- 1146 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KORKMAK
Korkuyordu ölesiye…Ölmekten bile fazla…Zihnini dolduran güvelerin kımıltısını duyuyordu başını her yastığa koyduğunda. İliklerine dek işliyordu , ondurmuyordu bu korku onu. Üşütüyordu. Yakıyordu aynı anda.
Dünya tekinsizdi. Dostlar vefasız. Yanığı çoktu, sobaya değdiğinde yanan ellerinden fazla .Örselenmiş düşleri ve iyi niyetleri acıyordu göğsünde. Hırpalanmış ömrünün ve yazgısının peşinde ayaklarını sürümüştü küçüklüğünden bu yana .Tam da durduğu yerdeydi şimdi. Bir adım ileride veya geride değil. Tam bu noktada. Nihayetin nihayetsizliğinde.
Aslında çok farklı değildi hikayesi. Herkes gibi bir varmış bir yokmuşla başlayan, varlıkla yokluk arası kısa bir serüven …Yıkanmış güneşli bir avluda, bir kapı aralığından seyrettiği çocuklara zihninde emanet elbiseler biçerek geçirdi ilk yıllarını. Kitaplarla tanıştı sonra, satır aralarından sızan ışığın meftunu oldu.Sayfaları açıp odalara girdi.Anahtar deliklerine uydurdu gözünü.İki kapak arasına sıkıştırılmış hayat parçalarını, kırık bir aynanın içinden izledi durdu.Büyüyordu çocuk.Büyürken canı yanıyordu.Büyümeyi sevmedi.Koparıp alıyordu onu kağıttan kayıkların yüzdürüldüğü hayal denizlerinden.Ama uyumlu bir çocuktu bir yanıyla.Sorumluluklarını bildi.Beklentilere cevap verdi.Hamur yoğurdu, ekmek yaptı.Kardeşine baktı.Bulaşıkları ve çamaşırları yıkıyordu.Evi temizliyordu.Sevilmeyi özlüyordu.Kalabalığın içinde bir başınalığı vardı.Her zaman babasını düşlüyordu.Dizine yattığını hayal ediyordu.Küçük küçücükken yaptığı gibi saçlarını okşadığını babasının.Bir aile sofrasında babasını azarlayan dedesine kin gütmüştü uzun süre.Sonra anlayacaktı ki kalıtsal bir bozukluktur sevgisini gösterememe.Babadan oğula geçen.Annesi , bozuk aile iletişiminin ve kayınvalide zulmünün tornasından geçmiş ve herşeyden, kendinden bile vazgeçmiş bir anneydi.
Aradığı sıcaklığı ona kitaplar alan anneannesinde ve düz bir adam olan dedesinde buldu çocuk.Sükunetin hüküm sürdüğü bu evde dini kitaplardan bakkalın ekmek sardığı gazeteye kadar eline ne geçerse okuyor, okuyor, bitmez tükenmez bir iştiha ile geceleri uzatıyor, kimi zaman güne ekliyordu.Okul hayatı da utangaç başarılarla sürüyordu bir yandan.
Bir gün çocuk, kalemi eline aldı.Yazmayı denedi.Dizleri boşandı.Elleri titredi. Ter boşandı sırtından .Ürkek dokundu kalem kağıda.Bir cızırtı ile gezindi teninde kağıdın.Kelimeler hayalin suyuna batırılıp çıkarıldıkça ebrulandı kağıtlar.Çocuk beğendi yaptığını.Gülümsedi.
Avare geldi geçti zamanlar.Sevdi, evlendi.Aşkla başlayıp yalnızlığa uzayan yolda birbirine uzak düştü gitgide adımlar.Düşlerden gerçeğin kucağına savruldu çocuk.Korla buz kadar uzaktı oysa iki ayrı kafa, iki ayrı kalp, iki ayrı beden.Ataerkil bir zulmün cinnetinde geçti gaspedilmiş günler ve geceler.Az sevilmiş, çok hırpalanmış çıktı bu galibi olmayan savaştan.Çocuk sahibi oldu.Öğretmen oldu .İyi eş ve gelin oldu.Olamadığı tek şey kendisiydi.
Küstü hayata.Küstü yazmaya.Kitaplar yalan söylemişti.Şiirler yalan söylemişti.
Tedavi süreci sancılıydı.Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde , o hastanenin bahçesinde ,korktuğunu , çok korktuğunu farketti.Eşi, ilaçlarını yazdırmak üzere uzaklaştığında ,arabada yalnızdı.Korkuyordu.
Psikoterapi ve ilaç tedavisi ile sahte bir ruh hali edinmiş,insan içine çıkar olmuştu.İğreti bir gülümseme ile dolaşıyor, ve galiba mutlu olduğuna artık kendisi de inanıyordu.
Sevilmeyi düşlüyordu, çok sevilmeyi.Her bir insanın onu sevmesini, onaylamasını.Ruhunu okşamasını.Kimseyi kaybetmeyi göze alamıyordu.Kimseyi kırmıyordu.Kibardı.Alabildiğine vericiydi.Herkese yardımcı, herkese yakın.Herkesler büyüdü, büyüdü ve içini doldurdu.Ta ki kendinden bir parçaya yer kalmayana dek.
