- 597 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
sILA-I RAHİM YAPMAK
SILA-I RAHİM
Hastanede işimi tamamlamıştım ki, birden aklıma o Hastanede görev yapan akrabam geldi. Fazla samimi olmasam da “bir ziyaret edelim, bir çayını içelim” diyerek uğradım. Bir hoş beşten sonra bana hemen “Sıla-ı Rahim yap” dedi. Biraz şaşırdım ve birazda kızdım. Çünkü Sıla-I Rahim yapmak demek “akrabayı ziyaret etmek” demek. Karşımdaki insan hem aynı zamanda ikinci derece akrabam olmasına rağmen, hem de benden yaşça küçük olmasına ve eğitim seviyesi de düşük olmasına rağmen, aynı zamanda genel kültürü de az olmasına rağmen bana yol göstermeye kalkıyordu. Ben orada zaten akrabamı ziyaret etmekteydim. Onu bu amaçla ziyaret etmiştim. Demek ki onun anlattığı sıla-ı rahimle benim anladığım sıla-ı rahim farklı şeylerdi. Bunun farkına varınca ürperdim. Çünkü insanların dini kavramları kendi dar görüşlü dünyaya bakış açılarından görmesini tehlikeli bulurum.
Ne demek istediğini anlamakta gecikmedim. Biraz düşününce yaptığı dedikodular ile beni bıktıran, sinirlendiren, psikolojimi bozan bir yakınımdan uzaklaşmamı eleştirmekteydi besbelli. Bizim başkalarını mutlu etmek adına kendimizi zora sokmak, başkalarına hoşgörüde bulunmak adına kendimize işkence etmek lüksümüz yok. Başkalarının da saçma sapan konuşmaları ile bizim psikolojimizi bozma hakkı da yok.
Sıla-ı Rahim güzel şey ama, akrabalarımızı da engelli diye küçümseyen, önemsemeyen ve hep bana versin mantığı ile değerlendiren ve karşısındaki insanın bir engelli olup olmadığına bakmadan “hep bana versin, hep bana gelsin, hep bana baksın” mantığı ile versin, versin, versin de versin diyen insana ziyarette bulunmak bana mantıklı ve akıllıca da gelmemekte.
Bizler önce kendi sağlığımızı düşüneceğiz ki, başkalarına faydalı olalım. Biz sağlıklı olamazsak başkalarına faydalı olmak yerine başkalarına zarar vereceğiz. “İnsanların iyisi insanlara faydalı olandır” düsturuna baktığımız zaman, bizleri psikolojik açıdan üzen insan ve ortamlardan uzak kalmak en tabii hakkımız. Çünkü başkalarının mutluluğu için kendimizi harcama hakkımız olamaz . Örneğin bir erkek bir kızı sever ama kız ondan hoşlanmaz. Bu durumda akıllı insan o kızı zorla o erkekle evlenmeye zorlarsa hem kendisine hem de o kıza zülüm etmiş olmaz mı?
Bir insanı mutlu edeceğiz diye, diğer insanlara, daha çok insana faydalı olacak halde iken, sadece bir insanın mutluğuna çaba harcamak bana mantıklı gelmiyor.
İnsanları sevmek, onları ziyaret etmek, onlara bilgi vermek, onlardan faydalanacağımız bilgiler almak, varsa eşi ve çocuklarının da bilmediği şeyleri bildiğimiz kadar anlatmak ve onları sevmek güzel duygular. Ama karşımızdaki insan bizi kendinden daha az bilgili, kendinden daha aşağıda, kendinden daha az saygıdeğer bularak, bizim değerlerimizle alay ediyor, bizim değerlerimizle alay etmese de değerlerimize saygı duymuyorsa ve içinden ki, gözlerine bakarak insanın ne düşündüğünü az çok tahmin etmekte mümkün, “bu adam neye gelmiş ki, sanki çok mu seviyorum, ben onu ziyarete gidiyor muyum ki” diye düşünüyorsa o insanı ziyaret etmenin ne anlamı olur sizce?
Bunları yaşayarak görmek bizi hem düşündürmekte hem de üzmekte. Biz ne kadar görmemezlikten gelsek de be yazık ki çok insanımız başkalarını kendisinden küçük görme “ hastalığına yakalanmış ve bunun farkına varamayacak kadar da gaflet içindeler. Yani kendi kendilerini küçümsemekteler de farkında bile olmadıkları bir cehalet içindeler.
İnsanlara vücut eksiklikleri veya maddi sahiplikleri ile değil, fikir ve düşünceleri ile, güçleri oranında başkalarına faydalı olması ile değer kazanırlar. Bir insan senelerce çalışsa de kendi ailesi dışında kimseye manevi olarak faydalı olamamışsa ve yakınlarının bir ev sahibi dahi olamamasını alay konusu yaparak kendileri 3 eve sahip olmasına rağmen akrabasını ziyaret etmediği halde başkalarına akraba ziyareti tavsiye eden insana ben ne desem boş yani.
Biz başkalarına bazı şeyleri tavsiye ederken bir an durarak kendimizin o işi yapıp yapmadığına bakmamız lazım. Öğretmenin ders boyunca sigaranın zararını anlatması sonrasında teneffüs başladığı zaman bahçeye çıkarak sigarayı öğrencilerinin karşısında içen öğretmen ne kadar inandırıcı olursa bana da sila-ı rahim tavsiye eden insan aynı inandırıcılığı verdi. “Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı” misali yani.
