- 536 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YARALI KUŞ
Ya ümitlerinin yanına git,
Ya da yüreğinin götürdüğü yere...
Savunmasız,durgundu.Gözlerinden bütün bir hayat filmi geçiyor ve "ne olacak" demeden savruluyordu zaman makinesinin içinde.Kıyıda oturdu.Şöyle bir Karadeniz’e bakıyordu.Baştan aşağıya karadeniz kokuyordu yanına gittiğimde.Sevinçliydi.Gizli bir sevinç vardı içinde ama ben bu sevinci beni görmesine yoramamıştım.Benden her şeyden önce Karadeniz vardı onun gönlünde.Gözlerinden Karadeniz akıyor,yüreğini Karadeniz parçalıyordu kimi zaman.Bir gün bana "gideceğim"demişti.Şaşkındım,korkuyordum.Endişelerim ve ona olan bütün sevgim su yüzüne çıkmıştı sanki."Nereye"bile diyemedim.O da çok umursamıyordu belki de.Yüreğimde kopan fırtınaları,gözlerimden beliren korkuları kimseden saklayamaz olmuştum.Kimi zaman onun bir geminin içinde denizin tam ortasında ağladığını görür o kabus dolu rüyadan ter içinde uyandırdım.Sabahlara kadar durmadan avuçlarımı sıka sıka ağlar dışarısını göremediğim karanlık bir tünelin içinde bulurdum kendimi.Zaman hep içimi kemiriyor ; saniyeler, dakikalar birşeyler götürüyordu benden.Bazen aynaya bakıp gerçekten bu ben miyim dediğim çok oldu.Hep cevapsız kaldı sorular.Gözlerimi onun gözlerinde arar olmuştum.Onun yanına giderken içimden o kadar çok sevgi,umut götürüyordum ki ne yazık ki döndüğümde acıyla perçinleşmiş,kaybetmişliğiyle uğurlanmış, tuttuğu balıktan nasibini alamayan bir balıkçı misali kıvranıyordum.İçimde onlarca acı,beynimde bin bir türlü düşünceyle binlerce rol canlandırıyor ve rüyalarımda sadece onu görüyordum.O sadece bir kere sevdiğini söylemişken benim bunu içimden on binlerce kez söylediğimi bilmiyordu.Onun çalakalem yazdığı şiirleri benim bir an yazıp bitirdiğimi ,onu ondan çok sevdiğimi...
Gözlerine bakarken ben vardım orda.Sonra Karadeniz sonra gemisi sonra dümeni canlanıyordu bir bir önüme.Bir an kendimi onun yüreğinde vazgeçilmez bir tablo haline getiriyor zaman geçtikçe bütün renkleri birbirine karıştırıyor kendime ağlıyordum.O kaptandı ben aşığı.Saf ve acınır bir aşık.Her öğle saati onun yanına gidiyor güneş batıncaya kadar oturuyorduk.O hep"Gitmeyi istiyorum.Kaybolmayı,savrulmayı istiyorum karadenizde"diyor içimde tanımı olmayan o kadar farklı duygular uyandırıyordu ki bir an yok gibiydim var olan bedende.Bir anda sadece varlığından benim haberimin olduğunu sandığım bir hayaleti sevdiğimi sanıyordum.Bir kere "Sakın hiçbir yere gitme.beni bırakma,ben sensiz yaşayamam."demişti.
Ne adaletsiz bir dünya! O istediği zaman bırakıp gidecek bense ona hep onu sevdiğimi söyleyecek ve asla gitmekten bahsetmeyecektim.Onu seviyordum ummadığı kadar.Onun karadenizi sevdiği kadar belki de.Başımı omuzuna yaslar gizlice ağlardım.O hiç hareket etmez hep karşısına bakar elindeki taşları cızırdatarak keşfedilmiş bir şarkının notaları gibi sesler çıkarırdı.Bir an taşları bırakacak gibi oluyor sonra yine onlara sarılıyor omuzundaki yüreğe bile aldırmıyordu. İnadım öfkeme yenik düştü.Sevgim nefretim hep ona yönelmişti sanki.İkilemlerin arasında kalmış,sıkışmıştım.Tam başımı kaldıracaktım tam gidiyordum eliyle başımı sardı gözyaşlarımı sildi.Sanki yüreğimi ona teslim etmiş ,herşeyi unutmuştum.
