- 1034 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞİŞMEMİŞ...
O kaadar çok işi vardı ki daha yapacak. Nasıl yetişecekti?
Saatine baktı. Daha 3 saatim var iyi, diye geçirdi içinden.
Şimdi masamı toplamalıyım. Sekreterime de söylerim, bana randevu alır, elbiselerim de gelmiştir nasılsa.
Çok hızlı tempoda yaşıyordu genç kadın. Bir yandan işi, sorumlulukları, diğer yandan özel hayatı, çalkantı geçen günleri. Bir türlü düzelmiyordu. Karşıdan bakılınca bir çok insan onun yerinde olmak isterdi belki de,o yine de memnun değildi yaşadıklarından.
Hep birşeyler kovalıyor, hep birşeylere yetişmek zorunda kalıyordu .
Eksik vardı. Birşeyler hep eksikti yaşantısında.
Parası, evi, kendine ayıracak zamanı, evini kapısında onu bekleyen köpeği bile vardı. Hizmetçileri işlerini görüyordu.
Ama o hep hoşnutsuzdu.
Günleri kovalıyordu sanki, zaman su gibi akıp geçiyordu.
Son zamanlarda pek az konuşuyor, hafif bir tebessüm yayılıyordu en sevimli halinde bile.
Öyle değildi eskiden, güldümü, kahkahalarla gülerdi. Onun bulunduğu her yer neşelenir, kuşlar inzivaya çekilirlerdi. Etrafında pervane olan sayısız genç adam olurdu sürekli. Ama o , kendinden emin, hep bir eda ve tavırla hiçbirine yüz vermezdi. Mesafeliydi. Upuzun sarı saçlarını tepesinde atkuyruğu toplar, boynu kuğu gibi ortaya çıkardı. Ayağında herzaman şık, sade, zarif pabuçları, üstünde ise kimselerde göremeyeceğiniz kıyafetlerle dolaşırdı.
Şimdilerde de çok güzeldi, yaşı ilerlemiş olmasına rağmen hala alımlıydı. Sarı saçları kulak memelerini biraz örtüyordu. Dalgalarını kendi haline bırakmıştı ne zamandır. Kendi hayatı gibi. Gözleri ise masmavi parlıyordu o dalgaların arasında. Yüzü dalgalı bir denizi andırıyordu. Duru, donuk ama bir okadar da dalgalıydı işte.
Yüz hatları değişmemişti, ama duruşu değişmişti. Eski halinden eser yoktu. Canlı heykel gibiydi yürürken şimdilerde. Kaskatı, buzgibi.
Önce dedi, kuoföre gideyim. Orada işim çabuk biter. Önceden randevu aldımıştım nasılsa. Sonra diğer işlerimi hallederim.
Öyle de yaptı.
Şöförü arabanın kapısını açtı. İndi.
Hızlı hızlı çıktı merdivenleri. Kuoför baya kalabalıktı. İçeri girince onu tanıyan çalışanlardan biri,
-Sizi biraz bekleteceğiz, ama fazla değil, 2-3 dakika.
-Tamam dedi, acelem var, daha uzun sürmesin.
Oyalanmak için sehpanın üstündeki dergileri karıştırmaya başladı. Zaman başka nasıl geçecekti. Bir yandan da saatine bakıyordu.
Öylesine göz gezdiriyordu işte. Sayfaları atlaya zıplaya.
Bir sayfada durdu. Tam geçecekti sayfayı ki gözü bir resme takıldı.
Dondu kaldı. Bir daha baktı.
Resim, koskoca bir havuzun kenarında çekilmişti. Arkasındaki evin muhteşemliğini seçmek hiç te zor değildi. Havuz başındaki beyaz demirden ihtişamlı koltukların birine oturmuş sarı upuzun saçlarını tepesiinde atkuyruğu yapmış, çok hoş, çok çekici bir bayan, ayak ayak üstüne atmış, ellerini dizlerinin üstünde birbirine kenetler vaziyetteydi. Arkasında bir adam.
Kapkara saçları biraz uzun, arkaya doğru taralı, kırlaşmış sakalları hafif uzamış gözünde güneş gözlüğü, ayağında şortu ile koltuğa yaslanmış olarak durmaktaydı.
