- 473 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR BEN HALİ
Senden hala bir haber yok. Bense durmadan bekliyorum. Aslında neyi beklediğimi de bilmiyorum. İnternete bağlanıp mailleri indiriyorum. 1,3,5, 65… Tek tek açıp okuyorum. Hayır... Yok... Aradığım orada yok... Telefonun zilinde kulağım... Her çalışında ardındaki sesin bana beklediğim haberi vereceğini umuyorum. HAYIR... Hal hatır. Hoş beş... Tamam.
Kapı zili... Kimseyi beklemiyorum bu saatte. Aslında benim kapımın zili hiç mutlu çalmaz. Kapımdaki en mutlu ses anahtar sesidir. Duafondan soruyorum “Kim O..!” “Kuzey Pazarlama” diyor bir erkek sesi... “Üzgünüm hiç bir şeye ihtiyacım yok” diyorum.
Minareden bir ses yükseliyor vakitsiz... Ezan saati değil. Belli ki salâ veriliyor. Bu mu beklediğim. Yo... Ölümün kapımı çalması değil, kendimi sorgulayış saatim gelmiş olmalı. Kendimle hesaplaşmam gerek.
En hain ve en zayıf BEN ile uğraşmayalı çok olmuş. Kapıp koyuvermişim kendimi. Kıştayız biz ama ben kim bilir hangi sonbaharın rüzgârında kalakalmışım. Zamanı aşamıyorum. Ya da hiç ulaşamıyorum. Ben onu kovalayacağıma o beni önüne katmış sürüklüyor.
Ağlamayalı çok oldu. Oysa gözyaşının ruhu nasıl temizlediğine pek çok şahit olmuşumdur. Bir yerde kocaman bir hata var. Belki de birinin, bir resmin ya da bir şiirin beni vurmasını bekliyorum. Zembereği boşalmış eski mekanik saatler gibi durmuş tüm işlevselliğim.
Kitap.... Elime hangisini alsam bomboş bakıyor gözlerimin içine içine. En çok satanlar: “Harry Potter” “Brigitte’nin günlüğü” “Safiye Sultan” ... Neden bana deli saçması gibi bomboş geliyorlar.
Leo Buscaglia ilişiyor kitaplıkta gözüme. Ve Sevgi’ye takılıyor ayağım. Tökezliyorum. Toparlamaya çalışıyorum kendimi... Boşuna. Ayağımın altında kocaman bir boşluk… Yükseliyor muyum, düşüyor muyum anlamıyorum... Tutunmalı mıyım? Sanmıyorum. İçimde bir hiddet büyüyor. Geçmişin üzerine tüm ağırlığımla basıp, çiğnemek istiyorum. Oysa çok hafifim... Shrödinger’in Kedisi... Evrene yeni bir bakış. Bana göre fiziğin, eskilerle kıyaslandığında en akılcı felsefesi. Varlığın en akla yatkın tanımı... Kuantum fizik ve Fuzzy Mantık...
“Dur dur... Dalma yine kızım” altından kalkamadıkların bu yüzden değil mi... Bu dalıp gitmeler değil mi havasız kalmışçasına boğulduğun anların nedeni? Ya da akmamakta direnen gözyaşlarını kaybediş nedenin…
Bazen iyi ile kötüyü imbikten geçirmeli diyorum. O kadar içiçeler ki... Oysa tüm dengeler bozulur o zaman. Bunu adım gibi biliyorum. Al yuvarları akyuvarlardan ayırınca kan kalır mı ki...? Evren zıtlıklarla koruyor dengesini. Yani, evren varsa zıtlıklar sayesinde var. (Yine kelimelerin ucu kaçıyor elimden ve en vurucu kelimeyi bulup yerine yerleştiremiyorum.) Oysa anlaşılır olmalı yazdıklarım. Çünkü çok önemli. Tüm kavramlar kendi negatif yansımalarının içinde tanımlanabilir. Biri yoksa diğeri de var olamaz. Öyleyse bizim varlığından haberimiz olan her şey gibi “Evren”de bir yansıma... İşte soruyu buldum...
Evren bir yansıma ise, GERÇEK nerede?
Beklediğim hala gelmedi. Ve ben hala neyi beklediğimi bilmiyorum...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.