- 925 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
sana miras kalsın mutluluğum
Yine bir akşamüstü... Ve ben yine bulutlarla beraber gözlerini demliyorum... Aylardan mart ve ayın son günleri… Üç gün sonra dolunay çıkacak. Hava birazcık serin gibi. Senin yanımda olmanı istediğim akşamlardan birisi işte. Her akşamki gibi yine boş ve yine sabaha gebe. Sanki kar yağacakmış sanıyorum.
Birazcık serin dedim ya işte bu serinlik sadece bu akşama özgü bir serinlik değil. Temmuzda da böyleydi hava benim için. Seni arıyorum. Belki biraz sana sarılır ısıtırım kendimi diye düşünüyorum. Sen yanımda olsan belki şubatta bile yalınayak gezebilirim. Şubat bile üşütmez beni yanımda olsan. Hatta mart bile bir şey yapamaz. Eminim. Sen yanımda olsan deniz kenarına bile giderim seninle. Deniz donmuş bile olsa sen yanımda olunca bana bir şey olmaz bilirim.
Ben kardan adam yapmaya bayılırım. Ama kardan adam yaparken hiç sabredemem. Biran evvel olsun da bitsin diye acele ederim. Hele o en son havucu burun olarak takmak yok mu işte o bitiriyor beni. Kömür ile göz ve dudak yapıp ona gülümsemeyi öğretmek bir başka haz benim için. Tabi birde boynumdaki kaş kolu üşümesin diye onun boynuna dolamak sanki birisine büyük bir iyilik yapmışım hissini verir bana hep.
Sen yanımda olsan seninle de kardan adam yapardık. Ama o zaman ben hiç acele etmezdim. Ne kadar uzun sürerse sürsün beklerdim. İsterse hiç bitmesin. Beklerdim. Bir daha ki kışı bile beklerdim sen yanımda olsan. Sen yanımda olsan bu sefer havucu kardan adamın burnuna takmazdım. Seninle beraber oturur kıtır kıtır yerdik. Bize okulda öğrettiler. Havuç gözlere çok iyi gelirmiş. Hep öyle derdi bektaş öğretmen. Zaten benim de senin gözlerine ihtiyacım var. Onlara iyi bakmam lazım. Her gün bir havuç yerdik seninle. Sırf gözlerine iyi gelsin diye.
Biliyorsun benim senin gözlerine ihtiyacım var. Sonra kardan adamın gözlerini ve dudaklarını yapardık. Ben gözlerini yapardım sende dudaklarını yapardın. Dudaklarını sen yaptığın içinde gülümsemeyi öğretmek sana düşerdi. Eminim ona çok iyi öğretirdin gülümsemeyi. Aynı senin gülüşün gibi sımsıcak gülerdi biliyorum. İyi öğretirdin. Sen yanımda olsan kaşkolumu sana verirdim. Nasıl olsa kardan adam gülümsemeyi öğrendi ya üşümez artık. Artık güneş bile çıksa üzülmem ben. Sen yanımdasın ya bir tane kardan adam daha yaparız güneş batınca. Güneş doğunca yine eritir onu. Biz bir tane daha yaparız. Sen yanımda olsan bu kez bulutlara hiç yüz vermem. Çayımı seninle içerim iki şekerli. Sen yanımda olsan beraber kız kulesine gideriz. Yok, yok gitmeyiz. Üsküdar da bir rıhtım turu yaparız. Sonra kız kulesini uzaktan uzağa şöyle bir süzeriz. Tam karşısına oturup uzun uzun bakarız. Yok, yok uzun uzun bakmayız. Uzun uzun bakarsak gözlerimiz yorulur. Biliyorsun benim senin gözlerine ihtiyacım var ya onları fazla yormayız. Zaten daha çok gezecek yer var. Sonra... Sonra nereye gidelim? Sonrasına sen karar ver güzel yârim. Biliyorsun sende söylemiştin ya nereye gittiğin önemli değil kiminle gittiğin önemli diye... Sen yanımda olsan nereye olursa oraya giderdim...
Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar... Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları... Bir yaprak kıpırdıyor işte, gümüşi bir damla usulca yere düşüyor. Sen sanki yaprakların arasından bana muzipçe gülüyorsun. Beni her zaman şaşırtırsın zaten. Beni her zaman güldürmeyi bilirsin. Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan "Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var."
Rüzgâr keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. İstasyon Caddesi’nin tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen arasan beni, yine "seviyorum" desen, ben yine senin gözlerinde sonsuzluğa mahkûm edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var.
Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda. Bahçeme melekler yağıyor, hepsi de tanıdık. Senden doğan, gözlerinde hayat bulan, bizi koruyan, kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler... Son kez yine seninle gezmiştik oraları…
Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen şimdi kalabalık bir şehrin, Uzak bir sessizliğinde kendi yalnızlığını yaşıyorsun... Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, Üzülmüyorum, içimdeki boşlukta bir tek özlemin yankılanıyor.
