- 3552 Okunma
- 25 Yorum
- 1 Beğeni
Mehtap'lı Bir Gece Ve İki Gün
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ne zaman başımı döndürsem güneşin doğuşuna karşı , sıcak bir el yoklar sırtımı .
Ne zaman akşam karanlığından korksam küçük bir kız gibi , tutunur nefsime cesâretin gövdesi.
Adım adım yürüdüğüm hayatımda , yapmam dediğim olmazlarımın gölgeleri ile yaşamaya başlamıştım . " Tadımlık değil de doyumluk alıyordum payıma düşeni. "
Şanslara yeşil ışık yakmayı öğrenen gecikmiş bir talebe gibi , en zor dersten başladım yoklanmaya.
Uzun bir yolculuğun yalnızlık telâşı yoluma çıkıyorken , nasıl geçeceğini bilmediğim bir kaç günlük serüvenin merâkı sahipsizce uzanıyordu kollarıma .Koca bir haftanın yorgunluğunu çantamın cebine iliştirerek , on iki saatlik bir otobüsün seyrine ayarladım kendimi. Ucunda sahibi olduğum gönüldaşıma bir soluk daha yaklaşmak vardı , ailesini tanıma fırsatım olacaktı sonunda . Henüz atlatamadığım hastalığımı yakama takıp , akşamın siyah önlüğünü giyindim . Saçlarımı tarayan korkuya sırtımı dönüp , heyecânın titrettiği dizlere dermân olmayı tercih ettim.
Seferdeyim , beni beklemeyin !
Tarih 15 Temmuz 2011 ’i gösteriyor ve otuz sekiz numaralı son boş koltuk ile mübârek bir günün akşamında çıktım yola . Bıyık altı gülüşlerimi saklayıp hediye paketi yaptığım isteklerimi valizin sol cebine sığdırdım .
Sabah almak şartı ile karanlığa bıraktığım gözlerimi saatler sonra . . .
Rüya gibi aklımdaydı beni bekleyen gerçekler . Onca denemelerime rağmen telefonlarıma çıkmayan küçük kızı ,bana bir sürpriz yapacak mıydı acaba . Aramızdaki yaş farkına aldırmadan yakın görecekmiydi o büyük afacan beni. Cevapsız sorularımın sonu gelmeyecekti belli , ruhumu güzel olacak her şey diyerek hazırlamaya karar verdim.
Benden bir kaçan kurtulabilirdi zaten biliyorsum , onun için güvenim sınırlar ötesini aştı.
Güneş yavaş yavaş ısırmaya başlıyordu tenimi , gecenin misafirliği bitmiş aydınlığın elbisesini giyiniyordu gün . . .
Otobüs terminale yaklaştı ve beni bekleyen dostun bakışlarındaki konuk sever davetini gördüm. Tarifi olmayan huzurun kalbimi yokladığına şahit olmamak elde değildi. Derin nefesler çekerek susturdum yüreğimin dengesiz vuruşunu. Gözlerinin içi gülen sûretin ardında , çocuk sevincimizi şaşkınlıkla izleyen bir adam ve masum bir de çocuk vardı . Çığlıklarımı içime gömüp sessizce sarıldım boynuna.Arkasından küçük kızının şirin duruşunun peşine düştüm . İlk izlenim ile güvenli bir kucak olduğumu hissettirmeliydim. Sıkıca sarıp doladım ellerimi ve zorla öptürdüm kendimi. Gülerek bana cesaret verdi devamı da kendiliğinden geldi.Daha sonra da evin reisi beyefendiyle merhabalaştık. O da bana sarılmayacakmısınız diye küçük bir espri yaptı , bende ne demek dedim ve uzattığı eli kendime doğru çekerek kırk yıllık dostlar gibi kucaklaştım . Güven ve pozitif elektrik kol geziyordu etrafımızda , sanırım aile bağı kurulmuştu .
Sanki yıllardır tanıyormuşum gibi , her şey bilindikti. Bakışlar , yollar , ev ahâlisi . . . Bir de uykuyu seven vardı ki sormayın. Her gün ordaymışım gibi yatağına gidip kalk hadi , bu kadar uyunur mu dedim uykucuya. Tebessüme karışan bakışları ile sevince dönmüş yanı kucakladı beni.
Hazır bir kahvaltıya oturup sıcak bir sohbetin pelini kırmaya çoktan meyilliydik. Elimizdeki malzemelerden güzel bir pay çıkarmamız gerektiğini biliyor ona göre hareket ediyorduk.. Sağolsun dostumun eşi de tüm organizasyonu yapmış küçük bir boşluk kalmayacak şekilde sığdırmıştı adımlarımızı.
