- 586 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Parmesan Ve Kırmızı
Birbirine yakın iki kent gibiydi sevdamız. Ulaşılması kolay ama uzaklaşması da bir o kadar çabuk. Hasrete müsaade etmeden bitişirdi yüzlerimiz, nefesinin buhar olmasına mahal vermeden tutardım kalbinden. Bu kez daha hızla çarpar, mısralar yerini melodilere bırakırdı. Ve hiç uyutmazdım kışı gerdanında, o da gözlerini iyice bastırarak ayırırdı yanımdan. Sonra giderdik, birimiz kalırken bu şehirde diğeri hızla dönerdi kendi mabedine. El sallamalar ve birkaç akmayan gözyaşına mağlup kırmızı suratlar... İçinde hapis gibiyken çok daha özgür kaldığımız şehirlerimizde yeniden biz olmaktan vazgeçer, kendimizi sergilerdik. Mutluluktu böylesi. Bir bağımsız bir o kadar bağımlı. Ne kadar? İyice sıkılıncaya kadar...
Ananas: Söz yuvarlarından düşer elbet kayıp, hassas ve platonik. Muaccel sevdalar tüketirsin kolay alışmam için. Belki dudaklarım mukayese kabul etmez ve belki sen sadece kendini fısıldayabilmek için beni çıkartırsın cümlelerinden.
Krem Rengi: Ve bora tutmadan sallanırız. Ağaç kabuklarını insan gövdesi zannedip yardım almadan en dolaylı yollarla dökülürüz hayata. İncinmek mi? Sel düşkünüyüz, doğar yabancıların kuşkulu gözleri ufkumuzda, can atar tarlalarımız tanışmak için belki bir gün karanlığın imla hatası olabilmek maksadıyla. Ama gocunma! Aşınmış. Seviyorsam seni sırf ona tahammül edebildiğin için değil, onu sana tercih edişimin senin ondan daha üstün biri olduğunu bilmen için.
Ananas: Şimdi susabilirsin. Alev alır dudakların beni kaplarken başka birinin kesik cümlelerine. Yine de bayılıyorum sana . Tutam tutam saçlarını anlatmak için rüzgara, bir bahane gerek bu dudaklara. Sen reddet, kolay alışırım ama ben vazgeçmezim unutma.
Pizzacı Kız: Dudaklarım tutunur yalnızlıklara. Misli kere öperim ittirse bile ellerin,
lüzumu yok dokunsa bile kirpiklerin. Sus derken bile git dediğinde olduğu gibi. O kadar alışır, imzalarım bulutlarla. Kim isterse öteki getirsin yağmuru ısmarlamadan... Şehri gözlerinde seyrederim yokuş aşağı, gün batımına kalmadan tekrar ısıtır ellerim avuçlarını. Sen yine gitme kal, ben bir kez daha kokunla...
"Nerden çıktı bu pizzacı?" demeyin onu aramıza ben sokmuştum. Kırılmadan sadece bükülen haftasonları, yalandan öldürürken yıldızları, sırf birazcık kurtulmak için aitlikten dar koridorlu, kirli döşemeli bir oldu bitti gecesinde bulmuştum sarfiyatsız sözcükleri dikerken şişelerin dibine. Evvela yordamsız bakışlarıyla zaman artığı gibi davranmıştı bana. Mahlebi bol hamur işleriyle iştahımı açıp birkaç tek düze alkol bozması içecekle geçip gideceğimi sanıyordu. Halbuki ben topuklarımı bile en gürültücü haline kavuşturana dek çıkmamıştım kunduracıdan.
Pizzacı Kız: Parmesanı bol mu olsun? Yoksa gece üzerindeki iklimi iliklerine kadar muson mu hissedersiniz? Biraz sarı ve biraz da yeşil. Hardal ile fesleğen... Uyumsuz göründüklerine aldanma eğer terk etmediysen hiç, vaktidir öğrenmenin inceliklerini terk edilişin. Ne dersiniz bayım? Parmesan çok mu az mı?
Ananas: Mevsimler değişiyor sen sustukça. Zaman gaddarlaşıyor. Asi... Boğum
boğum heceliyor sevgiyi. Garipserim sende kalırsa, bir yabancının konuşurken sustukları kadar olamadı hiç sevdiğim kadının dokunuşları. Tüm sokaklar ulaşılmaz. Biliyor musun neden? İlk defa gördüğüm için seni. Ve hiç birinde tekrar karşılaşamayacağız diye...
Pizzacı Kız: Tuhaf bir vak’asın anlaşıldı. Ama sanma ki kadın susar, adam anlatır. Burada geçmez bu kaideler, deler geçer gözlerim sözlerimi. Dudağımı kıpırdatmaya başlamadan sesim kaplar Türkçeni. Tuttum seni, parmesan fakiri yapamam hani. O zaman biraz özgür bırak ruhunu. Şartlanma. Kurallar, nizamlar bir yere kadar değil mi ya? Ki hissettiğim kadarıyla çok cesur, açık sözlü ve heyecan dolu birisin. Çok büyük bir sürprize kapılacak potansiyelin de mevcut. Hevesten korkup çekimser kalmamak gerek derim. İnsan kendine güveniyorsa hata yaparım diye düşünmez ve dolu dolu yaşar.
