- 1090 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ARZ-I HALİM…
Yazılacak ne çok şey var. Söylenecek binlerce söz…Ama en tutuk olduğu an, insanın konuşmaya , haykırmaya bağırmaya,anlatmaya /anlatmaya/ anlatmaya ihtiyaç duyduğu an…Gözlerim arzediyor halimi belki , uzun uzun boşluğa takılı kalıp . Bir uyuşmuşluk hali üzerimde. Beynim acının dehlizlerinde …Tipiye tutulmuş şaşkın bir yolcu misali paltoma, yani kendime sarılıyor ve sığınıyorum.
Hayat…Yaşlılık… Ufalan vücutta birkaç beden büyük bir elbise gibi duran ten, binlerce kırışığı barındıran bir yüz… İnsan bir yaşlının yüzünde ne görür? Sanki hiç çocuk olmamıştır, sanki hiç genç ve güzel olmamıştır; şimdi göründüğü gibi gelmiştir dünyaya, hep bin yaşındadır o… Ne garip bir yanılsama… Sanırım zamanı akmıyor algılamamızdır sebebi. Öyle ya bebekler yürümeye başlar, konuşur, okula gider, sınıf geçer çocuklar; işte o vakit anlarız zaman denilen mefhumun aslında bir akış olduğunu. İçine kattığı , verdiği ve aldığı ne varsa sürükleyip götürür hayat, yeni mecralara, yeni maceralara. Büyütür, değiştirir, dönüştürür, eskitir zaman…Görüntülerle oynar . Suda çok duran derinin buruşmasıdır yaşlılığın alametifarikası. …Yerçekimidir, çeker toprağa. Beller bükülür, gözkapakları düşer gözlere mecalsiz. En son gözler eskir. Gözler yaşamın merkezindedir, yaşamın aynasıdır çünkü. Gözünün feri gitti mi bir kere iflah olmaz adam.
Ömrün kadehi dolmuş bir kere. Yaşamın esrikliği ile günleri geçiririz . Dibi görene kadar. Geçici bir körlüktür HAYAT, biz genciz, yaşlılarsa almış yaşını başını. Duyarız filan ihtiyar ölmüş, filan yatalak olmuş. Ahlar vahlar arasına karışır sözde teselliler “ Ne olacak canım, herkes o kadar yaşasa…” Sanılır ki bir gizli anlaşma var kaderle, standart bir ömür süresi. Erken gidenden çalıyor uzun yaşayan. Bana kalırsa söylenmese de açıkça, bu lisan-ı hafi dalga dalga alıcıdan vericiye yayılır ve gayet iyi çeker bu handa fazla konaklamış , giderayak hüzün ve yorgunluk bavulunu sırtlamış kapı eşiğindeki ihtiyarın kulakları… Esasen uzun ömür o kadar da iyi bir şey değildir. Çok zengin olduğunuzu, çevrenizde size kıymet veren dostlar halesi olduğunu düşünseniz bile, hayat bir çok kez sınar sizi. Anne babanızın , atanızın , dostlarınızın arkadaşlarınızın bazen can yoldaşınızın en acısı belki evladınızın öldüğünü görmek çok da imrenilecek bir şey olmasa gerek. Nasırlaşır yaralar. Zaman ilaç değil belki bir panzehirdir, kendi de zehirler sağaltırken yarayı. Yine de istenmez ölüm, hayattır aslolan.
Yazılacak çok şey var. Kelimeler kifayetsiz kalıyor bazı hallerde yine de. Hiç bir sözlükte yok son bir aydır yaşadıklarımı ve duyumsadıklarımı anlatmaya yetecek kelime. Çocukluk kabuslarımla yüzleşme vakti. Zamanı geldi. Anneannem için hastanedeyim... Böbrekleri iflas etmiş. Kalp yetmezliği, şeker ve bilumum arazların düşürdüğü vücut kalesinde hayat dolu iki boncuk gözdü gözlerimin içine bakan. Anneannem benim. Ameliyathaneden sonra aldıkları odada dimdik oturup “Acıktım “ diye feryat figan edip beni güldüren anneannem. Gençlerin hepsi perperişan yatarken beni çıkarın buradan, torun askere gidecek diye sızlanan anneannem. Dedeni memleketinde baktırdın beni ne buraya getirdin diye şikayet eden anneannem. Beni güldürdün, en sıkıntılı hallerinde bile. Seviyorum seni biriciğim…
YORUMLAR
GERGEF GERGEF YAŞAMIN HER ANINI KANAVİÇE DESENLERE BEZEYEN GÜZEL YÜREK...
YÜREK ÇE DEN B''AŞK''A DİL BİLMEZSİN BİLİRİM...OKURKEN ESRİKLİK GELİRMİ BAŞA ...
EVET GELİR SARHOŞLUK HALİ BELİRİRİ Mİ EVET BELİRİR EĞER YAZAN YÜREĞİNDEN...
VEDE EN İÇTEN KELAM ETTİRİYORSA KALEMİNE...YİNE GÖZÜMÜ YAŞARTTIN YAŞAYASICA...
Öpüyorum ellerinden anneannenizin:)) Benimde gönlümdeki yer başkadır anneannemin. Belki dedelerim hiç göremedim diye kim bilir? Sıcaktı, samimiydi ve en önemlisi insancaydı. Tebrikler.