Niğde küçük ama içinde büyük bir geçmiş barındıran şanslı şehirlerden biriydi. Eski dönemlerden kalma kaleleri , camileri, türbeleri , saat kulesi , kilise ve birçok antik kalıntıları mevcuttu. Tarih kokan şehrin toprak altında sakladığını iki nehri duyduğumda çok şaşırdım. Her yönü ile zengin olan memleket görülmeye değerdi kısacası.En çok Alaaddin Camii’ye yaklaştığımda değişik bir duyguya büründüm. İkindi güneşi vurduğunda bir kadın simâsı beliriyormuş kapısının üstünde .İçini gezerken yıllar öncesine gitmemek elde değildi resmen geçmiş kokuyordu duvarları . Biraz ileride ise kale içinde yabancı müzik ile renklendirilmiş kafe tarzı uğrak bir mekân vardı. Rüzgârın yüzümüzü yalayıp geçtiği o yerde tavşan kanı çaylarımızı yudumladık , sıcağın tenini serinletmek adına. En çok da tepeden bakarken ne kadar bulutlara yakın olduğumuzu farkettim. Uzansam dokunacağım gibi. Çektiğim her foroğrafın arka fonu beyaz bulutlardan iabretti ve değişik bir hava katıyordu. Yeşilden yoksun ama bir o kadar da kalıntıları ile samimi bir düş gibiydi Niğde...
Yavaş yavaş acıkıyorduk , oysa ara öğünlerimizi ihmâl de etmemiştik ama ...içimize canavar mı kaçmıştı ne ? öylece bakıyorduk birbirimize :)
Neyse ; yine daha önce rezerv edilmiş harika bir ortama yemeğe gittik. Ekmeğimiz kadınların elleri ile açtığı yufkalardı...sıcak sıcak .Masada salata çeşitlerinden tutun da içeceğe kadar her şey düşünülmüş. Kuzu şiş kendi karizması ile gelirken bizde buyur etmeyi ihmal etmedik tabiki. Ne kadar yediğimi ise ne siz sorun , ne de ben söyleyeyim. Masanın baş köşesinde tanıdık bir lezzet vardı. O da neydi acaba, uzanıp almak istediğimde küçük kızı elime vurdu. Meğerse en çok sevdiği şeymiş ve kimse ile de paylaşmazmış. Daha çok gıcıklandım inatlaşmaya başladık sofranın ortasında.Baktım ki gördüğüm çiğ köfteden başkası değil. Bol acılı ve yeşile sarılmış lokma lokma yapılmıştı. Hemen dostumla göz göze geldik kahkahayı patlattık. Neden mi ? eski mazilerimiz canlandı gözümüzde. Keşke dedik sevgili yöneticimiz de burda olsaydı . Çiğ köfte deyince akla gelen tek isim ANSIZIN & Habib DAĞ ’dı ama sanırım tahtını bizim kıza kaptıracaktı :) Kulaklarınız çınlasın inşallah sevgili yöneticimiz . Bir gün tacınızı birine teslime etmeniz gerekiyordu zaten öyle değil mi?. Neyse ki kişi yapancı değil .
Ve son bomba K Ü N E F E ... böyle bir tat yok. Allah’ım dedim cennete mi düştüm . Tokluğum tavan yaparken gelen künefeye hayır diyemezdim. Bünyemin üzerine çıkıp harika ötesi o künefeyi de afiyetle yedim. İçimden kendimi taşıyabilecek miyim şüphesi uyanmaya başladı .Midemden alarm sesleri geliyordu sağır ediyordu korkularımı.Eyvah dedim zoraki anlar beni bekliyor sanırım. Hangi hastane paklardı acaba bedenimi , bilemedim gitti :)
Şükür doyduk . . . beyefendi bizi eve bırakarak kendisine ayarladığı mekâna gitmek üzere yolculadık onu . Gece uzun olacaktı , ne yapacağımızı düşünmeye koyulduk . Önceliği yediklerimizi eritmek adına kullanarak yürüyüşü tercih ettik. Dört kız evden çıktığımız gibi akşamın serin sularına kapıldık. Ankara havası geliyordu bir yerden , sese doğru ilerlediğimizde bir binanın önünde düğün yapıldığını gördük. Uzaktan öyle güzel geliyordu ki müzik bizimki ile oynamaya başladık . Etraf karanlık , kimsecikler yoktu görünürde dayanamadık koptuk işte. :) Küçük kızı mızmızlanmaya başlar bu arada , kesin yoksa giderim diye tehditler savurur. Güya onu rezil ediyormuşuz , ayıpmış .Yahu insanlar kapıda düğün yapıyor bir şey olmuyor da biz oynuyoruz diye neden ayıplandık ki hayret ya . Emir büyük yerden gelmişti ne yapalım biz de uslu çocuklar gibi durulduk o anda. Bari elimiz boş dönmeyelim dedik , markete uğrayıp lazım olan olmayan herşeyi yumulduk. Of offf ne oynamak ne de yürümek yetmedi üzerimizdeki o fazla ağırlığı atmaya ama alışmaya başladık sanırım.