Eşi kötü biri değildi.Ama fazlasıyla yoğun.Med ve cezirlerin insanıydı eşi.Buz olan oydu.
Kavgaların içinde büyüdü yalnızlıkları.Sığınaklar aradı kadın.Ana rahminde yatar gibi kıvrıldı yatağına.Gecelerce ağladı.Dalgınlıklar ve unutkanlıklar ekledi kendine.Çok çalıştı.övgüler almaya koşulladı kendini.Ağladı ve çalıştı .Çocuklarını büyüttü.Çalıştı ve ağladı.İlgi bekliyordu. Sevilmeyi istiyordu.Zaman çalmak istiyordu kocasından. İşlerden güçlerden. Eşinin dizine yatıp uyumayı düşlüyordu. Saçının okşandığını.deliksiz bir uykuya daldığını. Korkuyordu kadın. Kendini hatırlamaktan, bir gün aynaya baktığında ansızın kendisiyle karşılaşmaktan çok korkuyordu.
Bir gün mürekkep hokkasını, dividini, kağıdını,ahşap sandukadan çıkarıp hayatına geri koydu.Yazının ve yazgının önünde boyun kırdı.Elpençe divan bekledi.Şimdi ya kelimeleri geri verilecek ya da edep giyotini ile kellesi urulacaktı.Başı kütükte mütevekkil ve sakin bekledi.Bekledi.Bekledi.Ve ilk kelimeler geldi:
Korkuyordu ölesiye…Ölmekten bile fazla…Zihnini dolduran güvelerin kımıltısını duyuyordu başını her yastığa koyduğunda.İliklerine dek işliyordu , ondurmuyordu bu korku onu.Üşütüyordu.Yakıyordu aynı anda.
Dünya tekinsizdi.Dostlar vefasız.Yanığı çoktu, sobaya değdiğinde yanan elerinden fazla .Örselenmiş düşleri ve iyi niyetleri acıyordu göğsünde.Düş artığı ömrünün ve yazgısının peşinde ayaklarını sürümüştü .Tam da durduğu yerdeydi şimdi.Bir adım ileride veya geride değil. Tam bu noktada.Nihayetin nihayetsizliğinde.
gilssıbran
YORUMLAR
....
yaşadığı sanki rüyaydı.ne yapmal ne etmeli normal yollardan insanları kendine inandıramamıştı,farklı bir şeyler yapmalı dikkat çekmeliydi...absürt dumurluk bir hareket eylem olabilirdi mesela bu...devinimlerinin arefsinde bayram yaptırmak için hayatına ne yapabilirdi...düşündü düşündü va kararını vermişti...hiçbirşey yapmadan olmuyordu infilak etmeliydi mesela, yada yüksek bir yerden mi atlamalıydı...yada ne bileyim işte bir şey yapmalıydı...hayır hayır en iyisi yazmalıydı...
ogün bugün yazmaya karar verdi aklına ne gelirse yüreğinden ne geçerse...kimi deli dedi kimisi veli dedi....
kim ne derse desin o kendine bende bir şey yok...hatta kelimeler bile benim değil dedi..
sen hiç susma emi...
maverayailkyolcu tarafından 7/13/2012 6:09:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
dünya -içinde bulunduğumuz hayat- dünyamız -aynada gördüğümüz hayat-
Yüzümüzün dönük olduğu tarafta ise kendimize ayna tutup tüm dünyayı arkamıza alıpta, kendimizi karşımıza almak nasıl da cesaret gerektiren bir olaydır. az önce gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatıp sırtımızı döndüğümüz bütün o dünya, olanca gerçekliği ile karşımızdadır, aynaya bakabilmek ne büyük bir güç ister iradeden. aynaya baktığımızda yüzümüzü görürüz, diğer bütün insanların bizi gördüğü şekliyle. herhangi bir insana özgü hisler ardına saklanmayıp, gerçekler çizgisinde yürümek, ve bütün itiraflarla dengede durmak ne büyük sabırdır. Ve aynayı ışıkta tutmak ne büyük erdemdir. Kutlarım güzel ve anlamlı hikayeyi kaleme alma tarzınızdan ötürü. Başarılı ve okuma zevki dolu yazı ve şiirlerinizin takipçisiyim. Sevgi ve saygılarımla.
Korkuya temaşası zor bir boyut kazandırıyor cümleler. Yırtıp vücudundan kaçıyor, kah balkonda pinekliyor tetiklenmeyi kah oturma odasında. Olağan tavrıyla bünyemi dümdüz etti ruhu sarmala dolamış halleri korkunun. Saniyeleri kelimelere, kelimeleri de gözlerime sürdüm. Sonuç değişmedi, çok beğendim. Tebrik ediyorum sizi.
GILS SIBRAN
sen okuyosun ya...artık senin için ekliyorum:)))))