Resmin altında yazılanları okudu hızlıca. Kalbi küt küt atıyordu.
"Sayılı sanayicilerimizden Ercüment Ceylan’ın büyük kızı Mine Ceylan, ikinci evliliğini Murat Sakarya ile yaptı. Mutlu çift balaylarını Maldivler’de geçirdikten sonra Beykoz sırtlarındaki yeni malikanelerine yerleştiler yazıyordu "
Görevli seslendi. Buyurun sizi böyle alalım...
Saçları yıkandı, fön çekildi. Birkaç yerine mana buldu, tekrar düzeltildi. Makyajını da orada yaptırsa iyi olacaktı.
Öyle de yaptı. İşi bitmişti, teşekkür etti ve çıktı.
Aklında hala o resim ve altında yazılanlar takılıydı. Yarım saat önceki şaşkınlığını üstünden atmıştı ama, hala o resmi atamıyordu aklından.
Kaç sene geçti üstünden dedi. Ne zamandır görmemiştim çok değişmiş. Ama gülümsemesi... Aynı. Yanındaki de benim eski halime ne kadar da benziyor. Yoksa benmi benzetiyorum.. yok canım, yok gerçekten benziyor, özellike saçları.
Arabasının kapısını açtı şöförü. Bindi.
-Annemi alacağız dedi şöföre.
Annesini aradı, geliyorum anne, hazırmısın? Yarım saatte ordayım, görüşürüz.
Yarım saati biraz geçmişti vardıklarında. Annesi hazırdı. Sade siyah bir tayyör ve beyaz incileri, kısacık saçlarıyla onu bekliyordu.
-Çok güzelsin anne.
-Özellikle bugün güzel olmalıydım dedi annesi.
Arabaya doğru yürüdüler.
Şöföre kendi evine gidileceğini tembihledikten sonra annesine döndü.
-Nasılsın bakalım?
-Esas ben sana sorayım? Sen nasılsın, heyecanlımısın?
-Pek değil dedi. En çok sen görünce tepkin ne olacak onu merak ediyorum.
-Sen en sonunda birini beğenmişsin, yemeğe tanışmak için gidiyorum da, beğenmezmiyim.Bundan güzel ne olabilir. Keşke baban da sağ olaydı da bugünü o da görseydi.
-Annne dedi genç kadın. Şimdi sırasımı?
-Napayım kızım, aklımda o var. Zamansız ölümü, senin işleri devralman, Kendi hayatını, hayallerini ertelemen az şeymi...
Annesi "hayallerini erteleme" deyince içi cız etti. Eski günlere gitti biran.
Üniversitede son senesiydi. Bir yıldır birlikte olduğu Murat ile okul biter bitmez işi resmiyete dökeceklerdi. Birbirlerine deliler gibi aşıktılar.O onun gülümsemesine, mrat ise saçlarına bayılıyordu en çok. Anlaşıyorlardı da. Aynı bölümden mezun olacaklar kendi işlerini kuracaklardı. Ama öyle olmadı , olamadı. Herşey ailemle onu tanıştırıncaya kadar iyiydi de, ne olduysa ondan sonra oldu. Benim ailemin bu kadar varlıklı olduğunu tahmin etmemişti. Değişti birden. Ne zaman kendi işimizi kurmaktan bahsetsek, gerek olmadığını söylemeye başladı. Onun kafasında hazır olan bir işi sahiplenmek yerleşmişti. Babam bunu ilk konuşmasında daha anlamış. Beni uyarmıştı da, ben anlamamakta diretmiştim. Zaman babamı haklı çıkardı. Ben de anladım ama iş şten geçmişti. Aramız bu konu yüzünden baya açıldı. Kendimize saygımızı bile yitirdik. Ben hiçbir zaman kendimi babamn varlığına yaslamak istemedim. Ama o asla vazgeçmedi.
-Nerde tanışmıştınız siz?
Sıyrıldı annesinin sesini duyunca düşüncelerien.
-Dedim ya anne, geçen sene İtalya’ya bir seminere gitmiştim Orada tanıştık Üniversitede öğretim görevlisiymiş. Yeni döndü daha. Şimdi benim okuduğum üniversitede görevli. Görgülü, bilgili, beyefendi biri. Konuşmsını oturmasını kalkmasını bilenlerden. Benden de bir beklentisi yok.
