- 1850 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ALLAH'IN EVLERİ
Allah’ın evleri. Evet değerli kardeşlerim,bu günkü sohbetimiz Allahü Teala’nın evleri hakkında olacak inşallah. Hiç düşündük mü,acaba Allahü Teala’nın evleri nereleridir diye?.Hemen hemen her dinin mensupları,ulemaları,şeriat ehilleri ve sıradan insanları Allah’ın evleri deyince hemen kendi kıblelerini ve kendi ibadethanelerini gösterirler doğal olarak. İnsan düşünmeden edemiyor,acaba hakikat de Allahü Teala’nın evleri insanların elleriyle yaptıkları taştan ve topraktan binalarmıdır? İnsanoğlu’nunelleriyle yaptıkları binaların adları ne olursa olsun Allah’ın evleri olabilir mi? Biraz aklı olan hemen şu cevabı verir kendisine! Tabiiki hayır,tabiiki olamaz. Allahü Teala; insanların elleriyle yaptıkları dört duvar arasına sıkıştırılacak kadar küçük bir varlık mıdır ki insanlar bu binalara Allah’ın evleri diyebiliyorlar?! Oysa ki Bir hadiste diyor ki;Hiç bir yere sığmam inanan ve beni kabul eden mümin kulumun kalbine sığarım. Allah’ın evlerinin bu binalar olmadığını aksine, Allah’ın evlerinin yarattığı kullarının olduğunu bizlere açıkça beyan etmiyor mu bu kutsi hadis?. Bakınız değerli ihvanlar,Tasavvuf’da Allah’ın evi; kalptir.Çünkü ayette ne diyor; Ben kuluma şah damarından yakınım.ŞAH DAMARI can damarı değilmidir?! Sevgili derviş kardeşlerim, Allahü Teala kendisinin yaşadığı,hayatını idame ettirdiği ev’in insanlar olduğunu,insanların Kalpleri olduğunu açıkça beyan ederken nedense bir çok insan bu gerçeği kabul etmekten kaçınıyorlar. Bunun sebebi ne olabilir ki insanlar, Allah’ın evleri deyince elleriyle yaptıkları binaları gösteriyor ve Allah’ı bu binalara hapsediyorlar? Sebebi çok açık aslında. Böyle yapmalarının bir tek sebebi var!. Allah adına,din adına,İslâm adına bu binaları kullanarak maddi çıkarlar sağladıkları için bu yalanı söylüyorlar. Peki sevgili kardeşlerim madem ki Allah’ın evleri her dinin kıbleleri ve ibadethaneleri ise, Allahü Teala da o binaların içindeyse o vakit, Allahü Teala o binaların neresinde oturuyor?!. Kilise ye,Havra ya,Camiye gidenler,Allah’ın evlerini ziyaret edenler,o sözde evlerde Allahü Teala’yı görmüşlermidir,konuşmuşlarmıdır?Neden bu soruyu soruyorum!.Çünkü birinin evine gittiğiniz zaman o evin,o hanenin sahibiyle görüşmek,konuşmak için gitmezmiyiz canlar,ne diyorsunuz bu sözüme,yalanmıdır doğrumudur?
Evet sevgili derviş kardeşlerim,madem ki bizler Allah’a bir mekan biçtiysek ol zaman Allah’ı belli bir mekana,belli bir zamana hapsetmiş olmadık mı?.Tabii ki olduk. Oysa ki Allah’ü Teala ne diyor biz kullarına! "Ben zaman’dan ve mekan’dan münezzehim,zamansız ve mekansızım bana zaman ve mekan isnad etmeyin." Peki bizler ne yapıyoruz! Kimimiz çıkarlarımız uğruna bilerek Allah’a zaman ve mekan isnad ediyoruz,kimimiz ise bilmeden,istemeden,takliden,Allah’a zaman ve mekan isnad ediyoruz.