Sayılı anlar çabuk geçermiş ya bir baktık ki geceyi yarılamışız . Edebiyat defterinden bir çok arkadaşlarımızın kulaklarını çınlattık . Kimini arayıp kimine de mesaj attık. Çift kişilik bir kalabalık ile zamana yaslandık .Sabah erken kalkıp devam etmek şartı ile yorgun bedenimizi hazır yatağa bıraktık. Harika rüyalar gördüm ama her zamanki gibi sabahında hatırlayamadım :)
Kahvaltının muhteşem duruşunu bir kenara bırakıp , bir an önce hazırlanmalıydık. Yakın dostlarının düğününe denk gelmiştim ve gelini evinden alıp erkek evine getirmeliydik.Konvoylar düzenlenmiş , onlarla birlikte emaneti yerinden alıp asıl adresine bıraktık. Girişte gelinin eline bir testi verildi , aldığı gibi yere fırlattı paramparça oldu . Gelenekmiş meğerse , afferin dedim bende içimden , gelin dediğin eli maşalı olmalı değil mi :)
Zaman ilerliyor , adımlarım geri geri gitmeye başlıyordu. Dönüş yolculuğundaydık , İstanbul’dan verdiğim siparişler üzerine konuşuyor ayarlamalar yapıyorduk .Yaprak sarması ve mantı vardı sırada . Gittiğimiz gibi sabahtan pişirilmiş olan sarmayı bol yoğurtla midelere indirdik . Sohbet muhabbet devam ediyor tabiki. Ama içimden mantıyı hatırlatma ihtiyacı duydum . Neme lazım unuturuz falan gerek yok ki :) o kadar yol geldim mantı hayâli kurarak kayıbı büyük olurdu gözümde .
Kahkahaların sesiyle gürültülü gülüşler sararken etrafı , bir yandan da koca bir tencerede kendi elleri ile yaptığı mantıyı ateşe koymayı ihmal etmedi sağolsun.O pişerken biz de masayı kuralım dedik, o kadar da yardımcı olmalıydık değil mi. Oturduğumuzda hepimizin gözü aç karnı toktu vaslında . İşlem tamam şimdi tadına bakma zamanı ...Koca bir tabak dolu geldi önüme.Kendi ellerimle süsleyerek bir daha istemeyecek konuma gelene kadar kaşıkladım mantıyı .B i t t i :)
Artık ufak ufak hazırlık başlamalıydı , onlar düğüne bende geldiğim yere geri dönmek için yola çıkmalıydım. Kıyafetler giyinildi makyajlar tamamlandı .Evet arabaya bindiğimiz gibi terminale geldik ilk önce. Otobüs beni bekliyor , sırtımda garip bir yük ağırlık yapıyordu ama aldırmamalıydım . Bir geceyi ve iki günü dolduran paylaşımın bu kadar keyif vermesi , sıkı bir bağa sebep olacağını hissede biliyordum . Sanki ablamdan ayrılıyor sanki yeğenlerimin elini bırakıyor gibiydim . O kadar sıcak o kadar samimiydi duruşları tarif edilemez , ancak yaşamak anlatırdı.
Koltuğuma oturdum otobüs tam kalmak üzere , eşinin yanıma gelip beni çok sevdiklerini söylemesi ve her daim bekleriz demesi çok gururlandırmıştı. Kısa zamana çok şey sığmıştı belli ki. Çok teşekkür ettim ve tekrardan helâllik istedim. Allah razı olsun her şey planlı ve proğramlı bir şekilde eksiksiz tamamlanmıştı. Ben yukarıda onlar aşağıda geriye doğru giden otobüsün camından el sallıyorduk. Dolu dolu gözlerle savaş veren ben ve dostum , bir dahaki görüşmeye ya kısmet diyerek yutkunduk .
Çok teşekkürler sevgili Mehtap ALTAN ;
sen kazanılmış en kıymetli hazine
sen varlığınla omuzlarımda en değerli madalya
sen gözlerimde gurur yüreğimde umutsun
sakın unutma !!!
