- 1384 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Ruha Yolculuk (İlk Adımlar)
Yine gün ağarıyordu, içimi kemiren gecenin koyuluğu muydu? Sabaha doğru pencereden odama sızan ayaz kokusu, parmaklarımdaki ağrıyı hatırlamama yetmişti. Bu karda, tipide beni buralara kadar taşıyan yalnızlık duygusuyla yüzleşme hissi, her şeyi düşünmem ve toparlanmam için yetecek miydi?
Hayatı tanımak için acı çekmek, yalnız kalmak gerekiyormuş. Düşmek aslında dibe vurup tekrar yükselmekmiş bunu zaman ve acı tecrübeler insana katkı yaparak öğretiyor. Bende şuan düşüş denilen o acı hissi yere hızla çakıldığımda, infilak ettiğimde öğrenebildim. Tercihlerimin neticesi ağır, faturasının bedelleri ondan daha ağır sonuçlarla yüzleşmeme neden olmuştu.
Her şeyden ötelere kendi iç yolculuğuma çıkmak için adeta her şeyden kaçıyordum. Şimdi bu ayazda, bu yalnızlık girdabında kendi iç yolculuğuma çıkmıştım. İçimdeki ışığı bulmak dışımdaki güneşi görebilmekten çok daha zordu. Güçlü bir kimlik arayışı, başkalarının bana zorla giydirmek istedikleri kendi iç benliklerinden sıyrılabilmem içindi.
Zorlu bir yokuş, ağır bir yük; her şeyden acısı ise yaralı bir yürekle…
Acıyan parlamalarımla, zar zor tutuşturabildiğim ateşin karşısında ısınabilmiştim.
Korku neydi? Korku aslında içimizdeki benlikle beslenen bir canavardı…
Bu yalnızlık aslında bana çok iyi geliyordu… gün geçtikçe sanki ruhum yeni bir dokuyla örüyordu benliğini, kendi benliğimi… İnsanların yılan dillerinden, tükürüklerini sıçratarak, yüzüme yeni bir yüz, tenime yeni bir ten, ruhuma yeni bir ruh yapıştırma isteklerinden sıyrılıyor, pislikle suyun bir birinden ayrışması gibi arınıyordum… Kendi iç yolculuğum çok zorlu bir aşamada ilerliyordu ilk adımlarım dengesiz, korkaktı… Diğer adımlarımı bekliyordum
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.