Evet sevgili can sultanlar,güzel kardeşlerim, Allahü Teala’nın sözüne göre ne Kiliseler,ne Havralar, ne Camiler,ne de her dinin kabeleri Allah’ın evleri değildir olmasına imkan ve ihtimal dahi yoktur. Bu binalar olsa olsa biz kulların faydalandığımız ibadethaneler olabilirler ancak. Her ne kadar,Allah’ın evi demiş olsak bile,Allah’ın asıl evleri Kâmil-i Mürşidlerdir. Neden böyle?! Çünkü Kâml Mürşidlerin gönüllerinde Allah’dan başka masivalar yoktur, onlar ki Allah öğretmenleridir. Talebelerinin gönüllerine Allah’dan gayrı masivları sokmazlar,biz insanlar her ne kadar çok camiye girip ibadet etsek de, Kâ’be’ye gidip Tavaf etsek de,asla ve asla Allah’ı görüp konuşmamız asla mümkün değildir. Neden mümkün değildir diyorum! Çünkü Allahü Teala,kâinatı yarattığından bu güne kadar o taş ve toprak binalara inmedi. Ama bizkullarının dışında da hiç olmadı,olmayacak da.
Sevgili dervişler,şimdi içimizden biri veya birkaçı, Suudi Arabistan’da bulunan ve insan eliyle taş ve topraktan yapılmış ve içinde Allah’ın bulunmadığı Kâ’be adını verdiğimiz binaya es kaza bir zarar versek bize neler yaparlar bir düşünün bakalım. Tabii ki,adamı sorgusuz sualsiz,yargısız kıtır kıtır keserler ve köpeklere yem ederler bedenimizi!. Keza diğer ibadethanelere de aynı şekilde aynı zararı versek,başta Cami cemaati olmak üzere diğer insanlardan ve kendi ailelerimizden bile kötü sözler işitir hatta çok büyük zararlar da görebiliriz,bizleri döverler hatta öldürmeye bile kalkarlar Allah korusun. Tabii ki bu kişilerin bu şekilde davramnaları kendilerine göre doğrudur ve doğaldır. Çünkü o kişiler Allah’ı,elleriyle yaptıkları o taş binalara hapsettiler. Allah’ı kendilerinde ve karşılarındaki yaradılanlarda görmediler bu yüzden saldırgan olamaları doğaldır.
Bu tip insanlar şunu asla akledemezler,ya da akıllarına getirmek işlerine gelmez. Nedir o akledemedikleri? Allahü Teala’nın insanın dışında başka bir yerde olmadığı ve yarattıklarıyla beraber olduğu gerçeğini kabul etmek istemezler ,bu yüzden akıllarını kullanamaz ve Allah’ı ayrı Kulu gayrı görürler.İnsanın dışında başka bir zaman ve mekan da Allahın var olduğunu söylerler.Halbuki Allahü Teala’nın asla ve asla zarar verilmemesini istediği tek Kâ’be insandır! İnsan denen varlık,bina da diyebiliriz buna,Allahü Teala’nın canlı evidir. Şirk ehli insanlar bunu kabullenemedikleri için, Allah’ı tanımadıkları için, Allah’ın gerçek evi olan canlı Kâ’be’ye yani insana,Hâbil ve Kâbil’den bu yana çok zararlar vermişlerdir,hala vermektedirler.
