- 1002 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Allah'ın Tarafında Olmak
Kimi insan dünya hayatına öylesine tutkuyla bağlıdır ki yaşı ilerlediği halde çocuk gibi davranır, bir türlü yaşlanmayı hazmedemez. Yıllara ve yaşlanmaya kafa tutmak, direnmek, diklenmek, karşı koymak gerektiğini söyler. Ona göre yaşlılığı kabullenmek ölüme atılan adımlardan ilkidir. Hatta kişi yaşadığı güzel hayat nedeniyle ’Allah’ın sevgili kulu’ olduğunu düşünür. Ancak gerçek anlamda kulluğun sorumluluğunu üstlenmemiştir, yapması gerekenleri yerine getirmemiş, Allah’tan uzak yaşamıştır. Bu kişi kendince bir din yaşar; Allah ile manevi dünyasında konuştuğunu söyler, vicdanını rahatlatmaya çalışır.
Dünya hayatına ’aşık’ bu kişi kendisini ölüme iyice yakın hissettiğinde hayatı pişmanlık ve ızdıraba dönüşür. Kimi insan yaşı kaç olursa olsun, ya kendini yeterli gördüğünden ya da Allah’tan uzak yaşamını hala dolu dolu sürdürme niyetinde olduğundan bu duyguya kapılmaz. Ancak söz ettiğim kişi şimdi ölümün yakınlığını anlamış, vicdani duyarlılığı artmış, geminin limandan uzaklaşmak üzere olduğunun farkında, gidiş zamanını adeta matem içinde beklemektedir.
Allah’a döndürülme vakti bu kişi için müthiş ürkütücü bir düşünce iken, mümin için bu olay Rabb’ine kavuşmaktır ve büyük bir nimettir. Mümin hep sonsuz yaşamın özlemi içindedir. Sonsuz hayatının nimet ve güzelliklerle dolu olması için dünya hayatı boyunca Allah’ın rızasını kazanmaya çaba gösterir. İlmini ve imanını geliştirir, derinlik kazanır, Rabb’ine yakın olmak için çalışır.
O, bu yönde samimi çabasını artırdıkça, Allah ona güzelliklerini, harikalarını gösterir. Güzelliklerin farkına vardıkça, yarattıklarındaki mucize delilleri gördükçe insanın aklı açılır. Daha fazlasını görmeye, idrak etmeye başlar. Tanık olduğu herşeyle şevki, heyecanı ve yakini daha artar; daha da derinleri görür. Gördüğü güzelliklere karşı fiili olarak da hoşnutluğunu ifade eder, o güzelliği yaratanın Allah olduğunu dile getirir, O’nun gücünü gereği gibi takdir eder, tüm övgüsünü sevdiğini sevmediğini ayırt etmeyerek sayısız nimetlere kavuşturan Allah’a yöneltir.
Allah, insanın samimi niyetine göre karşılık verir, yaratır. İnsan duasında içten, istekli ve ısrarlı talep ettiğinde Rabb’i icabet eder. İman etmek çok büyük konfordur. Önemli bir konfor olduğu içindir ki, konsantrasyon gereklidir. Vicdanını tam kapasite kullanmak, çok samimi olmak, tek velisi ve dostu olan Allah’a sımsıkı sarılmak, asla bırakmamak...
Bazı insanlar, tarafsız düşündüğünü söyler ancak insan her durumda Allah’tan yana olmalıdır. Bediüzzaman’ın, “bitaraf olan bertaraf olur” sözüyle dikkat çektiği gibi, mümin her olayda Allah’ın razı olacağı tarafta durur.
Mümin baktığı herşeyde Allah’ın tecellilerini görür, Allah’a ve yarattıklarına karşı sevgi ve şefkatle yaklaşır; bir an bile tarafsız düşünme gafletine kapılmaz. Mümin negatif ya da nötr değil, her an pozitiftir. Negatif ya da nötr olmak hüzün, karamsarlık ve ümitsizliktir. Dolayısıyla Allah’ın tarafında olmamak dehşet vericidir. Allah’ın yolunda yaşamayan insan, sevgisini, şefkatini, muhabbetini kalbinde öldürür. Kendi mutsuz dünyasında "Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44) ayetiyle bildirildiği gibi, azabı yaşar.
İnsan kalbini Allah’a tam bir teslimiyetle bağladığı, içten ve dostça hep Allah’tan yana düşündüğünde yolları açılır. Olumsuz düşündüğünde ise sonrasında çok pişmanlık duyar, ızdırap çeker, hasta olur. Allah, insanı derin ve olumlu düşünecek şekilde yaratmıştır. İnsan yalnızca samimi, ısrarlı, sabırlı ve kararlı olup Allah’tan yana olmakla, tavrını hep Allah’tan yana koymakla sorumludur. Böyle olduğunda sürekli yolu açılır; Allah’ın sunduğu güzelliklerin lezzetini tadar.
Allah asla bırakılmaz, unutulmaz. Ufacık dünyevi bir çıkarıyla çatıştığında -haşa- Allah’ı bırakan kişi şaşkınca sapkınlık yolunu tutar. İnanan insanın yaşam amacı dünyaya değil, Rabb’ine aşkla bağlanmaktır. Yalnızca O’na kul olmak, O’na şevkle ibadet etmek, O’nun için yaşamaktır. O aşk, sonsuzluğa kilitlidir ve o aşk asla bırakılmayan bir aşktır.