"Kaptan şiirleri hiç okudun mu?"dedi.Sonra ardından ayrılık şiirlerini saydı.Bana bir şiir okusana dedi.Beni sevdiğini kendi ağzından duyabileceğim bir şiir.Benim duymam gerekenleri,benim iyileşmesi gereken yüreğimi bir yana bırakıp onu mutlu etmemi istiyordu.Hem var hem yoktu.Hem seviyor hem de nefret ediyordum.Kıramadım Ahmet Kutsi’nin Nerdesin şiirinin son kıtasını okudum ona;
"Bütün sevgileri atıp içimden
Varlığımı yalnız ona verdim ben
El verir ki bir gün bana derinden
Ta derinden bir gün bana gel desin."
Devamını istedi yok dedim.Bu son kıtaydı.Bu kıtaya öyle vuruldum ki sanki beni anlatıyordu.Şiir yazdığımı bilmiyordu.Ona hiç söylememiştim.Söyleseydim bana döner"ben adamı böyle şair ederim" demesinden korktum.Yoksa ona adanmış bütün şiirlerimi çoktan hazırdım önüne sayıp dökmeye.Yapamadım.Yine kendimi düşündüm.Yine onu ne kadar çok sevdiğimi birden unutuverdim.Ben yanındayken devamlı baktığı o kızı o güzel mavi gözlü hırçın kızı kıskanıyordum;Karadeniz’i...
Dalgalanışının ,savruluşunun çıkardığı o boğuk sesler hala kulaklarımda.
Bir sabah yine onun yanına gidiyordum.İçimde sevgi,umut vardı ama bir yanım da kırıktı.Camları yerlere savrulmuş ve ben yürürken ayaklarıma batıyor canımı acıtıyordu.Kıyıda yoktu.Sandalı da. Korktum cam kırıklarına aldırmadan koştum.Oturdum.Ağladım,gitti dedim Gözlerimi yumdum.Bir çocuktum o an.İncisini kaybetmiş ağlayan bir çocuk.
Kelimelerim yerden yere vuruyordu.Yüreğim acıyordu.Şiirlerim acizliğimi,kaybetmişliğimi gösteriyordu bana.Kalemimle onu çizdim onu anlattım o gece.Gemisine bağlı denizine aşık kaptanı.Terk edişini,ayrılışını,bütün her şeyi habersizce koyup gitmesini yazdım o gece.Ritimler,notalar,baslar,baritonlar hiçbiri umurumda değildi.Bir şarkı istiyordum.Onu o şarkının içinde duyacak.Notaların titreyişlerini hissedecek ve ona kavuşacak bir şarkı.
Nerdesin?
Okuduğum bütün romanların,yazdığım bütün öykülerin ,çizdiğim bütün resimlerin kahramanıydı.Ne garipti? O suç işlemiş ve cezasını çekmesi gereken bir Raskolnikov’du.Ben Lamartin’in çizdiği bir Graziella.Tutkulu bir aşkın baş kahramanı.Ama o katildi.Acımadan baltayı saplamıştı yüreğime.Sonra kaçıp gitti.
Yürümek istedim.Kırlarda,sahilde.En acı şarkıları dinleyip ağlamak istedim.Hiçbir şey bilmemek istedim o anda.Hiçbir şey hissetmemek istedim.Onun oturup avucundaki taşları oynattığı yere gittim.Taş yığınına baktım onun taşlaşmış kalbini gördüm.İşlediği bu suçun bedelini ödemesini istedim.Nerden bilebilirdim ki cezasını çekmesi gereken o suçlu bendim.Cevaplar arıyorken soru işaretlerine takılıyordum.Virgüller yolumu kesiyordu.Ağlamıyordum.Durduğum nokta bir kırılma noktası bir kayboluştu. Taşları avucuma aldım onun aldığı gibi acımadan sevdiğine fırlattım. Canı acıdı sanki. Önce bir Kıyıya çarptı sonra güneşin aksi yüzüne vurdu;gülümsedi.Ben ona bakıyordum o bana sırtını dönüyordu.Nasıl bir nefretti bu nasıl bir varoluştu?