Değerli can dostlarım,sevgili ihvanlar,siz can sultanlarımız buraya bu fakir’in evine neden geldiniz bir düşünün bakalım! Geldiniz çünkü bu fakir’i görmek ve konuşmak için geldiniz öyle değil mi? Niye buradayız?.Cemâl Cemâl’e görüşüp birbirimizi tamamlamak için buradayız. Peki şimdi bu şeriat ehliyim diye geçinen şirk ehli kardeşlerimize sorsak,Allah’ın evine niçin gidiyorsun,ne cevap verir bize,ibadet için derler! Gülünç bir cevap değil mi?.Bir insan bir eve gittimi ne için,kimin için,ne amaçla gittiğini bilecek.Sevgili dervişler şimdi siz bana deseniz ki,Efendi biz senin evine seni görmeye,seninle konuşmaya değil ibadet etmek için geldik. O zaman ben de haklı olarak sizlere gidin evlerinizde ibadet edin derim. Allah’ın evi adını verdikleri Kâ’be ve Camilere gidip gelenlere,sen Allah’ın evini ziyarete gittin ama evin sahibi ile görüşüp konuştun mu desek ne cevap alırız acaba ne dersiniz? Yaradanını tanımadıklarından dolayı doğal olarak bize cevap veremezler ve gaklayıp guklamaya başlarlar. "Görmüş gibi lduk derler bazı cahillerde." İyi ama hem Allah’ın evini ziyarete gidiyorsun hem de evin sahibi ile görüşüp konuşamıyorsun,olacak iş mi bu şimdi A canlar?! Demek ki buradan şunu anlayacağız ve aklımızdan çıkarmayacağız. Hakikat de Allah’ın evleri ne Kilseler,ne Havralar,ne Camiler ne de Suudi Arabistan’da ki küp şeklinde olan o taş ve topaktan yapılmış binalar değilmiş. Allahü Teala ben;ellerinizle yaptığınız taş ve topraktan o beton yığınları ile beraberim,bunları ziyaert edin şefaatim üzerinize olacaktır demiyor Kur’an-ı Kerim’inde!.Ya ne diyor Allahü Teala! Ben sizinle beraberim gören ve işitenim. Bu ayet de bize açıkça gösteriyor ki, Allahü Teala Taş toprakla yapılmış binalarda değil,kendi yarattığı ve Nûr’undan Nûr verdiğini söylediği et kemikten vücuda getirdiği insanlarla berabermiş. Şimdi soralım kendimize Allah’ın olmadığı binalarda,evlerde işin ne,niye gidiyorsun oraya? Gitme daha iyi,hiç olmazsa ibadetine Riya bulaştırmamış olursun.
Kardeşlerim,dostlarım,ibadetten amaç evin sahibini görüp konuşmak değilse sadece ve sadece gösteriş olsun diye kuru bir ibadet için gidiyorsan gitme,evinde de yapabilirsin her türlü ibadetini. Gerçek ibadetini yapmak istiyorsan da eğer var git bir Kâmil-i Mürşidin huzuruna,yani canlı Kâ’be’ye git de sana takliden yaptığın her tür ibadetin hakikatini öğretsin,yaşantına koysun,seni yakıp "Kül"e çevirsin ki Rabb’ine vuslat ettirsin. İşte o zaman Rabb’inin evinde Rabb’inle namaz kılarsın,işte o zaman Rabb’inin evinde Rabb’inle Tavaf edersin,işte o zaman Rabb’inin evinde Rabb’ini görür konuşursun! İşte şimdi hakikat kulsun çünkü yandın kül oldun,küle kavuştun,öldün.Ölen Rabb’inin evine gider,Rabb’iyle görüşüp konuşur. Ölmeyen,canım var diyen ise hep taklittedir ve yaptığı cümle ibadetleride yavandır,yalandır. Allah’ın evini ziyaert ettiğini zanneder ama evin gerçek sahibini tanımaz.
Sevgili gönül dostlarım,güzel insanlar,demek ki her kim olursa olsun,makamı ne olursa olsun, Allahü Teala’nın yarattığı ve evim dediği insana zarar verirse bilsin ki Allah’ın gerçek evini yıkmış zarar vermiş olur.Sevgili can sultanlarım biz dervişler, biz biz olalım,bir ile bir olalım,bir den ayrılmadan bırakın bir kişiye zarar vermeyi kötü kelam bile söylemeyelim yoksa Allah’ın evini tarumar erer de yıkmış oluruz mâzallah. Bakın sultanlar bütün kâinatta bir tek varlık vardır. O da Allah’tır. Değerli dervişan bakınız Hasan Fehmi Tezdoğan Efendi Baba Hazretleri bir ilahisinde biz bendelerine şöyle sesleniyor.
