- 1565 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İHTİMALSİZ SEVMEK
“Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevmiştim.” Diyordu şair.
Şiir dönüp duruyor yeniden başa geliyordu. “Ben senin beni sev…” .
Ben gerçektende o ihtimali mi sevmiştim. Evet dedim önceleri, o ihtimaldi beni senden koparmayan umut. Bir ihtimaldi beni seveceğin, küçük, belli belirsiz bir ihtimaldi. Varlığımdan haberdardın ama sadece o kadar, çünkü haberdar olmadığın daha önemli şeyler vardı; mesela sana olan sevgim.
Hep korktum, incinmekten (bir erkek incinmek kelimesini kullanmaktan bile korkarken.) . “Hayır” demenden belki , belki “nasıl böyle düşünebilirsin”, “aklıma gelmezdi bunları söyleyeceğin” gibi cümlelerden korktum.
Korktum; çünkü yakışmazdı ağzına bu kelimeler ve eğer benim yüzümden çıkacaklarsa dudaklarının arasından, varsın içimde kalsın sevgim.
Çok düşündüm sonraları, ihtimallere mi tutunmuştum, yoksa içinde senin nefes aldığın resimler miydi tutulduğum. Kendime neden kızıyordum, ihtimallere güvenmediğim için mi, yoksa yeşil gözlerindeki aydınlığın, elektriği kesik bir geceye mahkum olmasından mı?
Bazen yeter dediğim oldu ihtimallere kulak verip. Ne dir ki ulan dedim. Altı üstü sevda , çıkar karşısına adam gibi söylerim. Olursa olur , olmazsa… Başka bir bahar gelir dedim ,dallar da çiçekler açtıran.
İşte böyle hep söyledim, lakin hep kendim dinledim.
Öyle sakınıyordum ki ihtimaller den. Sana vermek için birinin bahçesinden çaldığım gülle bile, paylaşmadım sana olan hislerimi. Zaten gül de olduğu yerde kurudu gitti. İhtimaller gibi….
Kısa bir telefon görüşmesi * sonrasında , anladım.. İhtimalleri sevmediğimi..
Yani ihtimaller değilmiş, yüreğimdeki renklerini soldurmayan. Belki lere dayandırmamışım sevdamın harabeye dönen ocağının temellerini.
Aslında ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevmemişim. “Sen” i sevmişim. İhtimaller umurumda bile değilmiş aslında. Aslında söylesem de aynıymış söylemesem de. Ne benim ağzımdan çıkan sözlerin samimiyeti, ne senin söyleyeceklerinin olumlu cevaplar barındırması önemliymiş. Bakışlarındaki içtenlik, saçlarında parıldayan başak rengi yada seni ilk gördüğüm anasınıfındaki sıranın bir büyüsünün bir önemi yokmuş o kadar.
Doğru; beni sevmen bir ihtimaldi ama sevmemen de, yada hiç umursamamanda. Ama asıl olan benim “sen” i sevmemdi.
O gün, o gülü sana vermek isteyip de, veremeyişimin bir önemi varmış aslında. Engel olanların yada tatsız olayların yokmuş hiç değeri. Hikmet sana gülü veremeyişimde gizliymiş. Çünkü kabul etseydin seni bu kadar sever miydim bilmiyorum.Yada sıkılıp ayrılmak isteyebilirdin. Yahut hiç kabul etmeye bilirdin.
Ama sen o gülü hiç görmedin. Ve ben seni hep sevdim. İhtimalsiz sevdim. Çünkü kısa bir süre sonra yokluğun kapımı çaldı. Olmayan kişilerin sevme ihtimalleride olmazdı.Ama olmayan ,kişiler sevilebilirdi.Çünkü hayatın bir aralığında olmuşlardı, ve o aralıkta başlamıştım “sen”i sevmeye.
Yokluğunla pek sorunum olmadı, varlığınla olmadığı gibi. Benim derdim “sen” din. Sana olan sevgimdi.
Ve sevgim sen olmadan da , nefes alabiliyordu. Birini seviyorsan böyle sevmeliydin. Yani onsuz ,onu yaşatabilmeliydin.Saçma sapan ihtimallere kurban edilmemeliydi zaman.
SEVMEK DİYORSAN İHTİMALSİZ SEVEBİLMELİYDİN.
lacivert