- 1842 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat, birbirini izleyen anılardan çok daha farklı bir şey.
Onlar, bir erkek ve bir kadındılar. Zamanın bir yerinde; önce gözleri değdi birbirine, sonra ruhları ve en son da tenleri…
Eros’un okları, her ikisini de vurdu. Hem de tam on ikiden: Kalplerinden.
Bu Eros’un bir şakası mıydı, yoksa hayatın, kendine has esprisi mi? Hiç bilemediler.
Bu bilinmezlik eşliğinde, evlenmeye karar verdiler.
…/…
Evlilik, yalnız bir hayat kadar özgür değildir ama çok daha güvenlidir.
…/…
Düğünden üç gün önce, yola çıktı, adam. Mesafe çoktu, iki şehrin arasında. Ama o, uçağa binecek ve en fazla iki saat sonra, kadının yaşadığı, evlenmek için onu beklediği şehirde olacaktı.
“ Yaklaşan fırtına yüzünden bütün uçuşlarımız, belirsiz bir süre için, iptal edilmiştir.”
Bu durum hiç yoktu, yaptığı planların içinde. Önemsemedi adam. Nasılsa, bir şekilde, giderim diye düşündü.
Üç koca gün vardı, düğüne.
Hemen araba kiralama kontuarının olduğu yöne koştu. Koştu ve dondu, kaldı. Kontuar önündeki kuyruk inanılmazdı.
Kapıya doğru seğirtti. Mutlaka bir otobüs vardır düşüncesiyle. Kapının önü, ayrı bir izdihamdı. Otobüslere binmek; mümkün değildi. Belki mümkündü ama onun yapabileceği bir şey değildi. Herkes, birbirinin üstünden atlayarak, birbirini ezerek yer bulmaya çalışıyordu. Böylesi bir mücadelenin içine girmek, onu karakterine son derece aykırıydı.
…/…
Hayatı boyunca sakin bir insan olmuştu. Doğduğu ve büyüdüğü evde disiplin hakimdi. Yüksek sesle konuşulmaz, en ufak bir tartışma yaşanmaz, ebeveynleri birbirlerine “Bey ve Hanım “ diye hitap ederlerdi. Onun hayatı, doğduğu andan itibaren programlanmıştı. Hangi okullarda okuyacağı ve meslek olarak neyi seçeceği, daha doğduğu gün belliydi. Bu programın dışına çıkmayı hiç düşünmemişti, olduğu gibi kabullenmişti.
Belirlenen okullarda okumuş, programlanan hayatı yaşamış ve bu hayatın içinde de Pervin’le tanışmıştı. Pervin’in ailesi daha bir üst sınıftandı. Babası, evlenmelerine karşı çıkmıştı, önceleri. Başka planları vardı, kızı için. Ama Pervin, ona ve aşklarına sahip çıkmış, zorla da olsa Haldun’u kabul ettirmişti ailesine. Üç gün sonra da evleniyorlardı. Pervinlerin malikane gibi evlerinin bahçesinde.
…/…
Başka bir yol bulmalıyım diye düşünerek arkasını dönmüştü ki birinin koluna girip, kendisini kalabalığa çekmesi ile neye uğradığını şaşırdı.
“ Bırak tereddüt etmeyi, yürü! Bu otobüse binmemiz lazım!”
Neye uğradığını şaşıran Haldun, kolundan çeken kıza baktı, hayretle. O sıska kızda bu kadar güç olması, şaşırttı onu.
“ Ne yapıyorsun, delirdin mi? Kimsin sen?”
“ Of! Soru sormayı bırak ve yürü. Kendi başıma, bu kalabalığı, yarmama imkan yok. Düş önümüze ve yol aç, hadi!”
“….”
“ Bakma öyle aval aval. Izbandut gibi adamsın. Hadiiiii…”
O şaşkınlıkla kızın istediğini yerine getirdi ve kalabalığı yarmak için ileriye doğru atıldı.
