Kıçın açıkta kalmış senin.
İki damla düş/tü kadının yüreğinden gözlerine, sustu susmalıydı. Yorgundu kavgalardan artık, bedeni ve ruhu yorgun, tıpkı büyük savaşlarda harabeye dönen onarılamayan binalar gibiydi yüreği, kırık dökük delik deşik nedense aynaya baktığında kendini böyle görüyordu.
Kalabalıklar içinde yalnızdı, o mu insanları anlamıyordu, insanlar mı onu.
İplerin kopma noktasına geldiğini hissetmişti, ipler çok gergindi. Yitirmişlerdi, yitirilmemesi gereken ne varsa, önce aşk’ı kaybettiler, bir süre sonra sevgi de, ama saygıları vardı birbirlerine. Ya da var sanıyordu kadın!
Emek vermişti, şimdi düşünüyordu da. Sahi emek neydi?
Kendini avutmak, olduğun durumu kabullenmek ya da, kabullenememenin verdiği ruhsal çöküntüyle yaşamaya ç/alışmak.
Terazi kefesine koydu acılarını, terazinin ayarı bozuldu tartamadı kefeler, kadının yüreğinde ki acıları. Kadın artık nokta koymalı, yoksa canımı kast edeceğim dedi, kendi kendine.
YORUMLAR
Silence
Aynur hanımın uyarısına düzelttim, demişsiniz, ama şu an, ben düzeltilmemiş vaziyette okudum... ÖMER ile ELİF arasındaki dialogda, her konuşma konuşanların ismiyle başlıyor ve konuşanlar kendi isimlerini zikrettikten sonra söyleyeceklerini söylüyorlar, gibi olmuş... Öykülerinizin çoğalması dileğim olmakla birlikte incelemelerinizi de keyifle okumaktayım. Saygılar...
Silence
Saygılarımla..
Ama ne kabus...Güzel anlatım Silence. Öykü kalemine yakışıyor. Yalnız diyalog çizgisinden sonra "adam ve kadın" ifadelerini kullandığın için durum karşıyor :) Sanki birbirlerine öyle hitap ediyorlarmış gibi görünüyor. Tam tersi olmalı biliyorsun.
Senden daha çook öyküler okuyacağız biz inşallah. Kutluyorum sevgili arkadaşım.
Silence
Sevgilerimi gönderiyorum, O güzel yüreğine...
Güzel bir öykü, insan bazen yaşayacaklarını görür rüyasında.İnşallah öykü kahramanımıza olmaz bu!
Selamlar...
Silence
Kimbilir rüya bu :))