Tabiî ki onu sevecekti, ona gidecekti.O bir evrendi,bense bir beden.O koskocaydı bense sadece yürümeyi bilen.O hep nazlıydı,savruluyordu.Bense hep ağlamaklı,hırçın.Oturdum çimlerin üstüne.Kavradım torağı.Üşüdüm,örtüsünü çektim üzerime güneşin.Ya gelip de denizin tam ortasında bana el sallarsa.Kıyıya vardığında ona koşacak sarılacak mıydım?Onu ne çok sevdiğimi,ne çok özlediğimi,uğrunda ne şiirler yazıp ne resimler çizdiğimi söyleyebilecek miydim?
Ne tuhaf... Üstüne sinen Karadeniz kokusuna hasrettim.Sanki onu değil de karadenizi arıyordum ta dibimde dururken.O itecek miydi sarılırsam ,niye itsin ki?Niye savursun ki beni?O zaten dönüşü olmayan bir yola girmemiş miydi?Gelmeyecekti.
Denizin tam ortasında noktaya benzer bir şey gördüm.Ben cümlelerimin sonuna koyacak nokta bulmazken o bana oradan bakıyordu.Yaklaştıkça elini salladığını,bir yelkovan gibi hızla ilerleyen gemisini ,bir akrep gibi yavaşça döndürdüğü koluna baktım.Yaklaştıkça sevdiğine kavuşmuş,sevdalı kaptanı; o kahramanı gördüm.Gözyaşlarımı sildim.Havayı içime çektim.Kaybeden,kazanan kimdi hiç merak etmedim.Yaklaştıkça karadeniz durgunlaşıyor sevdiğine belki de ilk kez sevgisini gösteriyordu.Üzülmedim.İçimde bir acı da yoktu.Bir daha sevmeyecektim.Bu bir yemin değil ansızın çıkıp gelen bir şartlanmaydı.
Güneş yüzünü tamamen denize çevirmişti.Döndüm.Her şeyi geride bırakıp Yürümeye başladım.Sonra adımlarım hızlandı koştuğumu fark ettim.Soluk alışlarım hızlandı.Ama kalbim hala aynıydı.Yaralı ve yetimdi.Bir an yüzümü iki elimle kavradım ve yaşadığımı fark ettim.Bir daha arkama dönüp ne olduğuna bile bakmadım.Birbirlerine olan aşkın büyüklüğünü görmek istemedim belki de.O iki sevdalının birbirine sarılışını....
Asıl günahkar asıl bedel ödemesi gereken kişiyi tanıdım;"Ben”i. Yüreğimdeki kuş son hamlesini yapıp tam uçacaktı ki yere serildi. Kanatları kırıldı. Onu yeniden yaşatacak bir makine de yoktu.Bir kaptan da yoktu artık.Herkes dümeninin başında.
Anlaşılamayan o kadar çok şey var ki o kadar çok acı var ki çekilen. Hiçbiri terk edilmişlik kadar acı verici olamazdı.Yaşamak vardı anlamak için.Yaşayan bilir anlatır ve biz dinlerdik.Ah kendine sözü geçmez ki insanın !
Siz anlatsanıza bana o duyguyu ben dinleyeyim. Anlatacak bir şeyim kalmadı.Çünkü ben kanatlarıma sahip olmayı bile beceremedim.Bir kuş öldü içimde onu diriltemedim.Hayalimdeki o kaptana bile dur diyemedim.Gitti.
"O yaralı kuş öldü. Toprağı bile kazılmadı."