsel birliktelik yaşamak istiyorum diye. Yani yatmak yerine cinsel birliktelik dedim ki ayıp olmasın diye. Neyse… Bana göre önce karşındakini tanıyacaksın; sonra ten paylaşımı olacak.( Bu ten paylaşımı deyimini geçenlerde Aysel söylemişti de çok hoşuma gitmişti, burada da kullanayım dedim) Daha neler biliyorum ben. İlişkinin manifestosu… Manifesto böyle kurallar bütünü gibi bir şeymiş. Yani ilişkinin kuralları. Sonra bir de şey… “Ne marjinalsin” marjinal de sıra dışı gibi bir şeymiş, ne demekse… Yani çok da boş değilim. Kitap okurum mesela. Paulo Coelho’nun Simyacı adlı kitabını okumuştum mesela. ( Ay ne çok mesela dedim) Hem insanın insana aşkını, hem insanın tanrıya aşkını hem de insanın doğaya aşkını anlatmış yazar. Güzeldi. Dağıtmıyorum değil mi konuyu?
Offf… Yoksa ben anlatamıyor muyum derdimi? Offf… Mesela biriyle sevgili oldum diyelim. Adam terk ediyor beni, ne bir sebep ne bir şey… Deliriyorum… Ama ben terk etsem böyle olmuyor. Bu da şey değil mi? Neydi? Hah! Aşkın kanunu… Mesela chat yapıyorum bazen. Ben dürüstüm derim mesela hemen “29 f” diye. F yi filan da bilmiyordum sonradan öğrendim. F kız demekmiş. Bazıları tümden sapık. Daha ilk soruları “fantezilerin neler?” oluyor. Ay daha görmeden etmeden ne fantezisi! Onları hemen ignore ediyorum. İgnore de şey… Yani yok ediyorsun sana bir daha yazamıyor. Ay gerçek hayatta da öyle olsa keşke, mesela adamı pat diye ignore ediversen… Neyse… Bazıları romantik oluyor, şiir miir yazıyorlar hemen. Ayıp olmasın diye :” Aaa siz mi yazdınız ne güzel filan” diyorum. Bir kere bir tanesi üçüncü konuşuşumuzda bana “benimle evlenir misin?” demişti. Ay deli midir nedir. Telefon istiyorlar bir de. Bakın aklınızda olsun adamla 3 ay konuşmadan vermeyin numaranızı mumaranızı. (Mumaranızı pek olmadı sanki bu cümlede.) Neyse… Yani benim ağzım çok yandı öyle. Adamın biri her gün arıyor beni, neymiş ta Malatya’dan beni görmeye gelecekmiş. Sanki ben de mezat pazarında koyunum da… Meeee…( Meee yi espri olsun diye yazdım, hani sıkılmışsınızdır diye) Neyse sinir oluyorum ya böyle şeylere. Ama yine de vakit geçiyor işte. Aklınızda olsun rumuzum “safiye29”. Bilgilerime de ”ciddi ve seviyeli sohbet şartıyla” yazdım. Yani söyleyeyim dedim işte…
Oktay’la da chatte tanıştım. Dedim ki :”Madem sen böyle köşelerde möşelerde yazıyorsun, ben de derdimi anlatabilir miyim?” O da dedi ki bana :”Sen yaz ben köşemde yayımlayayım.” Yani tam anlatabildim mi derdimi ben de bilmiyorum. Daha o kadar çok şey var ki anlatacak bir bilseniz. Ama Oktay dedi ki :” Fazla uzun yazma okuyanlar sıkılır.” E peki madem. Şimdilik anlatacaklarım bu kadar. Anladınız değil mi ne demek istediğimi? 29 yaşındayım ve bekarım. Bir de ne güzel ne çirkinim. Gerçek ismim Safiye değil, gerçek ismimi konuştuktan 1 ay sonra söylerim. Bye…
Oktay Coşar
YORUMLAR
siz edebiyat çevrelerinde tanınıyorsunuz da ben yabancı bir alemden henüz giriş yaptığım için bu yazıları okuyamadım çözdüğüm kadarıyla. evet yazı dilinizi daha doğal buldum, yormak istemiyorum kendimi bir şeyleri anlamak için, o kadar çok konu var ki yorumlayacak. devamını dilerim, gelecekten biri gibi oldum şimdi temmuzda yazılan bir yaıya hitaben.
Oktay Coşar
Yazıyorum ve paylaşıyorum sadece.
Şu ana kadar kimseye anlaşılır ya da anlaşılmaz olmak zorunda hissetmedim kendimi.
Oktay Coşar
Yazıyorum ve paylaşıyorum sadece.
Şu ana kadar kimseye anlaşılır ya da anlaşılmaz olmak zorunda hissetmedim kendimi.
ömrüzeynep
sadece öneriydi, lütfen mesela ayasofya efsanelerinden anlatın , güzel yorumlar duymak istiyoruz, yani en azından ben.