Kısa Hayatlar
"Ben hayatta yalan nedir bilmem "
"Söylemedim ve inşallah söylemeden kefene sarılacağım"
Gözlerinden yaşlar boşalıyordu.
Biz de çaktırmadan göz yaşlarımızı dirseklerimize silip bakışlarımızı eski kilimin yer yer yırtık motiflerine dikiyor,iç çekişlerimizin duyulmaması için suskun bir halde anlatılanları dinliyorduk.
Ben ve Mollanın Fikret yan yana duruyorduk.Konuşmadan ve birbirimize bakamadan.Allah muhafaza bir gözlerimiz çakışırsa var ya !
Degahım bütün havası değişir , o manevi hava uçar gider geriye havada savrulan bedddualar, kısık seslerle sallanan küfürler ve tekmeler, bir de kedi kalır.
Kedi dergahın demirbaşı ve en hatırlısı.Bir derviş rüyasında Şeyh Hazretleri merhumun koynunda yatar iken görüp, sabah namazında da bağıra çağıra anlatınca zavallı kedi önce korkudan köşe bucak kaçmış,nihayetinde yakalanıp önüne konan helal etlerden fevkelade bir ziyafet çekmişti.
Yine de bu insanlara güven olmaz diye düşündüğünden olsa gerek, ara sıra kıvırıyor,kaçıyor, gizli gizli elleriyle onu doyurmak isteyen dervişlere endişeli gözlerle bakıyordu.
Sonraları alıştı. Alıştı da bu alışma aslında aldığı kilolarla alakalı biraz. O kadar kilo aldı ki kaçacak,sıvışacak takati kalmıyordu .
E o kadar olsun "Kardeşler Kasap" onun sayesinde ikinci hanımı almıştı.
İkinci hanım eskisinden daha güzel daha uzun ve gençti.
Eski karı , koca kasaba bir erkek evlat verememişti.
Bırak erkek,kız olsun ya onu da bırak travesti olsun ,gay olsun,yok.
Tık yok.
Kasap vira bismillah bir gayret bir gayret ilk zamanlar uçtu uçacak.Ağzı kulaklarının tam dibine kadar genişleyip tekrar büzülüyor,eski yerine geliyor fakat yüzündeki izlerden ta kulaklarına kadar büzüldüğü belli oluyor.
Mahalle ayağa kalkıyor.Kasap bugün bedava tavuk eti dağıtacak .
Sevabına diyorlar da pek öyle sevap düşünecek bir adam da değil ya.
Hadi hayırlısı.
Sonra anlaşılıyor ki,yani dedikodular bizim kahveye ulaştırılıyor , mahallenin baş dedikoducusu ve partimizin kadın kolları müşahidi double doul (duble dul-yani iki kocayı da teneşire uzatmış) Kadriye abla tarafından " Kasabın karı kusup duruyo amaaaaan" diyerek.
Bir kasabın karısı kusunca bak bu memlekette neler oluyor.
Ya başka bir şey yapsa. Maazallah ,her eve bir but girecek akşam akşam.
Derken üç gün sırıtarak kahvenin önünden geçen kasap bu sefer top sahasının ordan dolaşıp dükkanı açmaya başladı.
Bir bakıverse Kadriye abla diyecektik ki Kadriye abla " Yok be karı mideyi üşütmüş" diye olayı bağlıyor.
Kasap ayet-el Kürsüye dayandı,ortada hayırlı haber yok.
Apartmanın altı üstüne geliyor.
Mahallenin en itibarlı apartmanı kasabın oturduğu apartman.
Her şeyi tam .Kapıcısı da çalışkan.
Biraz dedikodu oldu hakkında dullara askıntı oluyor felan diye ya,yalan olduğu anlaşıldı Kadriye abla tarafından yapılan açıklamayla.
Gerçi o dedikodu da Kadriye abla ile kapıcı arasında kömürlükte icraat vaziyetinde eski güreşçi Metin abi tarafından basıldılar şeklindeydi ya, işte insanoğlu unutuyor kardeş.
