kaybetme panayırı
Ona kızdım. Öyle kızdım ki? Onu bu akşam terkedeceğime yemin ettim.
Uzun çiçekli pantalonumu giydim, şapkamı kafama geçirip, gözlüğümü taktım. Sıcak en tepede.
Dünyanın belleğine binlerce kez yazılmıştır bu kelimeler. Bir kadın kendini yollara atıyorsa hapı yutmuş dmektir. Kocaman , yassı , bembeyaz hapları tıkıştırıyorum ağzıma. Görünmeyen bir el boğazıma boğazıma ittiriyor onları. Yutmaktan başka çare yok.
Seni seviyorum. Sen benim her şeyimsin. Emeğimsin, değerimsin. Tüm sorularımın cevabısın. Kadınımsın. Senin uğruna ölürüm ben.
İnanmıyorum.
En ateşli aşk sözlerini söylesen de senden uzaklaştığımda etkisini yitiriyorlar. Buharlaşıp başka bir evrene uçuyorlar. O sözleri elime alıp saklayabilseydim. Sen yokken çıkarıp çıkarıp koklar, sensiz anlarımı mutlu ve huzurlu geçirebilirdim.
Sıcak. Ama yürüyeceğim. Önce trene, sonra otobüse, sonra…yine yürüyeceğim. Kalabalıkların ortasında, zihnime hücum eden aşk evhamlarını birer birer dağıtacağım. Hey! Sen şişman kız, sana birden fazla versem olur mu? Hey kara delikanlı! Sen de üç tanesini al ne olur. Öyle güçlü görünüyorsun ki!
Gidiyorum kuruntularımı serpe serpe.
Ondan ayrılmayı becerebileceğime saf saf inanarak yürüyorum.
Bir şey yokken sorun üretiyorsun. Bizim hiçbir sorunumuz yok. Geniş bak lütfen.
Ceplerime tıka basa doldurduğum hayat felsefelerim hiçbir işe yaramıyor. Sorun yokken sorun üreten aptal biriyim ben. Özgürlüğümü kendi ellerimle boğuyorum. Zavallı bir bağımlıyım.
Beynimin akıldışı bölümü sürekli diyor ki: Eğer bir gün beni terkedecekse ondan önce davranmalıyım.
Bir kamyon korna çala çala yanımdan geçyor. Şoför sırıtarak öpücük gönderiyor. Defol, diye bağırıyorum, motor gürültüsünden işitilmeyen sesimle . Ardından bir otomobil sessizce duruyor yanımda: hanımefendi, filanca yola nasıl gidilir, diye soruyor. Önce gerçekten yol soruyor sanıyorum. Bilmiyorum, diyorum. O ısrarla devam etmekte sorularına. Defol, diyorum. Gerçekten defoluyor. Oh be, ne güzel! Bağırmak yüreğime su serpiyor. Bu sıcakta yüzüme gözüme de su serpseler bayılırdım doğrusu.
Etrafıma bakınıyorum, biri çıksa da bağırsam. İstediğim hemen oluyor. Kırmızı külüstür bir araba, içinde saçları ayakkabı boyasıyla boyanmış bir ortayaş bunalımlının alası : han’fendi, diyerek kapıyı açıyor. Çok centilmen, kolunu iyice uzatıyor. Muhtemelen arabanın camları otomatik açılmadığı için. Şöyle okkalı bir, git işine, hadi defol!
Adam gazlıyor, gürültüsü gülünç
Bu daha iyiydi. Derken telefonum çalıyor:O…
Nerdesin?
Bilmiyorum. Yollardayım.
Mecburi işlerim yüzünden uzaktayım. Akşam dokuz gibi işim biter.
Sabah beni niye aramadın? Neden? Senden haber bekledim.
Tam arayacakken, sen aradın. Bu mu sorun?
Demek bu sorun değil? Sen beni hayatına gerçekten alsaydın bu bir sorun olurdu. Demek ki senin için hiçbir değerim yok.
Yine mi?
Evet yine.
Onun bunaldığını biliyorum. Bıkkın soluğunu hissediyorum.
Arama beni, bir daha arama , diyorum.
Tamam, sen nasıl istersen
Bitti.
Öfkem zirveden dönüyor yavaş yavaş. Tuhaf bir rahatlama. Trene biniyorum. Bitti… dışarının yeşilyle başbaşa bir saat gidiyorum.
Kalabalığın içinde yapayalnız olmanın melankolik hazzıyla saatlerce dolaşıyorum. Onsuz bir hayatı inadına yaşama başarısını gösterebilmek. Bu kaçıncı ayrılışımın hesabını yapmaya kalksaydım eğer, kendimle alay ederdim. Ama bu sefer gerçekten bitti. Çünkü o da, tamam, dedi. Buna dayanacağım.
Aynı yolları aşıp eve dönüyorum. Saat altı. Duş alıp uzanıyorum.
Özlem.
Hayır, dayanmalısın.
Dokuzda beni arayacak. Telefonumu kapatsam, en iyisini yapmış olurum.
Telefon çalıyor: O…
Erken daha.
Yakalandım.
Açıyorum.
Nerdesin?
Evde.
Geliyorum.
Konuşacak mıyız?
Hayır.
YORUMLAR
Yorumlara katılmamak elde değil. Okuyucu diyalektiğinde kusursuz bir noktadasınız. Lezzetli bir kırmızı şarabı içmeye doyamaz insan ve içerken de sadece aldığı hazzı fark eder ya işte aynen öyleydi. Masadan kalkıncaya dek anlamadım başımın döndüğünü. Final... Tüm övgüleri hak ediyordu.
Tebrik ediyorum.
Umut Kaygısız
Çok güzel ve etkileyiciydi yazınız. Anlatım tarzınız çok güzel.
Bazen okurken insan anlatılanın yerine koyuyor. Çok başarılısınız.
Görüşürüz:)
lisbeth
HARİKASIN!
nasıl bir büyü var sende, nasıl kendine böyle çekiyor insanı, ben yazsam 'böyle yazardım'.. dedirtiyorsun
yaşadığını karşındakine birebir hissettirecek kadar samimi, içten ve yalın bir anlatım ama çok güçlü!
hayran kaldım yine, içime bir ilham bastırdın ki, sorma gitsin.. çokça tebrik ve sevgiler bırakıyorum
eyvallah..