Yarım Asrı Geride Bırakmak
Yarım Asrı Geride Bırakmak
Bu güne değin her ne kadar olumsuz anlamda kullanılsa da, görülse de aslında “Yaşlanmak” bir ayrıcalıktır bana göre..!
Birey olmayı başarmışsak, sosyal bir yaşam sürdürebiliyorsak, her yaşın güzelliği olduğunun farkındaysak , kendi kendimize yettiğimiz sürece sorun yok demektir.
Sorumluluklarımızın bir çoğunu yerine getirmiş kişiler olarak, kalan zamanı iyi değerlendirirsek, bu zamanı kendimiz için kullanırsak , daha fazla yaşanacak, “Yaşlanacak” şeyler var demektir..
Çevremize baktığımızda henüz otuzlu yaşlarda olup hayattan bezmiş nice insanlar görürüz, ya da yetmişinde olup hayat dolu insanlar.Ben bir uzman değilim ama bunca yılı adımlarken gözlemlediğim şu ki , her şey kişinin o ince çizgiyi algılamasıyla oluşuyor.
Ya hayatı kendine zindan edeceksin..
Başkalarına bağımlı yaşayarak (eş, sevgili, çocuklar, dostlar)
Kendini kısıtlayarak…………..( ayıp, günah, yaşıma, başıma uymaz)
Kendini dinleyerek……………( hastalık vesaire)
Çevre için yaşadığınızda beklentiler bitmez ve siz geriye dönüp baktığınızda heybenizde pişmanlıklardan başka bir şey bulamazsınız.
Unutmamalıyız ki;Kendilerinin ne istediğini bilmeyen kişiler, bizlerin duygu ve düşüncelerini anlamakta çok acizdirler..
Küçük bir kısadan hisseyle örneklersek..!!
Hindistan’da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş. Ve ona “Renklerin Ustası” anlamına gelen Ranga Guru derlermiş.
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış. Son resmini yaparak Ranga Guru’ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru ise, “Sen artık ressam sayılırsın Raciçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek” diyerek, resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yere koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki!
Resmi alıp Ranga Guru’ya götürmüş ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Raciçi resmi yeniden yapmış ve yine ustasına götürmüş.
Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru. Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte. Ve yanına, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazıyı da bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra meydana gittiğinde resmine hiç dokunulmadığını görmüş. Fırçalar da boyalar da hiç kullanılmamış. Çok sevinmiş. Koşarak Ranga Guru’ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.
Ranga Guru ise, “Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. Oysa ikinci konumda, onlardan hatalarını düzeltmelerini, yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi…
“Sevgili Raciçi, mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiçbir değeri yoktur. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma...(Alıntı)”
Yıkıcı olmak çok kolay elbette ama yapıcı olmak eğitim gerektirdiği kadar yürek isteyen bir eylemdir.O nedenle hayat bana öğretti ki ; hak etmeyenlere emek harcamamak, bizi anlamayanlara kendimizi anlatmaya çalışarak zaman kaybetmemek.Unutmayalım ki o son nefes ne zaman bilinmez ve boşa harcanacak tek bir saniyemiz yok.
Ya da her yaşın güzelliğinin farkında, hayatın bize milyonlarca kardeşimiz arasından seçilmiş bir armağan olduğunu ve bu armağanında en iyi bizim tarafımızdan değerleneceğinin bilincinde olduğumuzda daha yaşanacak çok şey olduğunu bilmek.
Her yeni güne gülümseyen güneş gibi, aynada kendimize ışıl ışıl gülümseyerek “ günaydın” diyebilmek ve bu sıcaklığı çevremizdekilere de bulaştırmak. Aşırıya kaçmadıklara sürece herkesi hatalarıyla kabullenip sınırsız sevgi ve hoşgörümüzü sunmak, Thomas Henry Huxley’in dediği gibi “Hayatın gerçek amacı bilgi değil ;eylemdir” enerjimiz yettiğince yapıcı, yaratıcı faaliyetlerle yaşadığımızı hissedip kalıcı güzelliklere imza atmak.
Biliyorum ki kalan zaman diliminde , düşüncelerime, yapabileceklerime, hayallerime elimden geldiğince kısıtlama getirmeyeceğim ve yine başarabildiğim kadar ruh ve beden sağlığıma, dikkat edeceğim.
Ne dersiniz? Yarım asrı geride bırakan tüm dostlar.
Bundan sonra hiç olmadığımız kadar baş başa kalalım mı kendimizle?
Bir çok kangren ilişkiyi keselim tek tek ve budanmış da olsa sevgilerimiz yenilerini yeşertelim yeniden.Es geçtiğimiz ve ötelediğimiz bir çok ertelenmişliklerimizi alalım sıraya, meğer ne güzelmiş kendimizle sulh olmak, kendimizi sevdiğimizi bilmek ve kendimiz için bir şeyler yapabilmek diyelim. Sorunlarımızın bir kısmını düşünce yoluyla, insanın kendisini sorgulamasıyla ve kesinlikle dürüst davranmasıyla aşabiliyor insan.
Her ne olursa olsun, bugün; ailesini, işini, sevdiği her şeyini kaybeden ve hatta borcun içinde yüzen, insanlar için dahi! daha da fazla kaybedeceği bir şeyler muhakkak vardır , bu yüzden asla pes edilmemeli ve cesurca sorgulamalıyız kendimizi diye düşünüyorum.
Doğal sevgilerle kucaklaşmak, doğal beslenmek, kısaca doğal yaşamak.
Evet dünlerle bu günü harmanladığımızda, yarın için çok daha umutlanmalıyız şimdi.Daha bir güzel bakmalıyız yaşama, acılarımızı da sevmeliyiz , mutluklarımız gibi ve tüm duygularımızla barışık olmayı ve savaşmayı, tabi ki her tür zorlukla.
Gün susacak, gece sızacak ruhumuzdaki çatlaklardan içeriye.Zaman ağır adımlarla ilerlerken, biz dörtnala koşacağız yarınlara. Yaşam bizi kovalayacak, biz ötelerdeki düşlerimizi.
İçimizde ardı ardına kopuyorken fırtınalar, yüzümüzde dingin bir liman sakinliğinin kafa tutuşu olacak rüzgara.Beyaz bir mendille el sallayacağız geçip giden dünlere, dünlerdeki
her şeye ve yüreğimizde demirleyen her sevgiyi hafızamızda ölümsüzleştirip, asacağız ışığa kesilmiş gökyüzüne yıldız yıldız ve devirmişken yarım asrı, tutunacağız sevgiyle hayata..
Figen YARAR
(Adalı)
11.07.2011
Avşa
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.