Eşin ve değerli kızların ile hayatın boyunca hak ettiğini yaşamanı ve hep mutlu olmanı dilerim.
Seni bana verenden de , vesile olandan da Allah razı olsun . . .
Bu arada ; sabah otobüsten indiğim gib işe gittim...ama üzerimde bir yorgunluk sormayın , ne yapacağımı şaşırdım. Gözlerim kapağını taşıyamaz halde , bedenim beni tutamaz durumda. İzin istediğim halde yardımcı olmayan yöneticime bişey diyemezdim artık . Ben de iş doktorumuza gidip yarım günlük rapor yazdırdım ama bu aramızda kalsın olur mu? Öğleden sonra eve gittiğim gibi bir yatmışım ki sormayın sabah yedide zor kalktım ... deliksiz onbeş saat uyumuşum anlayacağınız.
Gece arayanlar olmuş ama hepsini hayal meyâl hatırlıyorum. Ben bir rüyanın koynundayken nasıl sizinle ilgilenebilirdim ki ? Hem bir akşam bırakın da erken yatayım yahu.
Bana ve paylaşımıma ayırdığınız zaman için teşekkürler sihirli kalemeler.
Her güzel şey bilinmeli diye düşündümde :)
Sevgi ve dua ile efendim . . .
eMİNE
19/07/2011
15;45
YORUMLAR
Çok keyifli bir yazı okudum sevgili Emine. Samimiyeti hep sevmişimdir, senin samimiyetini de ilk görüntülü konuşmamızda hissettim. Normalde ben çekingen biriyimdir ama çözüldüm nedense sende.
Kalemin ve güzel duyguların daim olsun, birgün bana da beklerim böyle yemeli içmeli :)
eMİNeYZAMAN
Korona da geçip gitsin dünyadan da ;)
Ayrıca enerjimiz uydu iyi de oldu cnm ;)
Dostun dostuyla kucaklaşması, buluşması ne de güzeldir...hele ki yüz yüze gelmek kim bilir nasıl bir heyecan...yazıyı okuyunca bir an bütün dost kervanı önünden geçiyor...selam veriyor...yüzleri gülüyor...yürekleri kıpır kıpır...ben okuyunca öyle hissettim kendimi...öyle canlandırdım...öyle size yakındım...
dostluğunuz daim olsun...
hep böyle sevgiyle kalın
hep böyle cana yakın durun
sevgim her ikinize...
Evet bence de bilinmeliydi bu güzellik:)
Allah'im daimi etsin degerli dostlugu sevgili Emine.
Yaziyi basdan sona tebessüm ile okudum, birkac firari harfler ve bir de yarilmasi gereken bir yer var di söylesem mi söylemesem mi diyorum kendime:) ve gülüyorum bu kadar güzellige birkac firari harf olsa iyi olur yoksa nazar degerdi maazallah...
Güzeldi yüregini okumak
var olasiniz ikinizde.
sonsuz sevgimle
eMİNeYZAMAN
mükemmeldi Gizemli Yürek...
eMine olamadın ne hikmetse bende.Niğde'ye gitmemiştim ama sayende gitmiş, görmüş kadar oldum.öyle sıcak anlattın ki bir an oradaydım, Mehtap Altan'la tokalaştım...gülümsedi, gördüm.nasıl da unuttum dedim, o kadar da martı severdi, tüh.
insan şu kayaların üstünden birkaç martıyı alıp bir kafese koyup götürmez mi...yazıklar olsun.
neyse, söz...bir daha ki sefere.inan söz.
hem de en küçük martılardan getireceğim.....kendisi büyütsün diye.
SEVGİM HER İKİNİZE.
Mehtap ALTAN
harikasın o küçük martıyı bekleyeceğim haberin olsun...
Davidoff
hatta, martıları gördüm bu sabah...
peki bizden birimiz giderse, ne olacak diğerlerimiz ? dediler.
-ee siz de çok oluyorsunuz yani, dedim.
-o zaman söyleyelim altan'a alsın ailesini kendisi gelsin, elinde bir simitle...benim ve sizin yanınıza ))
eMİNeYZAMAN
ben ona yüreğimdeki martıyı bıraktım merak etme...uzun zaman onunla uğraşır :)
sevgimle...
Davidoff
yaramaz bunlar, laf anlatamıyorum keratalara :)
Gerçekten çok iyi anlatılmş bir gezi olmuş Emine Hanım...
Sevgili Mehtap Altan hanımı görmesek de tanımasak da zaten sıcaklığını ve değerini biliyoruz hepimiz... Sayenizde bizler de
yedik içtik inanın.Aktarımı gayet iyi bir yazı olmuş.
tebrikler
Serhat AKDENİZ tarafından 7/22/2011 5:17:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
eMİNeYZAMAN
teşekkürlerimle...rabbim böyle dostluğu herkese nasip etsin...
