- 797 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KAVGA-2
Telefonu çaldı kadının, yalnız oturuyordu evde.
-Hadi anne , hemen kalkıyorsun, hazırlanıyorsun ve çıkıyorsun evden konsere gidiyoruz. MFÖ seversiniz siz. Babamı da arayacağım şimdi, buluşuruz sen, ben, abim, babam Mert hepberaber gideriz işte, sonrada bizde kalırsınız.
-Ama kızım...
-Yok anne bahane istemiyorum hadi kalk hazırlan. Ben babamı aradıktan sonra seni tekrar arayacağım.
-Peki tamam. Hazırlanıyorum ben.
Yıllar ne çabuk ta geçmişti. O küçücük kızı büyümüşte evlenmişti bile.
Okulu bitmişti, iyi bir işe de başlamıştı.
Daha dün gibi hatırlıyorum babasıyla benim karşıma dikildiği anı,
-Ben dedi iki senedir biriyle çıkıyorum, biz evlenmek istiyoruz arık.
-Baba şaştı kaldı, hiç beklemiyordu dğrusu. Kızı kendisine söylerdi, öyle biliyordu.
-İki senedir de neden bizim haberimiz yok?
Annesine kaydı gözleri. Annesi ilk günden beri biliyordu oysa. Keşke dedi baba, keşke sana da söyleyebilseydim. Müsaade etmedin ki bana baskıcı tavırlarınla korktum işte. Konu çıkartırsın diye korktum.Şimdi söylüyorum baba.
-Kimmiş, neciymiş, ailesi kimlerdenmiş?
-Sen hep demezmiydin baba, bize layık birini getir karşıma diye. Ben de öyle yaptım. Sadece söyleyeceğim şu ki, bize layık biri ve biz birbirimizi çok seviyoruz.
Haftalarca düşünceli gezdi baba. Onu yatıştırmak yine anneye düştü.
-Sen demezmiydin şu dünyada herş eyden önemlisi eş diye, ben sordum soruşturdum, kollayıp koruyormuş kızımızı. Okulda tanışmışlar. Ailesi de bizim gibi, bize denkmiş.. Biliyormusun daha hiç kavga etmemişler.
Konser başlamak üzereydi vardıklarında. Babası gelmemişti ertesi güne yetiştireceği işleri varmış, atölyede geç saate kadar kalması gerekiyormuş. Abi de gelmedi. Arkadaşlarına söz vermiş...Annesi, sadece annesi onunlaydı.
MFÖ’yü seviyordu annesi biliyordu kızı. Sarılıp annesine şarkıları dinlemeye koyuldular. Bir yandan da şarkılara hepbirlikte eşlik ediyorlardı ...
İlk şarkı "ele güze karşı yapayalnız, böyle de olmazki"
Sonra bir bir sıralandı güzel şarkılar.
Anne dalıp dalıp gidiyordu.
Bir ömür diyordu anlattıkları. Bir ömür onlarla geçti.
-Kızı sarıldı annesine şarkının bir nakaratında
"Sen olmasaydın ben, gelemezdim buralaraaa "
O da kızına sımsıkı sarıldı.
"Sarı laleleri" zamanında alınan kırmızı güller niyetine dinledi.
"Ben, nerelere gitsem, saklansam, hayaller kursammmm"
Bu şarkıda takıldı kadın,Gözleri doldu, belli olmadı gecenin karanlığında.
Sonra diğer bir şarkı.
"Bodrum, bodrum"
Açtı telefonunu çevirdi eşini. Dinletecekti ona, ama açılmadı telefon.
Konser bitmiş. Dışarı ağır adımlarla çıkıyorlardı ki, eşi arıyordu.
-Hayrola bir şey mi oldu, aramışsın?
-Yok dedi, birşey yok. sana şarkı dinletecektim. Sen seversin ya "Bordum, bodrum"
-Evet çok severim, keşke dinleyebilseydim ama makine arıza yaptı, onunla uğraşıyordum. Sağol beni düşündüğün için.
Kapattı telefonunu kadın. İçi burkularak. Ne olurdu sanki hep böyle olsaydık !!!
Kızının evindeydiler şimdi.
Kapıyı açar açmaz annesi söylenecek oldu.
Kızı susturdu onu.
-Hemen başlama dağınıkları toplamaya anne. Bırak lütfen.
-Ah Mert oğlum seni üzüyor kızım galiba,dedi . Çok dağınık ortalık baksana?
-Yok dedi, üzmüyor anne. Onda benim bulduğum dağınıklıktan daha önemli şeyler var...
Alışık değildi kadın böyle bir yaklaşıma. Şaşırdı, bir yandan da için için sevindi aslında.
Çünkü o dağınıklık, yemek, temizlik konularında bir hayli yıpratılmış, hayatı zehir olmuştu. Bugünlere gelmişti, gelinen güz mevsimindenmiydi, yoksa yaş aldıkça sevgiden başka hiçbirşeyin önemli olmadığını anlamakmıydı bilemedi, ama artık ne temizlik, ne edilen sözler pek umrunda değildi.
Herkesi olduğu gibi kabullenmeyi, ufacık şeylere takılmamayı eşi de kendisi de öğrenmişlerdi (?) de hayat, akıp geçmişti.
oysa nekadar çok sevmişlerdi onlarda birbirlerini, hala da seviyorlardı ne yaşandıysa yaşansın alıp götürememişti sevgilerini.
Ama ettikleri kavgaların izi hala duruyordu bir yerlerde.
Kızıyla damadının şakalaşmalarına gözü takıldı kadının, gülümsedi.
Ne güzel dedi, daha onlar hiç kavga etmemişler.
İnşallah bir ömür boyu böyle sürer mutlulukları.
I.Kaplan
YORUMLAR
İlla Bodrum bodrum ha:))) Telaffuzu bile derimi kaldıran bir bıçak yarası gibi ama öykü güzel, o başka. Belki de nefretle sulanmış bir tarlaya farklı gözle bakabilen insanlar görünce renkler bile değişiyor diyebilirim. Hayat farklı, algılar ve deneyimlerde öyle. Kavga devam ediyor, etmesini umut ediyorum zira bittiği yerde mecburuz göçebe olmaya:) Tebrikler.