Seni düşündükçe zamansız yağmurlar yağıyor gözlerimden İçimde dinmeyen fırtınalar başlıyor esmeye Sensizlik miydi içimi acıtan Yoksa yalnızlık mı? Anlamaya çalıştıkça yüreğimdeki diken daha da derine batıyor.
Geceyi izliyorum... Susuyorum ben yine... Gözyaşlarım konuşuyor yerime... Hayalin yanımda bakıyorum sadece, dokunsam kaybolacak biliyorum, dokunamıyorum... Sesler fısıldıyorsun kulağıma, duyamıyorum, sağırım sanki duvar gibi. Yıldızlara bakıyorum, benim en parlak yıldızım sen! Kayıp, gidiyorsun artık gökyüzümden... Tutamıyorum zamanı seninleyken… Her geçen dakika düşmanım benim, sensizliğe attığım ürkek adımlarım onlar. Gözyaşlarımın, esiri olmuşum durduramıyorum, yağmur misali yüreğime akıyorlar. Dilimde bir şarkı adını bilemediğim, bana seni hatırlatan... ve her seferinde sana uzak oluşuma sitem ettiğim sözlerim...
Nasıl sana uzak kaldığımı, her sabah uyandığım da seni yanımda bulamadığım da içimin nasıl acıdığını, kalabalıklar içinde nasıl yapa yalnız dolaştığımı ve dünyanın öbür ucun da olsam bile nasıl yüreğimi sende esir bıraktığımı, içimdeki o duyguları anlatacak kelimeleri bulamadığımı, bulsam da konuşamayacağımı ifade etmekte aciz kalan duygular içindeyim sevgilim...
Seni düşünüyorum...
“Hiçbir kelime senin adın kadar yer tutmadı dudaklarımda.. İçim öyle acıyor ki… Koca bir boşluk yüreğimde yokluğun. Karanlıkların kapladığı yollarında kaybolmuşum. Nefes almak güç, yaşamak anlamsız, sensizlik dipsiz bir uçurum. Bense özleminde can çekiştikçe uçurumundan aşağı ümitsizce düşüyorum.
Sana bakarken nedense hep gözlerim buğulanıyor. Öyle bir dalıyorum ki o gözlerine... Dupduru bir su gibi gözlerin, katışıksız, saf berrak bir su gibi.
Öyle kayboluyorum ki gözlerinde bulunmayı hiç istememecesine. Öyle bir yol var ki gözlerinin kuytularında her adımda bambaşka bir ışık demetine giriyorum. İlerledikçe gözlerinin derinliklerine kayıp yaşantılarımı buluyorum.
Çocukluğum, gençliğim, anılarım, yarım kalanlarım gizlenmiş gözlerine.. Yürüdükçe gözlerinin daha derinlerine eşsiz bir melodi çınlıyor kulaklarımda ve seni görüyorum uzaklarda, çok uzaklarda, sanki bir sis bulutu içindesin kolların açık bana bakıyorsun.. Adımlarım hızlanıyor, kalp atışlarım adımlarımı kovalıyor, koşmak istiyorum sana, koşamıyorum.
Ben her gün gözlerinin seyrindeyim sevdiğim. Zaman zaman dalıp gidiyorum uzaklara ufuk noktasında bir çift göz beliriyor... Rengi; hazan mevsimi gibi… Ilık bir bahar yeli esiyor yüreğime gözlerin ne kadar yakın bana... Bense kaybolmayı seviyorum hazan rengi gözlerinde. Ben gözlerinde kayboluyorum.
Bir gün ararsan beni; ya gözlerinin derinliklerine bak ya da kalbinde ıssız, kuytu bir köşeye.. Ben kendimi sende bulmuşum bir gün kaybolursam eğer sakın başka yerlerde arama beni. Bil ki sende bir yerlerdeyim, bil ki senden kaçarken sana gizlenmişim...
Tanımsız bir duygu yaşarken gözlerinde, ifade edecek bir sözcük bulamazken zihnimde ve kısaca özetlemem gerekirse Ben Seni çok Seviyorum...
Şimdi, sokaklarda esen başıboş rüzgârlar gibi sessiz ve durgunum hep mutlu duygularla seni ne çok sevdiğimi bağıra bağıra dolaşsam, kalbimin üzerindeki ağırlığı alıp götürse şu rüzgârlar. Hafiflesem. Acıyla çarpmasa yüreğim, sensizliğin acısı kalbime vurmasa… Mutluluğumu, göç eden bir kırlangıcın kanadında senin masum uykularına gönderdim, gözlerimdeki huzurum, varsın sana miras kalsın mutluluğum...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.