- 601 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ani Bir Gidiş
Ani bir kalkış,sessiz bir gidiş...
Bütün herşeyin özetiydi yalnızca.Söylenmek istenenler kalmamıştı artık.Yaşananlar yalnızca kırık bir hatıradan başka birşey değildi,olmamamlıydı da.Bitişler çoktan girmişti hayatımıza.Üstünden çok şey geçmişti artık.Bir genç kızı herşeyden kopartan en büyük şey yerinin başkasını doldurduğunu görmesi ve çarçabuk unutulmasıydı.Birebir yaşanarak öğrenirdi bunu her insan.Ondan sonra geriye bir başlangıç ümidi kalsa da kanatları kırılmıştır artık.Hiçbir şey eskisi gibi olmaz onun hayatında.Herşey tepetaklak olmuş ve en güzel şeyler ayaklar altına geçmiştir.
Bilinmeyenler vardı ve onlar hep öyle kalmalıydı.Öyle bir zamanda öğrenilmeliydi ki hiçbir telafisi kalmamalıydı artık.Günlerdir bağlayan bir sebep vardı.Sonra o sebepler gereksiz kalışlara döndü.Sorgulamalar başladı ardından.Bir gereksizlik vardı bir boşluk vardı dolmalıydı.
O boşluk,bir hırçınlığı doğurmaktan başka bir şeye yaramıyordu artık.Birçok şey vardı,olmamalıydı.OLması gerekenler de bir olasılık taşımalıydı içinde..O olasılıklar da bir olmaz barındırmalıydı herşeye rağmen.Zamansızca başlanan her cümlenin zamansız bir bitirişi vardı.O bitirişlerdi herşeye hasret bırakan.Hasretler vardı bitmek için gündüzü bekleyen.Geceydi herşeyi gün yüzüne çıkaran çünkü.Gündüz,aydınlık olunca her taraf bir heyecan yaratıyordu insanın içinde.Bir ümit barındırıyordu her zaman...
Gözlerdi unutulmayan...gözlerdeki o ateş,o ilk bakış ve o son nefret dolu sırıtmaydı.Ne o ilk bakışın ilk hazzı unutulurdu ne de son bakışın dinmek bilmeyen o ilk kıvılcımını hep içinde barındıran o nefret.Karşılaşmalardan korkuşlar girerdi hayatımıza.Yollar değişirdi.Birinden biri hep erken davranır karşı kaldırıma geçer ve bütün korkularla geleceği atmaya çalışırdı.
Yalnızken onca bakış altında ezillir.Teni büzülür,kızarır,bozarır,kendini çarçabuk ele verirdi.Yanında biri varken ufaktan gülümser,bütün güzelliği koca bir çirkinliğe dönüşür,senaryolar yazılır çizilir,yenileri gelir gidenler unutulurdu.Sonra bilirdim ki yalnızlıklar onun gecelerinde girerdi hayatına.En çok geceleri düşünürdü.Uumursamaz gibi görünür ne çok şeyi umursar hayatından çıkaramazdı.
Kalmazdı...Onca bölüm geçti üstünden hiçbir şey ilk bölüm gibi olmaz ve artık geri dönüşler bir dizinin finali gibi sürpriz bir birleşmeyle sonlanmazdı.Masallara olan inançlar kalmamıştı artık.Masallar yalandı,masallar hayal ürünüydü.Onlara ancak hayalci insanlar inanır ve inandırmaya çalışırdı.Öyküler vardı her şiir onlarda yazılırdı.Acı bitirişler ve en güzel başlangıçlar yalnızca öykülerde vardı.Öykü yazanlar gerçeği daha çabuk kabullenir ve umutlarına daha çabuk sarılırlardı.Masalcılar daha çok gömülürlerdi benliklerine, kendilerine bile inandırmazlardı hayalci olduklarını...Bir melek sözcüğü barındırırdı masallar,ama o sözcük hiç çıkmamıştı ağızlardan...
Beş dakikaydı yalnızca istenen.Verilen onca saatti oysa.Hiçbiri birbirini tutmadı,ekşidi sözcükler,yalın cümlelerle dolu bir mektup kalmıştı geride.Bir masaldı evet yüz yüze konuşmaktan çekinen,korkan,belki de utanan yalnızca bir masal kahramanıydı.Kabullenen,zamanı inatla,öfkeyle öncesinde reddedişlerle,kırıkları kabullenmekle kendini hazırlayan bir öykü kahramanı da vardı.
Başlangıcı uzatan bir öykünün kahramanıydı aslında.O başlangıcı aylar sonrasına atan.Ve yine başlatan da oydu.Bitiren değildi ama o yalnızca bir sebepti.Koca bir sebepti hem de.Herşeyi helezonlara çeviren ve bir "püf"le kaybeden bir sebepti ayrıca.
Herşeyi bitiren bir sözcük vardı.Bütün ipleri koparan ve bütün mart aylarını istenmez bir bibloya çeviren.Ufak bir umuda her zaman kapılarını açık tutup beklenmedik bir anda çantalarını hazırlayıp yalnızca bir saat içinde sevilen o küçük kasabanın çirkin bir oyuncağa dönüşmesi kadar acı bir sözcük vardı.Anla başlayıp ansız bitirişleri getiren o öyle bir sözcüktür ki.O gelince eller ayrılırdı,şairler en çok o sözcüğe düşman,yazarlar en çok o sözcüğe pişman ederlerdi baş oyuncularını.