Sonra oracıkta başlarsın soğumaya. Bütün yüz ifadelerine gizlenerek hesap yapmadan tükettiğin her vakit için ayrı ayrı utanırsın kaçamak fikirlerinden. Bir yanın "Sev" der "Vazgeç" ile birlikte diğer yanınsa hiç susmaz öteler duyguların gelmesini bir kadeh düşmeden önce. Öyle kalabalıklaşırsın ki kimin yanına gitsen yalnızsındır. Artık ehemmiyeti yoktur seçim yapmanın. Sen birisi demeden diğeri çoktan başka bir adamın gözlerinde başlamıştır çizmeye maviliği. Yolculuğa çıkmalarına tek engel hiç ummadığın bir anda sen olursun. Ve sen başlamadan cümleye o bitirir en hayırlısı bu diye ikimiz için. Dedim ya sen seçimi kuş tüyü yastıklarda kendini aramakla çok zaman evvel yapmışsındır. Sonra söz tekrar bölünür münasebetsizce. Kim kimin için ne hissediyorsa değil, kim kime neyi alıştırmaya gayret gösteriyorsa odur gecenin mahvolma zehiri.
Krem Rengi: Hep böyle başlar ama sonra birden alışmaya başlarsın genç adama. Kalemi bırakıp bu kez suya dokunur ellerin. Soğuğa çevirip kalırsın öylece. Hala sorusuzdur gözlerin. Ilık bir iklim kuşatır nefesini ve habersizce kurtulur iradenden. Bazen geç olmaz, doğruyu izleyen bir gerçek olur sevişin. Hafif aralarsın dudaklarını, adam teninle yoğrulmuş parfüm kokuna yenik düşer. Uzanır hayalbaz, kaplar dudaklarını derhal, rüzgardan etkilenmez ve kıpırdamaz hiç. Sadece sarılır bazen. Bu en dürüst yanıttır mevsiminde gelen telaşına. Aldanıyorum dersin ilk defa bu kadar memnun olarak. Gerisi? Gerisini ona bırak.
Pizzacı Kız: Nice şarkılar dinledim senden sonra hiç birinde ben yoktum. Bilinmez yollarda kaybettim kendimi hiç birinde sen yoktun. Yıkılmış köprülerin kıyılarında sulara değdi ayaklarım, bedenimi yıkadı balıksız sular. Saçlarım takıldı suya düşmüş dallara, kuşlar yoktular. Alnımı öptü sicim gibi yağmur, düşürülmedi yalnızlıklar kapalı kapılar arkasında. Koştum sabah olmadan oluncaya dek... Köpük köpük dalgalarda bulutsuzdu rüzgarlar... Karanlıklarına daldım derinliklerin ölümsüzdü acılar...
Ananas: Kırmızı... O da ıslak en az benim kadar... Şarabın hafifliğinde kaybolmuş kimi sözcüklerim. Ellerim perde perde açıyor yüzünde, okşuyorum yanaklarından başlayarak bir kalem titizliğinde. Çenene kadar çiziyor dokunuşlarım sonra dudaklarında kocaman bir nokta... İlk defa sonlanmamış cümleyi bitirmeye mecbur kalıyorum ölümsüz öpüşümle. Hemen dönüyor başım. Kırmızı... Tekrar aydınlatıyor yüzünü ve daha çok sarılıyorum tenine. Ölümüne bağlılık bu yasal uyarıları görmezden geliyor kalbim seninle. Ben değil kararsız gece... Kırmızı her yerimiz, yeterince kırmızı şimdi. Bırakalım herkes sürsün sevdiğinin tenine.
Cevap veriyorum: Ben parmesan peynirini hiç sevmem ama bu kez çok parmesanlı olabilir, sakıncası yok.
YORUMLAR
Umut Kaygısız
Nereyi işaret ettiyseniz oraya baktım. Kokusundan rengine kadar herşeyini hissettim yazının. Genel olarak yazmakla iştigal insanların algıları mükemmel açıktır. Ama çoğu çalışmada verilmek isteneni alamadığımız olur. Siz bunu başarıyorsunuz. Bu da maşallahlık bir yetenek.
Allah bugün kurula yardım etsin:)
Yürekten kutluyorum.
Umut Kaygısız
Aynur Engindeniz
Bir de inanmadığım şeyi asla söylemem.Benimkiler naçizane okur görüşü. Teknikten falan anlamam, ama gözlerime güvenirim.
Siz iyisiniz, çok daha iyi oalcaksınız.
Saygılar ve hayırlı kandiller.
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Harikulade bir anlatımdı. Çok beğenerek okudum. Yeteneğinizi kutluyorum. Okumak çok güzeldi. Teşekkürler Umut Bey. Selamlarımla.