- 2802 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kabus Ormanı
Adam karanlık yolda, içini çürüten kokuya doğru yürüdü. El feneriyle aracına çarpan tanımsız cismin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bu ruh eski işine aitti. Arabasının kapısı içini korku kaplayan sevgili tarafından açılmıştı, kadın onun tüm koruma önlemlerine rağmen ona doğru geliyordu. Elindeki feneri ona doğru tuttu.
- Sana aracın içine kal dedim. Bu kadar meraklı olmak zorunda mısın? Hiç güvende değiliz. Bu orman çürük bir kokuyla kaplı... Rutubetinin ağılığını hisedebiliyor musun? Ataklarımı çeken bir ağırlık var sanki.
Genç kadın derin bir iç çekiş sonrası,
- Evet yanıtların sonrası anlayabiliyorum o çürük kokuyu, şu saatte merakta neyin nesi... Lütfen artık gidelim... Korkuyorum, boğulduğumu hissediyorum bu ıssızlıkta.
Kadın titriyordu, yüzüne yansıyan korku dolu ifadeleri gecenin kör karanlığında el feneri sayesinde seçebiliyordu.
- Hadi gidelim dedi genç adam. Ağaçların kurumuşdallarına çarparak ilerideki aracına doğru koşuyorlardı. Kaçtıkça sanki karanlık, elleriyle ayaklarından tutup kendine çekiyordu... Kadın arabanın aynasından kendine bakmak istedi, karanlığın içindeki kıpırtıları gördüğünde titremeye başlamıştı. Sevgilisine iniltiye yakın bir sesle
- Çıkalım bu cehennemden; yalvarıyorum sana... kalbimin sesini duyabiliyorum artık...
Ani bir sesle ormanın sisi dağıtmıştı...
Adam sevgilisinin yüzünü el feneri vasıtasıyla görmek istediğinde, aracın camının kırılıp koltuğa döküldüğünü farkettiğinde kadının boynundan omzuna kadar derin bir kesikle parçalandığını gördü, bu bir kabus... Allah’ım! Uyan... sevgilim aç gözlerini... uyan! Ellerine bulaşan kan... korku onu kendine esir almıştı, olduğu yerde çırpınıyordu, artık hareket yetisini tamamıyla kaybetmişti. Kendi ölümünü bekliyordu. O ses... Kendi tarafındaki cam ne zaman patlayıp, acının damarlarına akacağını ve yok olacağını merak ediyordu. Bir kere daha kontağı çevirdi. Farları yaktığında ölümün tüm ormana yayıldığını görebiliyordu. Ağaçların kökleri insanların bedenlerine dolanmıştı. Kanla beslenen kızıl yapraklı ağaçlar. Dayanılacak gibi değil di... aracından içeri akan siyah bir yılan gibi süzülüyordu ağaçların kökleri.
Aracını hareket ettirebiliyor fakat ilerleyemiyordu. Sanki zaman geçmişe doğru akıyor, o çocukluğuna dönüyordu.
Yolda ilerliyor hissine varıyor fakat aynı ormanın içinde olduğunu biliyordu. Bu kabus ormanından nasıl kurtulabilirdi.
Hıçkırarak karanlığa uyandığında, ellerinin titrediğini, alnından süzülen terin tuzlu tadını hissetti. Yaşadığı için hiç olmadığı kadar minnet duyuyordu.
- Derin bir nefes dedi... İçinin bulandığını hissetti. Ellerine buaşan kan bütün yatağa ve duvarlara sıçramıştı. Olduğu yere yığıldı kaldı... Orman onun içindeki en vahşi yanıyla can bulmuştu. En sevdiği kadının boynundan omzuna kadar derin bir kesik vardı...
Genç adam şimdi uyanıyordu, iÇİNDE YAŞATTIĞI ORMAN KENDİ VAHŞİLİĞİYLE CAN BULABİLMİŞTİ.
YORUMLAR
tebrikler..severek okudum......lakin en çok sevdiyim şey daglara gidmekti.......korkuttunuz...gitmem artık
Yasemin YILMAZ
Lütfen bu sadece hayal
Bu saatte gülümsememe vesile oldunuz.
Teşekkürler