- 2274 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ACEMİ ÖRDEK YAVRULARI
ACEMİ ÖRDEK YAVRULARI
İnsanların bazen salaklıklarına, bazen de açıkgözlülüklerine hiç mi hiç akıl ermez. Herkes kendi çapında uyanık geçinir. Herkes kendince akıllıdır.
Ne bileyim işte gece bu saatte benim de uykum kaçtı; şu an saat gecenin 02.07′si.
Nereden aklıma düştüyse daha iki hafta önce şu izmir Akevler’den gelip de Kekova gezime katılan beş bayanı, ay, ömrüm boyunca unutamam! Başları türbanlı, yaz gününde sıkıca giyinmişler tesettür kıyafetli, arabada diğer müşterilerim hepsi rus, yani cıscıbıl . Cıbılların arasında bizimkilerin görünüşünü kıyaslarsak, aradaki fark tüyleri yolunmuş ve yolunmamış tavuk kadar desek hiç de abartı değil.
Otobüse biner binmez bizimkileri program hakkında aydınlattım. Hemen ne zaman yüzme molası var diye atıldı bizimkiler. Aklımdan hemen dedim ki; ”Haaa, bunların anlaşılan haşemaları var, denize girecekler!”
Tam da düşündüğüm gibi çıktı. Yüzmek için koya demirlemeden önce, teknedeki soyunma kabininde içeri girip kıyafetlerini değiştirdiler. Tepeden tırnağa yine örtülü biçimde, soyunma kabininden çıktılar. Pek o kadar iyi yüzme bilmediklerinden bahisle, can yeleği istediler. Bu tür can yelekleri ancak tehlike anında kullanılmaya müsade edildiği için, kendilerine makarna diye tabir ettiğimiz, süngerlerden verdik, boğulmasınlar diye. Biraz korku biraz ürkü derken, bizim haşemalı ekip suya daldı ve yüzmeye başladılar denizde.
Gelin artık siz o, mayoları ip gibi bikinili rus güzellerinin arasında, haşemalı yüzme ekibini bir gözlerinizin önünde canlandırın. Az sonra bir tanesi dedi ki; ”Haşema ile yüzmek zor, rahat hareket edemiyorum, ağırlık yapıyor!” Eh ne denir böylesine; acemi ördek yavrusu deyiverdim işte o an içimden ?!
Bugün de yine beş bayan; fakat bir anne dört kız, bu kez Almanya’dan geliyorlar, orada doğmuş, orada büyümüş Afganistan’lı dört genç kız ve anneleri yanlarında, babaları Frankfurt’ta kalmış. Alanya- Konaklı’daki otellerinden sabah dokuzda alınışları var. Hareket saatinden yirmi dakika önce otele vardım. Oda numaralarından telefonla arayıp, ” Günaydın, ben rehberinizim, eğer geziniz için hazır iseniz, biraz erken de gelebilirsiniz!” dedim. Karşımdaki ses, ”Şimdi üstümüzü değişip Dokuzda geleceğiz!” dedi. ”Tamam!” deyip beklemeye başladım. Saat dokuzu beş geçe resepsiyona indiler. İçlerinden biri ” Kızkardeşlerim ve ben aç yola düşmek istemiyoruz, bize zaman verin yarım saat kadar, kahvaltı yapalım!’ dediler. ”Madem böyle geç gelecektiniz de niçin saat dokuzbuçukta hareket saatinizi yazdırmadınız, çabuk kahvaltınızı yapın yarım saat çok!” dedim, onbeş dakikada kahvaltılarını yapıp geldiler. İyi ki gezi sadece bu beş bayana özel, yoksa başka türlü beklemez ve hemen yola devam ederdik, ancak müşteri ödemeyi henüz yapmadığı için beklemek zorundaydım.
Nihayet yola koyulduk, gezi programızda Düden Şelalesi ve üç tane büyük ve tarihi cami ziyareti var. Bu beş bayan ile Akevler’den gelen beş bayan arasındaki fark, bunların Almanya’da doğmuş büyümüş olmalarından kaynaklı giyim kuşam farkları idi. Bunlar daha modern saçları türbansız, makyajları avrupai, fakat kafalarının içi Asyalı ve müslümandılar; o nedenle de verilen saatte hareket etmeleri için, kendilerini sorumlu hissetmediklerinden onbeş dakika rötarlı çıkmıştık geziye. Bir avrupalı müşteride asla bu tür bir mazeret ile karşılaşamazsınız. Asyalı müslüman kardeşlerimizin tipik özelliklerindedir, zaman mevhumuna özen göstermemek; diyebilirsiniz ki müslümanların saati yoktur, onlar zamanı ezan sesiyle ölçerler! Hay allah, benim de mi saatim yok; neden gecenin bu saatinde uykularım kaçıyor? Neyse...
Afganlı müslüman kardeşlerimiz, Düden Şelalesi’ne bayıldılar, yaz günü Ağustos’un kavurucu sıcağında sulara daldılar, ayıldılar. Fakat hiç bir yerde abdest almadılar. Anneleri iki camide abdestsiz namaz kıldı. Toplam dört camiye girdik çıktık. Gidiğimiz camilerde anneleri gösterdiğim kadınlar mahvelinde namaz kılarken, kızları halıların üstüne sırtüstü uzandılar ve yorgunluk giderdiler.
Demiştim ya hani en başta;”Herkes kendi çapında uyanık geçinir. Herkes kendince akıllıdır!”, bir uyanık da gezdiğimiz camilerden birinde vardı; seyyar sebze arabasını caminin önüne parketmiş, içerisi klimalı olduğu için girmiş caminin içinde yatıyor, vantilatörü de var, açmış siesta yapıyor. Cemaat gelip de namazdan çıkarken Aydın inciri ve çekirdeksiz üzüm satacak, saati var mıydı derseniz, nasıl olsa ezan hoparlörden okununca uyanır, uyuyan uyanık…
Neyse şimdilik iyi geceler hepinize sevgili okurlar, saat beşbuçukta uyanmalıyım, telefonumun alârmını kurdum. Bakalım daha ne uyur uyanıklara rastlıyacağım yarın; bana iyi geziler!
Şaban AKTAŞ
03.03.- 06.08.2010
ACEMİ ÖRDEK YAVRULARI Yazısına Yorum Yap
"ACEMİ ÖRDEK YAVRULARI" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.