Serhat AKDENİZ
tekrar tebrikler ...
hürmetle...
Çok güzel bir paylaşımdı Sevgili Emine hanım. Okurken çok duygulandım. Samimi bir yazıydı. Sevgiler
eMİNeYZAMAN
O güzel mantıyı ben de yesem bu günlüğün iki mislini yazardım valla :))
Yazı çok güzeldi..Sıcaktı..Yani yeni fırından çıkmış künefe gibiydi :))
Tebrik ederim.
Dostluklar çıkar uğruna olmamalı. İnsan şeffaf olmalı diye düşünürüm. Bunu gördüm yazınızda.
Ama sevgili Altan sizi "Kayaardı"na götürmemiş galiba..Keşke gitseydiniz :))
Bazen diğer insanlar insanları yanlış anlıyor. "Dostluk var ise çıkar var." Müthiş karşı olduğum bir şey.
İnsan evrensel olmalı. Tıpkı edebiyat gibi. Ceviz kabuğunun içinde kalanlar çevresini göremez ve kendini aldatır.
Oysa Dünya o kadar çeşitlilik arz eder ve güzeldir ki..
Neyse..
Seçkiyi kutladım şair.
Tebrikler benden.
Muharrem Nalçacı tarafından 7/22/2011 8:30:05 AM zamanında düzenlenmiştir.
eMİNeYZAMAN
tşk ederim gelişiniz ve yorumunuz için :)
Çok güzel şeyler bunlar,insan okuyunca mutlu oluyor ve de çok şanslısın arkadaşlarımla tanıştın :)
eMİNeYZAMAN
bende onu :)
Sanaldan gerçeğe açılan güzel bir tanışlık ..Samimi ve art niyetsiz...Yaşayanlar iyi bilir..
Tebrikler, hürmetle daim..
eMİNeYZAMAN
teşekkür ederim... :)
rabbim herkese nasip etsin inş .
İki dostun buluşup, mutluluk anları kısa zamana sığdırdıkları, geniş paylaşımlar.
Çok güzel bir anlatımla, biz de sizinle beraberdik sanki.
Tebrikler, selam ve sevgiler.
eMİNeYZAMAN
tşk :)
Ziyaretler güzellikleri valizine sığdırır olanca gücüyle,hoş sohbet kahve keyfinde selamlaşır yürek dolusu,
Kucaklar yazılaırn kelamı sonrası mutluluğu,
İşte yine aynı özellik kıskançlıkla okuduğum harikası dostluğun imza töreni, iyiki varsınız dost yürekler,
Ereğli sahilinden selam sevgiler, tebrik ediyorum Eminem kurdelalı kalemin meşkini,
Yine yeniden güzelliklere imzanı bekliyorum...
Sevgilerimle,
eMİNeYZAMAN
hoşgeldin..... sende o da bana bir kazançsınız :)
Yazıyı okuyunca o güne yeniden döndüm... Samimisin sanırım en büyük hazinen bu olsa gerek... Herkese adım atarken bin kere düşünen beyfendi bile sana çekinmeden açtı demir parmaklı yüreğini... Herşey çok güzeldi de ben ana cadde de akşamın bir saatindeki misket oynayışımızı unutamadım...:)
İnsan olduğu gibi olmanın menzilinde saklar büyütür ve demlermiş kişiliğini... Ziyaretin sanalın gerçeğe açılan kapısını en güzel örneklerden biriydi...
İyi ki varlarımdansın biliyorsun değil mi...
Sevgimle...
Yazının başlığını görüp girdikten sonra o ilk cümlelerdeki edebi güzellikleri görünce, 'hah, dedim, anlatımı süper bir yazar yakaladım ve onun süper bir öyküsünü okuyacağım. (Bunun bir gezi/dost ziyareti yazısı olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi.) Sonra, Niğde tasviri, yazılarını keyifle takip ettiğim Mehtap hanım ile buluşma, yemekler, derken geri dönüş... Bu kadar harika başlayan yazının temposu bu kadar düşmeli miydi, diye hayıflanmadan edemedim... Nice güzel dostluklara...Saygılarımla.
Esasında beni sayfanıza çeken başlık olmuştu ama okudukça derinleşti bakışlarım. Hislerin havuzunda boğulmuş gibi düşüncelerim. Öyle güzeldi ki... Kendimi bırakıp hayattan vazgeçmem iki cümle arasıydı sanki. Tebriklerimle...