-Pekala dedi annesi. Seni seviyormu ?
-Tapıyor.
-Ya sen?
Cevap vermedi genç kadın. Başını sallamakla yetindi.
-Sonunda.... diiye devam eden annesinin cümlesinin sonunu dinlemeden kendi düşüncelerine daldı yine. Sadece dedi, sadece gülümsemesi değişmemiş.
Eve varmışlardı. Annesini aşağıda bırakarak hızlıca yukarıya odasına çıktı. Elbisesi de gelmiş, asılmıştı dolabına.
Askısından aldı, üstüne şöyle bir tuttu.
Pudra rengi, hafif parlak kumaştan yapılmış göğsünden üstünü ve kollarının bir kısmını kapatacak şekilde fransız dantel ile süsülü elbisesini giydi. Papuçlarını giyip, takılarını da taktıktan sonra aynada şöyle bir kendine baktı.
Gülümse dedi kendi kendine, gülümse biraz.
Herzamanki kokusunu süründü, ayakkabılaıyla aynı renk çantasını da alıp, odadan çıktı.
-Çok güzelsin kızım dedi annesi, gayri ihtiyari onu görünce..
Yemek yiyecekleri mekana geldiklerinde genç adam onları bekliyordu.
Geldklerin görünce ayağa kalktı.
-Annem dedi genç kadın.
-Cihat ile sonunda tanııyorsun anneciğim .
-Sizi tanıdığıma memnun oldum efendim dedi genç adam. Elini uzattı, sonra hafifçe dudaklana götürdü.
Anne Cihat’ı görünce epeyşaşırdı. Yüzünden belli oldu mu bilemedi.
Oturdular.
Yemekler bitmiş, hoş sohpet geçen güzel bir gecenin ardından genç adam ,
-Sırası ve yeri değil belki ama, ben kızınızı seviyorum, izniniz olursa fazla uzatmayalım istiyoruz dedi.
Annesi bu defa da genç adamın acelesine şaşırmış olmasına rağmen kendini yine toparlayarak.
-İnşallah evladım, ailenle de tanışalım, hayırlısı dedi.
Genç adamın yüzü gülüyordu.
-En kısa zamanda efendim. Onlar da sizlerle tanışmak istiyorlar.
İlerideki bir tarihe ailece görüşmek üzere sözleşip, ayrıldılar.
Anne kız arabada hiç konuşmadılar.
Eve geldiklerinde
-Eee anne nasıl buldun diye sordu genç kadın.
-Beğendim dedi, biraz çocuk gibi, ilk aşkı sensin sanki. Öyle geldi bana.
-Hiç sormadım, olabilir dedi genç kadın.
-Beni bu gece iki kez şaşırttı dedi annesi. Bir tanesini biliyorsun söylememe gerek yok, evlilik içiin acele etmesine şaşırdım.
-Diğeri?
-Daha onu ilk gördüğümde yaşadım ilk şaşkınlığmı da. Dikkat ettinmi sende gülümsemesine.
-Evet anne, ne kadar benziyor değilmi? Ben de bugün anladım neden onu seçtiğimi. Başından beri biliyordum da kendime bile itiraf edemiyordum belki... Ta ki o resmi görünceye kadar.
Bir tek gülümsemesi değişmemiş biliyormusun?
I.Kaplan
11.7.2011
YORUMLAR
-Evet anne, ne kadar benziyor değilmi? Ben de bugün anladım neden onu seçtiğimi. Başından beri biliyordum da kendime bile itiraf edemiyordum belki... Ta ki o resmi görünceye kadar.
Bir tek" gülümsemesi "değişmemiş biliyormusun...)
Güzeldi tebrikler,düşündürücü...sonraki sevgililer; hep bir öncekinden izler barındırır, diyesim geldi...
saygılar
Ruhumveben
Teşekkür ederim, beğendiğiniz için.
Ruhumveben
Sevgiler.
Harika... Keyifle okudum, su gibi aktı gitti. Diliniz ayıklanmış, hayatın içinden ve yormuyor. Ustaca kurgulanmış paylaşımınızı yürekten tebrik ediyorum.