İnsanın kendisi dururken başkalarını hep yönlendirmeye çalışmasını ve yaşına başına ve kültürüne bakmadan başkalarına akıl vermesini her zaman yadırgarım. Başkalarına akıl veren ama yardım edecek gücü olduğu halde yardım etmeyen sadece gücünü konuşmaktan alan, kendi yapmadığı şeyi başkalarından bekleyen veya öğütleyen insanlardan gittikçe uzaklaştığımı fark etmekteyim. İnsan sadece akıl veren değil, yardım eden, yardım edemese de yardım edecek olanla, yardıma muhtaç olanı buluşturan insan olmalı.
Örnek vermek gerekirsem, bir insan diyelim ki, üretken, çalışkan ama şu an çalıştığı yerde verimli olamıyor ve verimli olmak istediği kuruma da geçemiyor, ona yardım edecek insan biliyorsunuz ama alıp o insanı ona yardım edecek insana götürmeyerek “ sabret canım işin bir gün olur” havasına girerek laf yetiştirmeye çalışıyorsanız bu ona yardım etmek midir? Yoksa o insanla alay etmek mi? İşte biz o insanlara işini yapamadığımız zaman yapacak olanlarla tanıştırarak, kaynaştırarak onlara yardım etmeye bakacağız. İşte o zaman yardımcı olmuş oluruz. Sadece akıl vererek laf kalabalığı ile nu bunaltarak yardım etmiş olmayız.
Sıla-ı rahim yapmadığı halde başkalarına sıla-ı rahim yapmalarını tavsiye eden insana rastlayınca bunlar geldi aklıma işte. “Bizim işimiz çok, başkalarını ziyarete vaktimiz de yok” diye bahane uyduran insanın başkalarının da işi olacağını bilmesi gerekmez mi? Kendisini işkolik olarak görerek başkalarının işi yokmuş, avare imiş gibi ona “şunu yap, bunu yap” diye akıl vermesi ne kadar etik ona da siz karar verin artık.
İşimizi bahane ederek, çocuklarımıza yeterince vakit ayıramamaktan şikayet eden, gene işinin çokluğunu bahane ederek okuyamadığını anlatan, gene işinin tüm zamanını aldığını bahane ederek ona buna akıl veren ve başkalarını küçümseyen insanlara ben sadece acırım. Çünkü acınacak kadar zavallılardır. İşimiz günümüzün sadece 3 te birini alıyor. Uykumuzda üçte birini alsa geriye 3 te bir zaman kalır ki bu zamanda da insan ailesi ile ilgilenerek, okuyarak, ziyaretlerde bulunarak (günümüzde çalışanların karı koca çalışanların tamamının nerede ise binek otosu var ve ulaşımları daha kolay) sıla-ı işte bunu yapmayarak sıla-ı rahim yapmayı sadece anne ve baban ile kardeşleri ziyaret etmek olarak sınırlayan insanlara ne diyebiliriz ki?
İnsanlara sadece akıl veren yardım edecek gücü olduğu halde yardım etmeyen bunu da Allah rızasını kazanmak için yaptığını söyleyen ve bunun bir zavallılık olduğunu bile bilmeyen insana biz acımaktan başka ne yapabiliriz ki?
Doğru. Bizler ziyaret edelim, insanlara yardım edelim. Onlarla sohbet edelim. Her işi bize yükleyen ama sonra bize teşekkür etmesini bilmeyen, bize karşı hata yaptığını anladığı zaman özür bile dilemesini bilmeyen ya da bizi küçümseyerek buna gerek duymayan insanlara ziyaret hem bize işkence hem de onlara bizle alay etme fırsatı verdiğimiz için hem bize hem onlara kötülük etmek değil mi ama?
Ben aslında insanları ziyaret etmeyi çok severim. Bunu beni yakından tanıyan insanlar bilir. Ne yazık ki bu ziyaretlerde insanları fazla meşgul etmememize rağmen yaptığımız bu ziyaretleri “avarelik” olarak yorumlayandan , burun kıvırana, yanlarına gittiğimiz zaman bize “hoş geldin “ diyecek yerde kahkaha alayı ile karşılayandan, bizi baştan savana, bizi başkaları ile tanıştıracak gücü olduğu halde tanıştırmayan, önümüze bir bardak çay koyup “hadi çayı içtin, git başımızdan” tavırları ile yaklaşan insanları gördükçe insanları ziyaret etmek ve onlara değer vermek hevesimiz kırılmaya başladı. Bende ziyaretlerimi azalttım. Biz yoksa sıla-ı rahim düşmanı yaz da ziyaret düşmanı değiliz .Ama ziyaretimizin amacını anlamayan ve bunu alay konusu yapan insana da ziyaret olmaz. Bunun da bilincinde olmak lazım.
Başkalarının beni ziyarete gelmesi de önemli değil. Çünkü eğlenmek ve alay etmeye gelen ziyaretçi bize de kendisine de bir şey kazandırmaz. Ama öğrenmek için gelen ve öğrendiğinden faydalanan herkese her zaman her mekanda kapımız açık sıla-ı rahimden bunu anlamaktayım.
turan yalçın-tokat
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.