- 540 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Masume
Bittiği yerde başlar ya her şey, rüya bittiğinde kâbusa uyanacaksın masume…
Aslında, dinç kalıp genç kalmayan aşkın dilsiz yaralarında merhem niyetsiziydin. Önceleri bilmediğin, bildiğinde cevaplayamadığın sorularda sorulmayandı cevap. Uygunsuz hayatlar ararken kendine, yaşamak için gözyaşının kovuğunu seçtin. Anılar kemirirken anları beynimde geçmişten gelen hayalete karşı güçlü bir figüran mı oldum bol sızılı senaryonda? Külü kalmayan aşktan Anka çıkar mı masume?
Üşüyüşünle sana sarılışım arasındaki o göz kırpımı an kadar ki mesafede kollarım kırıldı hasretinden, bilmedin. İhanet ocağımıza incirin acı sütünü içirirken ağzıma küfürlü kaybedişleri sürdün. Gece geç kalandım ama yinede bana geç kalmana engel olamadı sana yetişemeyişlerim. Kahverengi bavullara yerleştirdiğin üzgünlüğünün yanına koy yüzünü ve sahtelikten kırılan aşkınla git masume. Ben son durakta inmeden binmeyecek otobüs yüzlü bekleyişler.
Aynalardan toparlayamadığım kırık gülüşüme baktıkça yalpaladı güzelliğine düşen gölgem. Kıvırcık saçlarından çıkardığın koca bir isyanken rüzgâr, ayrılık eşikli kapılara çarptı öfkesini. Dolunaydan tut. Sabaha varan gece depremleriyle akla gözlerini. Bu kadar ışık fazla dedim, dinlemedin. Güneş çalkantılı yüzünde biriktirdiğin gülüşünle gelirken aynalarda aydınlık işgalliydi el tutuşmalar. Yarasalar (aydınlıkta) göremez masume.
Ayrılık biz’in arasına girerken hırsız hüviyetiyle, yağmurda yıkanan akşam vaktinin son anında küf biriktir morg duvarları için. Küfrettiğin üşümeler kan oranı düşük aşktandı. Seni sarma arzum daha çok üşütmek içindi. Hadi kaldır içimizden cesetlerimizi de sürgün tabutlara gömülsün gözlerimiz. Ruhsatsız bakışlarında tutuşurken yanağım bu kolay ağlamayı kim dindirebilir? Aşk ikimizsizliğin dilendiği an en güzeldir ve yara dediğin bile bile ağlayan saçlarının tenimde gezinme cesaretidir.
Gri gökyüzünün çıplak omuzlara kar yağdırdığı günler gördüm senden sonra masume. Ağzımdan çıkan sesin suskunlukla toparlandığı zamana yetiştim. Karanlığın el verdiği ellerin bembeyazken ne güzeldi denizin mavisi, rotasız gemilerin limansızlık sancısı ne güzeldi. Aşktı. Bildim; sabırla emilen sütün son nefeste can diye çıkmasıydı. Sonumu bekleyemedin masume. Gözünden düşerken düşler, yüzün kalbimin fotoğraf karanlığında kalsın öylece. Bırak mecruh aklım gelmeyecek kadar sadık diye tanısın seni diyebilme korkaklığını ispatlamadım mı sana?
Aşka es vermek kolaydır ama ayrılığı es geçebilir misin gitme şarkılarının nakaratında? Hiçbir ağız uykusuzken öpülmez masume. Sonbahar düşü gibi kullandığın kış üşümelerinden uyan ve döşündeki yalnızlığa ellerimi sar. Can kaybetmek zor gelmez değil mi savaşta galip gelene? Çiz bu kalbin üstünü altından hece geçmeden. Ömrüne gece düşmeden çiz beni hatırı kalan üstünle masume.
Aşksızlığıma teğet bir çizgi çekerken kaderim, tasvirsiz isminin leyla yanlarına hep ağıt kaldım. Kentleri onarmadan geçerken iyileşmeyen kanserli hücrelerde çileye çekildim. Yatağına akmayan su olup bedenimi kirletirken ben, gözyaşının tuzuna ekmek banıp harlayabilirsin gövdemi. Bana geldiğin yol benim daha önceleri elimi kalbime bastırarak yürüdüğüm, birilerini terk ederken koştuğum yoldu. Senden önce’lerim vardı sonraya bırakmadığım. Sonraya kalan her önce, sonra’sından sorulmayan soru işareti kuşkusuyla kıvrılacaktı aklının denizine. Boğuldun masume.
Uzun metrajlı sus algılı yitmeleri anlamlandırmak bozardı içimizdeki kaybetme tadını. Şimdi tutarsan ellerimi, şehirlerarası yalnızlığın kaçıncı kilometresinde buz tutacak kirpiklerimin uçurumu? Söylemediklerin canımı acıtırken alışılmış kayıplar vermeye canımız yetecek miydi? Cevap ver: Kendin olamadığın aşkın çoğulluğunda yalnız kalmanın bıçak sırtı hâlindeyken, düşlerine aldığın beni terk edebilecek kadar kabullenebilir misin yüzümü?
Şarkılarımı bilen kadınlara masallarımı anlatırken yakalanmıştım gözlerinin tenhalıktan müşteki ürpertisine. Biraz utanç, biraz ihanetti yüzümün kırmızılığı. Çok uzaklarda bir yıldız caydı kaymalarından. Tuttuğun dileklerimi geri ver. Ödemesi zor bir borçtur ya saçların, bıraksan bir rüzgârın mayınlı esişiyle öderim patlayan gizliliğin ardından. Aykırı ağlamalar biriktir maskesiz çıkılmayan sahnelere. Yâr hükümlü replikleri sus. Yanmış parmak uçlarımla omzuna dokunup, af edersin çok güzelsin ve çok ayrılıklı bakıyorsun. Seni birine benzetme ihtimalime kızar mısın, repliğini söyleyip sana benzettiğim aşkın yüzünü silebilir miyim öykümden? Hadi seni birine benzetmeden in sahneden.
Rüya bitti, uyan masume.
— Çok kötü bir rüya gördüm. Korktum. Kapıyı neden açtın ki, üşümüşüm!
— Gitmek için açmıştım. Giderken kapatırım ısınırsın.
Cengizhan KONUŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.