Fuat Türker
YORUMLAR
Ben yalnızca Edebiyat Defteri'nde değil yaklaşık 50 haber sitesi, portal ve dergide yazıyorum. Aralarında Edebistan, Körpe Kalemler, Dareyn-ki bu 3 dergide de 3 yıldır her ay yazım yayınlanıyor- Edebiyat Galerisi, Edebiyaz gibi edebi yazılar yayınlayan yerler de var. Amacım başta kendime ve ihtiyacı olan insana şifa olabilmek.
Edebiyat Defteri'nde şimdiye kadar 1 ya da 2 olumsuz yorum geldi yazılarıma. Hep olumlu yorumlar aldım. Örneğin, beni "deniz feneri"ne benzeten Sayın Engin Tatlıtürk, zor zamanlarında arkasında birinin varlığını hissettiğinde o kişinin Fuat Türker olduğunu söyleyen Erol Abi gibi sayfama çok değerli katkılarda bulunan yazar/şair arkadaşlar oldu. Şimdiye kadar 4 yazım güne geldi ama bu sayının çok daha fazla olması gerektiğine dair yorumlar da aldım. Yazılarımın altında görülebilir.
Edebiyatçı değilim, ekonomi okudum. İnsanın öğrenciliği yaşamı boyunca sürer ama öğrendiklerini de paylaşmakla sorumludur. Ben bana kapılarını açan her yerde -kapanmadığı sürece- yazmayı, bildiklerimi paylaşmayı sürdüreceğim Allah'ın izniyle. Çünkü din, yaşamın bir bölümünü değil tamamını kapsar. Dirimimiz, ölümümüz, ibadetlerimiz Allah için ise attığımız her adım da Allah'ın hoşnutluğu üzerine olmalı diye düşünüyorum... Sayfama olumlu ya da olumsuz -gibi görünse de tümü olumludur- karkıda bulunan tüm arkadaşlara teşekkür ederim. Saygılarımla...
Billur T. Phelps
Sn. Fuat Turker
Üşenmeden verdiğiniz uzun yanıt için teşekkür ediyorum.
Bildiklerimizi paylaşmak konusunda, sizinle aynı fikirdeyim ve
emeğinize de saygı duyuyorum.
Yanlış bir site seçimi olabilir mi derken, bunca zahmetinizin karşılığını
alamadığınızı düşündüğümdendi.
Çok şükür müslüman olarak doğduk ve %90 'ı müslüman olan bir topluluk içinde yaşıyoruz. Kimimizin dini inançları çok yüksek, kimimiz inananlardanız ama belki dinimizin şartlarının tümünü yerine getiremiyoruz ve kimimimiz de ortadayız. Herkes e zamanı geldiğince birey olarak yaşamı boyunca yaptıkları ve yapmadıklarının hesabını birer birey olarak verecek. Ortak dileğimiz, inananların çoğalmasıdır sanırım :)
Dini konuda yazmak ve okurları bilgilendirmek istemeniz güzel bir davranış. Ancak bunu bir edebiyat sitesinde yapmanız doğru bir seçim olmamış gibi...
Aslında çok da eğitici, düşündürücü, kıssadan hissesi bol yazılarınız var. Bir kaçını sonuna kadar okudum ve çok beğendim. Ama dini konuda ve siyaset hakkında yazı yazmak, ipte yürümeye benzer. En ufak bir teklemeye gelmez.
Eğer bu yazılarınız, dini bir sitede olsa çok kabul göreceği ve güzel yorumlar alacağınız muhakkak. Geriye dönük diğer yazılarınıza göz atmak istediğimde, bu düşünceme katılacak çok insan olduğunu anladım. Bilmem bu yorumuma ne dersiniz?
Fuat Türker
Edebiyat Defteri'nde şimdiye kadar 1 ya da 2 olumsuz yorum geldi yazılarıma. Hep olumlu yorumlar aldım. Örneğin, beni "deniz feneri"ne benzeten Sayın Engin Tatlıtürk, zor zamanlarında arkasında birinin varlığını hissettiğinde o kişinin Fuat Türker olduğunu söyleyen Erol Abi gibi sayfama çok değerli katkılarda bulunan yazar/şair arkadaşlar oldu. Şimdiye kadar 4 yazım güne geldi ama bu sayının çok daha fazla olması gerektiğine dair yorumlar da aldım. Yazılarımın altında görülebilir.
Edebiyatçı değilim, ekonomi okudum. İnsanın öğrenciliği yaşamı boyunca sürer ama öğrendiklerini de paylaşmakla sorumludur. Ben bana kapılarını açan her yerde -kapanmadığı sürece- yazmayı, bildiklerimi paylaşmayı sürdüreceğim Allah'ın izniyle. Çünkü din, yaşamın bir bölümünü değil tamamını kapsar. Dirimimiz, ölümümüz, ibadetlerimiz Allah için ise attığımız her adım da Allah'ın hoşnutluğu üzerine olmalı diye düşünüyorum... Sayfama olumlu ya da olumsuz -gibi görünse de tümü olumludur- karkıda bulunan tüm arkadaşlara teşekkür ederim. Saygılarımla...