"Ayrılık"
O arabesk,basit bir sözcük olamazdı.Kaldıramayanlar vardı,kaldırıp gibi gözüken acısını sindire sindire yaşayanlar iyi bilirdi acısını.
Küçük bir hediye ve her kötü anında sığınabileceğin bir resimdi bavula giren,ve aylardır süren bir düşüncenin şifreli günlükleriydi.Ondan geride kalan hiçbirşey yoktu artık.Küçük bir şehir,küçük anılar ve cevaplarını benim bulacağımı söylediği sorular vardı.
Aylardır bulamadığım eski mutluluğum....
Bitip tükenmeyen gizli bir öfke.
Başlangıcı ile bitişi arasında hazmedemediğim kısa bir beraberlik.
Günlerdir bende duran,bekleyen bir gömleğin ayrılışı gitmiyor gözlerimin önünden.
Kim bilir hangi bedende,hangi tenle buluşmuş ve kim bilir hangi sevgilinin sevgilisine armağanı olmuştur.Hangi ellerde yıkanıp kurutulmak için asılmıştır balkon demirlerine...
Ona sinen koku hala orda mıdır,yoksa ben verdikten sonra başka kokular mı mesken tutmuştur onu?
Bitiremediğim hangisi şimdi?Olmaz dediğim hangisi?Dönülmez dediğim akşamlar hangi şiirde kaldı?
Anlamlar yüklediğim bu rüya umudumun bitip tükenmez oyunu mu?
Peki bu bir oyunsa maskeler ne zaman düşecek?
Ben bu kıştan,ne zaman kurtulacak baharları ne zaman göreceğim?Şimdi huzursuzluğumu gölgelediğim kısık gülüşlerim,mutlu görünüşlerim ne kadar daha kandıracak sevdiklerimi?
-Ne zaman çıktığını anlayacağım hayatımdan, ve sen ne zaman biteceksin içimde?
Şimdi yalnızca bir müzik çalsın seni unutturmaya dair ve senin unutturacak alaycı gülüşler girsin hayatıma.Öfkem nefrete dönüşmüyor.Öfkelerim geçici oluyor.Sığmıyor cümlelerim sayfalarıma...Öfkelerim yıpratmıyor beni,öfkelerim unutturmuyor.
Aksine hep aklımda,unutamıyorum...
Ani bir sessizlik,br uyku hali,kısa bir düşünme vakti,gönlümde kimsenin giremediği küçük bir şehrin bir anda çirkin bir tabloya dönüştüğü o kısacık an.Birkaç gün öncesinden aklımda kalan bir lunapark,bir gondol ve içinde iki insan...
Bahçesinde yürüdüğüm okulun banklarında oturan hissiz,donuklaşmış,katı üç beden.Birinin gözleri bana dönük,sırıtan.
Gözlerimin önünden gitmeyen kısa yürüyüşler,hep oturulan kafeler ve şimdi nargile tüttürülen açık alanlar,kimseye aldırmadan her gün başka koşuşlara tanık ,her gün başka çocukları ağırlayan parklar.
Kapılarda kalmış iki hece.Adının kazıldığı masaların gidişi,mezuniyet,yanından geçen bir aile,ailenin içindekilerden birine duyulan öfke,çarpışan bakışlar,kaçışan iki çift göz,karşılaşmalardan bu kadar öfke duyan.
Hiçbir zaman göremediğim "meleğim"sözcüğü.Kulaklarımda çınlayan bir gülüş,masumca,Her sabah uyanışlarıma şahit olan günaydın mesajları.
Son bir beklenti ve aniden çöken ümitsizlik bulutları,aldırmaksızın yağan yağmur,içinde bir karamsarlık.
Bilinçaltına itilen onca şey...
Hazırlanan bir kaç valiz,uzun süreceğini düşündüğüm kısa bir veda ve son bir bakış geriye.Geri dönmeden gidiş güzergahlarına son bir güle güle ;o varken içinde.
Ani bir gidiş kararı,beklenmeyen kısacık bir güle güle.Başını otobüs camına dayayan,uyumak isteyen,uyanışlardan öfke duyan bir beden,
Bir gidiş geri dönüşü olan,bir gidiş dönüşsüz,temelli...
Soluksuz nefes alışlarını kesik kesik ritimlere çeviren küçük anlar ve yitip gitmeyen zamanlar.
Ah "Mart" ayı seni bir daha göremeyeceğim!..
YORUMLAR
Sizi okumak tarifsiz bir keyif veriyor bana. Belli bir nedeni yok, aramıyorum da. Öylesine rahat ve hafif... İlk dudaktan çıktığı gibi sıcak ve doğal, parçalara ayırmadan demliyorum içimde...Bu arada Mart ayı hususunda hemfikirim sizinle:)
Çok güzeldi, tebrik ediyorum sizi.