Ondan sonrası tam bir çılgınlıktı, Haldun için. Hiç tanımadığı bir insanla, bir kadınla, sonunu bilmediği bir serüvenin içindeydi.
Otobüs yolcularının tamamı yaşlıydılar. Yol boyunca, adını bile bilmediği kız, hepsini eğlendirdi. Oyunlar oynattı, şarkılar söyletti. İnsanlara, yaşadıkları ve ne yaşayacaklarını bilmedikleri zamanları unutturmaya, onları oyalamaya çalıştı. Bütün bu eylemlerin içine Haldun’u da dahil etti, o istemese de.
Otobüsün radyosundan dinlediklerine göre; fırtına hemen arkalarındaydı. Onları takip ediyordu. Geçtiği yerleri kasıp, kavuruyor, ev üstünde ev bırakmıyordu. Durmamaları gerekiyordu. Durarak kaybedecekleri her an; fırtınaya yakalanmaları demekti. Sadece tuvalet ihtiyacı ve benzin almak için kısa molalar veriyorlardı.
Bu arada Haldun, sürekli, kızı inceliyordu. Kız da onu… Sanki eksik yanını tamamlıyordu, Haldun’un. Gizli kalmış yönlerini çıkartıyordu, ortaya. Haldun, kendisini tanıyordu, kızın sayesinde.
Akşam olup, günün yorgunluğu çöktüğünde; düşünüyordu Haldun: Evlenmekle doğru mu yapıyordu? Pervin miydi evlenmek istediği, gerçekten? Mutlu olurlar mıydı? Nasıl bir hayatları olurdu? Aslı – kızın ismi buydu – ile her şey o kadar kolay görünüyordu ki gözüne. Yapamayacağı hiçbir şey yoktu, o yanında olduğu sürece. Değişiyordu, Haldun. Ama bu değişimin sonuçlarını o da bilmiyordu.
…/…
Bazen tanıştığımız insanlar, bizi sonsuza kadar değiştirirler.
…/…
İkinci günün sonunda, hepsi, yorgunluktan bitik haldeydiler. Yol üstündeki bir motelde konaklamaya karar verdiler. Aslı, Haldun’la evli olduklarını söylemişti, herkese. Bütün otobüs, karı-koca olarak biliyordu, onları. Bu yüzden de konakladıkları otelde, aynı odayı paylaşmak zorunda kaldılar.
Odaya girdiklerinde, bir süre, ne yapacaklarını bilemediler.
Bir kadın ve bir erkektiler…
…/…
Düğün günleriydi. Bahçe, düğün için hazırlanmıştı. Yaklaşmakta olan fırtınanın rüzgarı, masa örtülerini dalgalandırıyordu, hoyratça. Küçük damlalar halinde başlayan yağmur, gücünü hissettiriyordu, yavaş yavaş. Pervin’le bahçedeydiler. Islanıyorlardı. Anne ve babaları, misafirleriyle birlikte, onları izliyorlardı, evin geniş pencerelerinden.
Pervin’in gelinliği, rüzgara direnmeye çalıştıkça daha bir hırpalanıyordu. Duvağı, çoktan uçup gitmişti, topuzunun üzerinden. Tanımadığı bir adama bakıyordu, Pervin. Üç gündür, gelecek mi? diye, endişeyle beklediği adama bakıyordu. Üç gün boyunca düşünmüştü: Neden Haldun? Bir yanıt bulamamıştı, sorusuna. O günlerde Semih doldurmuştu, Haldun’un açtığı boşluğu. Endişelerini gidermiş, hep yanında olmuştu; Haldun’dan önce olduğu gibi. O Semihe’mi aitti her zaman?
“ Bu adamı istemiyorum “ diye geçirdi içinden.
Haldun’un sözleri ulaştı, kulaklarına:
“ Pervin, sana bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama bizim evlenmemiz çok yanlış olur.”
