- 884 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMA SEVİNCİ
Kasabada onu Hacı baba diye bilirlerdi.Mahallenin sonundaki küçük bir kulubede yaşardı.Ufak bir teknesi vardı.Onunla bazı günler balığa çıkar,tuttuğu balıkları kasabada satar,kazandığı üç beş kuruşla da geçinip giderdi.İnsanlarla fazla konuşmazdı.Sadece işi olduğu zamanlar…Onun asıl dostu denizlerdi.Kendini en mutlu hissettiği zamanlar denizde olduğu zamanlardı.O tuhaf bir adamdı.Hatta kasaba halkı arasında onun bir Allah dostu olduğu yolunda bazı söylentiler dolaşıyordu.Kimileri buna gülüp geçiyor kimileride bu sözlere candan inanıyordu.Hacı Baba garip bir adamdı vesselam.Onun bu mahalleye nereden geldiğini kimse bilmezdi.Kimdi?Neciydi?Bunları da hiç soran olmamıştı.Bir gün sırtında heybesiyle kasabaya gelmiş, bu küçük barakayı kendine yurt edinmişti.
Hacı Baba sabah erken kalkardı.Küçük ispirto ocağının üstünde çayını kaynatır,akşamdan kalmış bir iki kırıntıyla kahvaltısını yapardı.Sonra teknesinin yanına gider, bir süre orada öylece tekneyi seyrederdi.Seyreder seyreder doyamazdı.Ardından usulca eliyle okşardı teknesini.Okşadıkça bir hoş olur içinde ılık ılık bir şeyler akardı.Hele tekneyi salıp ta denize açıldı mı dünyada Hacı Babadan daha mutlu kimse olamazdı.Küreklere vargücüyle asılır,küçük tekne kuşluk güneşi vurmuş mavi denizi yararak ilerlerdi.Deniz kuşluk vakti durgun olurdu.Kıpırtısız,sakin…Eğer bir de yaz bahar aylarıysa,masmavi bir çarşaf gibi göz alabildiğince uzayıp giderdi.Tek bir leke görünmezdi üzerinde.İşte bu Hacı Babaya sonsuz mutluluğu veren şey idi.
Güneşli ve ılık bir bahar günü yine erkenden kalktı.Kahvaltısını yapıp hemen kulubeden çıktı.Dışarısı bir hoştu.Bahar geldiğini her haliyle belli ediyordu.Denizin az berisindeki kaysı ağaçları çiçeklerle donanmıştı.Dallarında serçeler bir o yana bir bu yana vıcırdaşıp duruyorlardı.Bir grup serçe sürüsü dalın birinden havalanıp dehşet bir vıyaklamayla başka bir dala kondular.O arada irice bir martı denizin üzerinde kanatlarını açabildiğince açmış süzülüyordu.Havada öylece yapışmış kalmış hissi veriyordu insana.Biraz sonra o martı iyice uzaklaştı,gözden ıradı gitti.Denizin ufukla birleştiği yerde kayboldu.
Hacı Baba baharın bütün bu güzelliklerine dalmış gitmişti.Birden kendine geldi.Burnuna çiçek kokusu doldu.Acayip,daha önce teneffüs etmediği bir kokuydu.İçi bir hoş oldu.Etrafın bütün güzellikleri bu çiçek kokusundaydı sanki.Kumsala geldi.Teknesini usulca yerinden oynatıp denize doğru saldı.Oltası,ağı bütün malzemeleri içindeydi.Akşamdan hazırlardı.Hemencecik tekneye binip,küreklere asıldı.Tekne gün ışığında pırıl pırıl göz kamaştırıyordu.Az sonra kıyıdan bakınca görülmeyecek kadar uzaklaştı.Hacı Baba ağını denize atıp öğleye kadar balık tuttu.Öğleden sonra o balıkları mahalle esnafına sattı.Kazandığı parayla çarşıdan zeytin,peynir birazcık ta helva aldı.Kulubesine dönerken mahalle kahvesinin önünden geçmekteydi.Kahveden:
--- “Oğğ Hacı Baba gel hele gel”diye bir ses duydu.
Yüzünü o tarafa çevirdi.Mahallenin muhtarıydı.Kahvenin kapısından kendisine sesleniyordu.Hacı Baba bir an ikirciklendi.Gitse miydi?Gitmese miydi?Bu adamdan pek hayırlı bir iş beklenmezdi.Ya önemli bir işse?Bu seferde gitmemesi ayıp olurdu.Bir anlık elinde zeytin peynir,helva paketi orada öylece düşündü.Sonra çaresiz yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal diyenin hesabı muhtara doğru ürkek ürkek yürüdü.Muhtar elleri belinde heykel gibi dikiliyordu.Yüzü donuktu,taş gibiydi.Hacı Baba kendisine doğru yaklaşınca biraz yumuşar gibi etti:
--- “Gel bakalım Hacı Baba gel.Bu ne düşünce yahu.Biz adam mı yiyoruz sanki burada.Bir çift lafımız var sana.”
Hacı Baba “çabuk söyle”der gibi anlamlı anlamlı baktı.Muhtar biraz ürktü bu yüz ifadesinden.Sonra kendini toparlayıp:
--- “Şeyy…”diye kekeledi önce “Senin kulubenin………yani barakanın….oraya demem o ki…..yani”diye kekelemeye devam ediyordu ki birden söyleyiverdi. “Ev yapılacak oraya Hacı Baba apartman anladın mı?”
Hacı Baba bir an sendeledi.Başından aşağı fokur fokur kaynar sular dökülüverdi.Belkemiğinden kuyruksokumuna kadar ter yürüdü.Sırtı ıpıslak oluverdi.Sonra soğudu buz gibi oldu.Artık bir taş donmuşluğundaydı.Bir ara kulakları uğuldamaya başladı.Bedeni sallandı sarsıldı çözüldü.Korktu.Neden sonra ağzını zar zor açarak:
--- “Ne apartmanı?”diyebildi.
Muhtar artık söylemenin verdiği rahatlıkla konuşuyordu.Elini pantolon ceplerine sokup olduğu yerde yaylandı:
--- “Basbayağı apartman işte.Anlamayacak bir şey yok bunda.Senin benim bildiğim apartman.Bir haftaya o kulube yıkılıp apartmanın temeli atılacak.Yani senin anlayacağın odur ki en kısa sürede kulubeyi boşaltıp başka bir yere….”
Muhtar daha sözünü bitirmeden Hacı Baba oradan ayrılmıştı.Bir süre arkasından baktı muhtar.Yıkılmış bir insandı giden.Hacı Babanın deminki boyu posu heybeti silinip gitmişti.Küçülmüş çaresiz kalmıştı.İnsanoğlu hayalleriyle yaşıyor, ruhuyla yaşıyordu.Hayallerini yık ruhunu yık geriye hiçbir şeyi kalmıyordu.Boş bir çuvaldan farksız oluyordu.Ayakta duramıyordu.
Hacı Baba gözden ıramış gitmişti artık.Muhtar keyifli keyifli güldü.Sonra dönüp kahveye girdi.
Hacı Baba iki üç gün içinde teknesini yok fiyata sattı.Tek geçim kaynağıydı.Satarken gözleri doluktu,hüzünlendi.Onu kendine arkadaş bilmişti.O bakımdan dostunu kaybetmenin acısındaydı.Çaresiz sattı.Pılını pırtısını topladı,kulubenin kapısını çekip usul usul yürüdü.Biraz gidince arkasına dönüp baktı.Gözlerini sildi.Sonra batan güneşe doğru yürüdü.
SON
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.