yol-4-
Çilli delikanlı süt güğümlerini kasbaya götürüyor olmalıydı. Adam gözlerini açtı ve bu güğümleri gördü. Sonra delikanlıya baktı. Tasasız gülen gözler. ..Bir zamanlar benim de böyle gözlerim vardı. Böylesine genç ve güleç.
Nerdeyim? Yeryüzünde görmem gereken tek bir yüz var. O da beni insanlıktan çıkarıp yolllara düşüren yüz. Yaşamamın tek sebebi. Ben çoktandır bir ölüyüm. Şu delikanlının bana tuhaf bakışından belli bir zombiden farksız olduğum. Hey çocuk bakma bana öyle. Şu dağ başında görebileceğin en entrika kişiyim belki. Senin saf bakışlarını zifte dönüştürecek kadar pislik var bende. O sebepten uzak dur benden.
Abi hasta değilsin inşallah. Seni böyle görünce yol ortasında şaşırdım. Bi yol ver de geçeyim. Malum, süt bu, bekletmeye gelmez.
Ne zaman sabah oldu?
Delikanlı gülümsedi. Bu abinin var bir derdi.
Nereye gidorydun sen abi? Yoksa birini mi bekliyorsan. Fakat abi, yanlış yerde durmuşsun.
Köye, dedi adam. Der demez, köyün yolunu sormak gerektiğini hatırladı.
Köye ne kadar uzaktayım?
Şu virajı dön köy karşında. Köyde bir tanıdığın mı var abi?
Var, bir tanıdığım var.
Kimlerden olur?
Adam, güldü. Delikanlı bu gülüşün manasını çözemedi ama merak da etmedi. Tek derdi bir an önce yola koyulmak.
Geç bakalım delikanlı, sana bol satışlar. Geç ve uzaklaş buradan. Geç kaldım. Güneşi üstüme doğdurdum. Karanlığı kaçırdım. Benim gibi zaten ölmüş olanların bu aydınlıkta ne işi olabilir. Geç hadi git bir an önce.
Sağol abi, senin de inşallah işin hayırlı olur.
Zıt yönde yollarına devam ettiler. Adam, virajı döndü, sağda köyün camisini gördü ilk önce. Köy kimsesiz bir çocuk gibi gariban bekliyordu onu. Gündüz giremeyeceğim oraya. Geceyi bekleyeceğim, bir zula bulsam iyi olacak. Tüh, delikanlı gördü beni. Bunu niye düşünemedim. Kahretsin.
O zaman işi gündüz yapmalıyım. Ne olacak, öyle de böyle de çukurda değil miyim? Sen kaç bir köye saklan. Fizana gitsen bulurum seni. Marsa gitsen yine dibinde biterim. Cebindekini yokladı. Öfkem ihanet etme bana. Güneşin güleçliğine aldanma. O senin için doğmadı. Hiçbir güneş senin için doğmayacak. Ben tüm güneşlerimi yitirdim.
Şu yemyeşil bahçe, elma ağaçları mı? Evet. Henüz olgunlaşmamış elmalar. Yeşil bilyeler gibi salınıyorlar esintide. Her sabah biraz daha dolgunlaşacaklar, sonra da kızaracaklar. Çatlak , köylü elleri tarafından koparılıp sandıklanacaklar. Eğer yaşam, her varlığın her hücresinde aksamadan günbegün aynı coşkunlukla sürüp gidecekse ne acı. Ölenler, anında yerlerini devredecekler başkalarına. Depremler, seller, tsunamiler engel olamıyor yaşamın döngüsünü durdurmaya. Neresinden yara alırsa alsın bir şekilde sarıp sarmalıyor kendini evren. Döne döne iyileştiriyor yaralarını. Savaşlar bile engelleyemiyor yaşamın adımlarını.
Niye düşünüyorum bunları? Kimsenin umrunda değilim ki ben. Çürüğe ayrıldım. Hücrelerim lanetlendi. Evrenin dokusu kabul etmiyor beni. Taprağın altına bir an önce girip, organik çöp yığınlarının geleceğe taşıyacağı malzemelerin yanında yerimi almalıyım.
Adam dikiz aynasına bakıp saçlarını düzeltti. Köyün meydanına yöneldi.
….
…devam edecek mutlaka.
YORUMLAR
Sevgili müget nasılsa farketmeden atlamışım bu gizemli öyküyü.Geri dönerek kaçırdığım bölümleri okudum.
Gizi içinde saklı, devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
Selam ve saygılar...
müget
Ah ben nasıl görmem bu bölümü...Ama gecenin bu sessiz ve dingin saatinde okumak ne oldu. Sonunu merak ediyor musun diye sor...Hayır uzayıp gitsin, o yola vurayım ben de...Uzasın ki kaleminden dökülenlere yaren olalım...
Seni seviyorum arkadaşım...Biliyorsun değil mi?
müget
Aynur Engindeniz
Evet...Mutlaka:)) Gülümseyerek takip ediyorum. Barışı getirdi şehrime doğala özdeş yüz ifadeleri. Ne güzel hayattan kopardığınız kocaman parçaları çiğnemeden yutacak kadar hevesli oluyorum. Ellerinze sağlık...Tebrikler.
müget
teşekkür ederim.