GİR KÂMİL GÖNLÜNE
Gir kâmil gönlüne cennet dilersen
"Fedhulî" buyurdu Kur’an içinde
Ol humâpervâz’ın sayesinde dur
Nâil-i refâh bul irfân içinde
"Men raânî" çün buyurdu ol Resûl
Gör ne cevher var bu sadef içinde
Oku ezber "İlm-i Ledün" dersini
Hikmet tulû etsin vicdân içinde
Hakîkat mürşide eyle intisâb
Bulasın dermânı derdin içinde
Mürşide bende ol Hakk’ı seversen
"Fettebiûnî" dedi Kur’an içinde
"Seb’â’i mesân" dersidir Tevhîd
Fâtiha okundu mushaf içinde
Sözlerime kulak tutan âşıklar
Arif olur onlar akrân içinde
FEHMİ sana ilm-i "Hikmet" vehbîdir
Berurur irfân gönlün içinde.
Cümle dervişana,ihvan kardeşlerimize,Mü’min ve Mü’mine kardeşlerime aşk-ı niyaz ile bâkî selam eder saygılar sunarım. Cümleniz Allah’a emanet olunuz.Huu...
Fakirullahmelâmî.
İstanbul.
28/01/2011/Cuma
Kaynak: www.fakirullahmelami.com/?Syf=22&Mkl=109430
YORUMLAR
Yoruma açıktır! Kişi Allâh'ın evi denilince ne alıyorsa odur.Benim anlayışımda Allâh'ın evi! Kur'ân-ın deyimiyle İnsân gönlüdür.Allâh;inanan ve O'nu kabul eden bir Mü'min kulunun gönlündedir.Allâh'ın evleri deyince,insân eliyle taş ve topraktan yapılmış binalar gelmemelidir insân'ın aklına.Allâh ne kâ'be de,ne cami de ne kilise ve havrada değildir.Böyledir dersek Allâh'a zaman ve mekân biçmiş oluruz.Halbu ki Allâh;zamandan ve mekândan münezzehtir.Camiler tevhid inancının anıt yerleridir dersek kendimizi kandırmaktan başka bir şey elimize geçmez azizim.Çünkü camiler,insânların ibâdet etme yerleridir,Tevhid eğitim merkezleri değil. Çünkü gerçek Tevhid ilmi,para karşılığında imamlık yapanlar tarafından verilmez veremezler.Onlar devletin maaşlı memurlarıdır.Tevhid eğitimi vermek hem hadlerine değil,hem de bunu isteselerde yapamazlar.Çünkü Tevhid eğitimi'nin asıl anıt yeri bir Mürşid-i Kâmîl-in huzurudur.Yoksa camiler ve camilerde paralı iş yapan hocaların bulundukları yer/yerler Tevhidin anıt yerleri olamazlar!.Tevhid eğitimini öğretenler,para karşılığı yapmazlar bu işi.Camileri,mescitleri,hatta Kâ'beyi, Allâh'ın evleri gibi gösterenler,insanları Allâh ile aldatarak çıkar sağlaarlar.Bu yüzden buralar tevhid inancının anıt yerleri olamazlar.Tevhid inancının anıt yerlerinde para karşılığı imamlık,hocalık,müezzinlik..vs..yapılmaz.Ancak bir karşılık beklemeden yapılırsa o başka!..Selam ve saygılar.
Camiler cemaat şuurunun temsil mekanıdır ben olmaktan çıkarıp bizi bir bütün yapan aramızdaki dil renk makam ve sınıf farkını ortadan kaldıran üzerindeki onca münafık oyunlara karşı hala bir çimento gibi birleştirici vazifesini sürdüren tevhid fikrinin anıt yerleridir. diğer ibadethaneleride inanç özgürlüğünün bir gereği olarak değerlendiririm,
Allahın evi dediğimiz zaman onu Allahın meskeni gibi düşünmeyi de ancak çocukluk tasavvuru için mazur görebilirim yoksa hiç bir mümin böyle ne düşünür ne algılar bu ifadenin sosyolojik karşılığı kamu malı olarak ifade edilir yani herkesin istifadesine açık ve makamı yetkisi ne olursa olsun dokunulmazlığı olan kimsenin şahsi çıkar ve menfaatlerine alet edilmesinin yasakliğını ifade eder Saygılar selamlar
bedirhan37 tarafından 7/17/2011 9:55:03 AM zamanında düzenlenmiştir.