BÜYÜK KURŞUNLAR KÜÇÜK ÖLÜMLER
Bir gemi kalkar, bizim oradan
yekinir kalkar, yitik çocuklar topraktan
her gece Yelekçe’de bir ışık olur
bir çocuk tanrı, aşkı çalışıyordur.
Mustafa Muğlalı Kışlası’nın arazisine atılmış bir bomba ile oynuyan bir çocuk öldü, beş çocuk yaralandı. Haber okuyunca, aklıma hem “Mustafa Muğlalı, Kürtleri öldürmeye devam ediyor” diye bir cümle düştü. Muğlalı’nın naçiz vücudu toprak olmuş olabilir, ama ruhu, her apoletlinin içinde yaşıyor. Bunun en iyi kanıtı da böyle bir olay olabilirdi ancak. Zaten Özalp ilçesinin göbeğine yapılan kışlaya “Mustafa Muğlalı Kışlası” denmesinin nedeni de, Muğlalı’nın ruhunu yaşatmak içindi. İşte bu kışlanın arazisine bırakılmış, yada bu kışlada üzerlerine atılmış bir bomba ile beş kürt çocuğu yaralanmış, biri ise ölmüştü. Tabi ki bu olay için soruşturma açıldı, ancak, bir tek askerin bile ifadesi alınmadı, alınamadı. Çünkü, alınsaydı ‘Muğlalı Sendorumu’ na yol açardı. Bir Kürtü veya birçok Kürtü öldüren veya bununu için emir veren, bir asker yargı önüne çıkarılırsa, bu ‘Muğlalı Sendorumu’na yol açıyor. Soruşturmanın onlara dokunmamasının nedeni bu.
Çocuklar masallara inanır. Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte devlere. Bizim çocukluk devimiz Nısnıs’tı. Onda korkar gibi yapardık, ama daha çok nasıl birşey olduğunu merak ederdik. Her anlatıldığında biraz değişirdi, mağarası bazen falan dağda, bazen fişmekan tepede olurdu. Bazen baca boşluğunda, bazen de bir sis gibi kapı aralarında sızardı. Doğrusun söylemek gerekirse, biz onun bir kötülüğünü görmedik. Sadece bir gölge gibi gezindi durdu, çocuk gökyüzümüzde.
Sanırım artık kimse, çocukları korkutmak için, ‘kötü kalpli dev’ masalları anlatımıyordur. Çünkü kötü kalpli dev, herşeyi yutan bir boşluk, bir karanlık gibi, şehirlere, köylere çökmüş, durmadan çocukları karanlığına çekip, yutuyor. Ve artık çocuklar biliyor, kötü devin kim olduğunu. Küçükcük ellerine, küçük taşlar alıp atıyorlar. Belki karanlığı ürkütürüz, korkuturuz da, bizde vazgeçer. Artık öldürmez bizi diye. Ama, küçük taşlar attılar diye de, onları alıpbüyük, karanlık zindalara atıyorlar.
Çocukken bizim hiç oyuncağımız olmadı. Biraz önce yazdığım cümleyi, yıllar sonra binlerce kürt çocuğu yazacak biliyorum. Onların da hiç oyuncağı yok. Bundandır, taş ve toprak olmayan bir şey gördüklerinde, büyük bir merakla kurcalamaları. Bundan bir oyuncak, bir oyun çıkarmaya çalışmaları. Onlar, oynayacak metal bir şey bulmanın heyecanını yaşarken patlıyor, kötü ruhluların araziye – tarlaya bıraktığı bombalar. Daha ne olduğunu anlamadan, kan revan içinde kalıyor küçükçük bedenleri.
ÇOCUKLARI KÜÇÜK KURŞUNLA MI ÖLDÜRÜRLER?
“Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?” Sırbistan sınırına 10 km uzaktaki Boşnak şehrinde, adı bilinmeyen bir çocuğunu sorusu bu. 11 Temmuz 1995′da yapılan katliamda öldürülmüş. Öldürüldüğünde 4 yaşındaymış. (*) Lal eder böyle bir soru insanı, değil mi? Çocuklar, hiç olmasa zalimlerde, bu kadar insaf olur sanıyorlar. Çocuk aklı işte. Bilmezler ki en büyük kurşunları, savaşla hiç ilgisi olmayan çocuklar için yaparlar.
Ceylan Önkol’u öldüren, bomba en büyüklerindendi. Annesi, kızının parçalarını eteği ile toplayıp, kefenlemişti.Uğur Kaymaz ile babasına sıkılan kurşunlar, aynı büyüklükteydi. Üstelik kurşunu sakınmadılar, her yaşı için, bir kurşunu sıktılar Uğur’a. Mustafa Muğlalı Kışlası’nın arazisinde patlıyan mühimmat o kadar büylüktü ki, altı çocuğu öldürecek kadar. Beşi yaralı kurtuldu, Oğuzhan Akyürek, o kadar şanslı değildi. Büyük devletin, büyük bombası ile öldü. Cizre’de, Diren’i devletin en büyük panzeri ezdi.
Madem bu bir savaş, madem çocukları öldürüyoruz. O zaman, içinde çocuk geçen bütün şiirleri de yakalım. Madem çocuk öldürmek normal, madem bir çocuk bomba ile parçalandığın da, Dünyanın dengesi bozulmuyor, o zaman bütün masalları da yakalım. İçinde çocuk geçen bütün öyküleri karanlık kuyulara atalım. Dünya bir çöl olsun öyle ise.
Babaannem her sabah Yelekçe’ye yakarırdı. Çocuklarını, torunlarını, tarlarını, ekinlerini, ineklerini, koyunlarını ve kuzlarını korusun diye. Aynı duayı cümle alem içinde tekrarlardı. Tane tane söylerdi isteklerini. Anlaşılmaması mümkün değildi. Ve Yelekçe elinden geldiğince korurdu onları. Babaannem artık yok. Çocukları koruması için Yelekçe’ye yakaracak kimse kalmadı. Tanrı, bu yüzden mı kayıtsız, çocuk ölmeye.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.