Makyajı akmış gözleri ışıldadı, Pervin’in. Elini uzattı, Haldun’a.
“ Mutlu ol.” Dedi.
Rüzgara inat, döndü arkasını. Merdivenlerde bekleyen Semih’e doğru yürüdü.
…/…
Aslı’nın endişeli, bekleyen gözlerine baktı, Haldun.
“ Seni seviyorum “ dedi.
…/…
Onlar, bir erkek ve kadındılar. Zamanın bir yerinde; önce gözleri değdi birbirine, sonra ruhları ve en son da tenleri…
Eros’un okları, her ikisini de vurdu. Hem de tam on ikiden: Kalplerinden.
Bu Eros’un bir şakası mıydı, yoksa hayatın, kendine has esprisi mi? Hiç bilemediler.
Eser Akpınar
12.07.2011
İzmir
*Adamın biri diğerine dedi:
“Deniz yükseldiğinde ayakkabımın ucuyla kum üstüne bir satır yazdım. İnsanlar hala onu okumak için dururlar ve hiç bir şeyin onu silmemesi için ellerinden geleni yaparlar.“
Ve diğer adam dedi:
“Ben de kumun üstüne bir satır yazdım. Ancak bu, denizin yükselmesi son bulduğunda olmuştu. Denizin dalgaları geldi ve onu sildi. Fakat söyle bana, ne yazmıştın?“
İlk adam cevap verdi ve dedi:
“Şunu yazdım: Ben var olanım. Peki, sen ne yazmıştın?“
Diğeri dedi:
“Yazdığım şuydu: Ben bu engin okyanustaki bir katreden başka bir şey değilim.“ Halil Cibran
…/…
“BEN BU OKYANUSTA BİR KATREDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLİM.”
YORUMLAR
film gibi
her bir kare gözümde canlandı
öyle başarılı bir anlatım ve öyle başarılı bir final ki
kutluyorum Eser Hanım
hep saygı ve sevgilerimle
Eser Akpınar
Eser Akpınar
Sevgili Eser, keşke yazınızdaki gibi, insanlar yüreğinin götürdüğü yere gitseler. Bu her zaman mümkün olmuyor ve insanda kapanması imkansız yaralar açıyor.
Yine güzel kurgulanmış bir öyküydü canım; kim bilir, birileri bir yerlerde yaşamıştır bu hikayeyi:))
Tebrikler.........sevgimle.
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum arkadaşım. Sevgiler, selamlar.
Eser Akpınar
Bazen ailelerin ve kendilerinin de birlikteliklerini yakıştırdıkları kişiler evlenince mutlu olamıyor.
Her şeyin çok uyumlu, dengeli olmasından mı, yoksa hiç bir aykırılık olmamasından mı bilinmez, sizin yazınızda anlattığınız gibi zıt kutuplar birbirini çekiyor.
Beğenerek okudum, tebrikler arkadaşım, selam ve sevgiler.
Eser Akpınar
Teşekkür ederim Handan Hanım. Değer kattınız. Sevgiler, selamlar.
Eser Akpınar
öykü iyi tamamlanmış. kolay olmasa gerek uzun hadiseleri özetlemek .
ve bütün konuşmalardan hareketlerden geriye kalanlar.
karşılaştığımız insanların bizi değiştirmesi bazen kaçınılmaz olabiliyor.
güzel bir hikayeydi.
tebrikler selamlar.
Eser Akpınar
Öykü, özetle, aynen böyleydi. Teşekkür ediyorum Ümid Bey. Saygılar, selamlar.
Ümid Harun
emeğinizi kutlarım .
başarılar.
Eser Akpınar
Eser Akpınar
Sevgili Eser Hanım sizin yazılarınızı gerçekten çok beğenerek okuyorum. Emeğinize, yüreğinize sağlık. Çok etkilendim. Kutlarım. Sevgilerimle.