Hatta eski milli güreşçi metin abinin kalp krizi geçirip rahmeti rahmana kavuşmasının sebebinin kömürlüğe inip kapıyı açınca karşısında anadan ürya bir vaziyette kapıcıyı kucaklamış kadriye ablanın "Viyyyyyyy" diye bağırması olduğu söylendi bir ara. Dedim ya eski işler ,unutuluyor.
Balık hafızalıyız biraz millet olarak.
Kasap bu sıralar inceldi,acaba bir hastalık felan kapmış olmasın diyenlere inat saçlarını boyamaya başladı adamcağız.
Boya ile çocuk olur mu bilmem ama bayağı bi siyaha boyuyor ya,çocuğun zenci olacağı kesin boya işe yararsa.
"Yok be" dedi Kadriye abla "Ne boyası onu baştan aşağıya boyasan bi halt olacağı yok"
?
"Yani yoktur Allah bilir ... Ne bakıyonuz be,ben nerden biliyim *" dedi abla.
Ben de merak ettim sen nerden bilirsin böyle işleri her zaman.
Töğbe töğbeee.
Aradan aylar geçince bütün mahalleli kasaptan hayırlı haber beklemeyi tam kesecekken üzerinde "Kadın Sağlığı Merkezi" yazılı koca bi otobüs tam kahvenin önünde konuşlandı.
İçerisinden çıkan beyaz önlüklü bayanlar ve iki bay ellerindeki broşürleri dağıtmaya başladı.
Aman neler yoktu ki,anlatamam.
Bu haberi duyan Kadriye abla kasabın karısının kolunu tutup otobüsün içine daldı.
Bir kaç gün sonra abla mahalleye "Karıda bişey yok" deklarasyonu yayınlayınca bütün gözler,ki burada sadece gözler olmasından memnun olduğumuzu belirteyim, evet bütün gözler kasap efendiye ve kapıcıya döndü.
"Demek kasabın çocuğu olmuyomuşşş" dedim sesimin ayarını kontrol etmeden.
Dalgın bir halde yerdeki bir noktaya bakan Kadriye abla " Yaa kapıcının da " dedi.
Önce anlamadım ne dediğini,fakat telaşlı gözlerini sağa sola kaçırmaya çalışınca, "vay be" diyerek meseleyi idrak ettiğim sinyalini göndermiş oldum.
O günden sonra kasap dükkanını açık gören olmadı.
Kasabı da.
Kapıcı hala "kadında bişi yoktu" diyor ya.
O da yaşlandı.
YORUMLAR
İyi bir senarist görürse bu yazıdan güzel bir film senaryosu çıkarır.. Tebrikler muhterem..
Şiirlerdeki yorumlarınızı okuyordum amma sayfanızdaki yazılarınızı ve şiirlerinizi okumak bugüne nasipmiş. Birkaç şiirinizi ve yazınızı okudum.. Mizahî yaklaşımlarınıza "ne de olsa Hoca Nasreddin Torunu" dedim.
Tebrik ediyor, kaleme yön veren yüreğinize sıhhat ve selâmetlikler diliyorum.
erolabi
Özellikle de isminizden dolayı çok çok memnun oldum.
Muhacir pek kullanılmıyor.
Göçmen diyorlar ya..sinir oluyorum .Ya kim nereye göçüyor.
Kuş mu bu?
Bu millet fütühat alanlarına hicret etmiş.
Ve sadece eğitimli ve temiz Anadolu insanı seçilmiş.
Benim memleketimden hicret eden yok. Çünkü orada medrese yoktu.
İlim adamı yoktu.
Konyadan Bursadan İznikden var. Rizeden yok.
Göçmen değil..Muhacir..
Anadolu toprağının tescilli sahipleri..
Hakiki Osmanlı.
Selam ve dua ile.