- 724 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE ÖYLE BİR ÖYKÜ!..
Bugün,onun izin günüydü.Pazar!..Diğer günlerden çok farklıydı,bu gün! Bu günün gelmesini dört gözle bekliyordu.Pazar’ı o denli çok seviyordu ki; gizemli bir güç; saplanmış olduğu anafordan çekip alıyor,sanki hiç yaşamadığı aşkının dinginliğinde hayal alemine sürüklüyordu.Halbuki gerçek aşkı yaşamayı o denli arzulamıştı ki; genç kızlığında.Olmamıştı işte.Kaderin; ağlarını, makus talihinin üzerinde erkenden öreceğini nereden bilebilirdi.
Sabah ezanıyla uyanmış,bildiği duaları, okumuş,”daha beter durumlara düşürmemek için” Tanrısına yalvarmıştı.Ezan sesi,nihayete erene dek,iç dünyasındaki bilinmezliklerde gezinip durdu;ülkesinden kopmadığı,ilk genç kızlık zamanlarını anımsadı.Kilise papazı tarafından nasıl da tongaya düşürülmüştü.O kahrolası anıları,yaşamında bir dönüm noktası;hayata öfkeyle,kinle bakışının miladi tarihi olmuştu sanki. Mayıs ayının bir Pazar sabahı,ilkbaharın bütün muhteşem canlılığı,doğanın üzerinde halı gibi serilmişken;bir anda kendi içindeki mevsim,Sibirya’nın buzullu havasına dönüşmüştü…
Yatağında sağa sola döndü.Uyku,uçup gitmişti gözlerinden.Yatağından fırladı.Perdeyi araladı.Ankara kalesinin ihtişamının, kerhanenin üzerine doğru koruyucu bir baba şefkatiyle kol kanat gerdiğini hissetti.Bu tarihi kale sanki kendine güven veriyordu.On yıldır,her sabah pencereyi açışında aynı duyguları içersinde duyumsardı;Osman’lının altı yüz yıldır huzur veren nal seslerini.
“Şimdi huzur mu kaldı,üç kıtada! “ diye iç çekti.
Buraya düştü düşeli bütün hayallerinden kendisini soyutlamış;sıradan bir insan,uzaktan kumandalı bir robota dönüşüvermişti.
Ne güzel! Bugün,vizite defteri kapalı kalacaktı; erkeklerin hoyratça isteklerine boyun eğmeyecek;hayalleri, tarumar olmayacaktı. İstese; bugün de çalışabilirdi.Paraya düşkünlüğü de kalmamıştı.”Paranın açamayacağı kapı olmadığını çok iyi biliyordu.”Zaten,doğduğu anavatanından,Ukrayna’dan buralara dek ne için gelmişti.Para için değil miydi? Bir yere kadar paraya Tanrısı gibi tapmıştı.Ne kadar çok parası olursa;o denli güçlü olacağını,kenara köşeye atılmış paçavra olmaktan kurtulacağına inanmıştı.Çok da parası oldu.Yine de yüreğindeki boşluğu doldurmaya yetmedi.Günlerin hep öyle geçip gideceğini,yaşamının monotonluktan kurtulamayacağını sanıyordu…
İki üç saat sonra!..
Üzerindeki libaslarını değiştirdi.Kızıl renkli peruğunu kafasına taktı. “Kızıl saçlı” peruğu,çok sevdiğini biliyordu,biraz sonra gelecek olan sevdalısının!
Kirpiklerine rimel çekti. Dudaklarına,kızıl saçlarına zıt olmayan rujdan sürdü.Dudaklarını,aynanın karşısında birleştirip emdi adeta.Sonra dudaklarını araladı;nar çiçeği gibi parlıyorlardı.
Aşağıdan fahişe arkadaşlarının sesleri gelmeye başlamıştı.Pencereden, sokaklara göz gezdirdi.Erkekler, sabahın erken saatleri olmasına rağmen; koşuşup duruyorlardı,sağa sola…Şimdi çalışmaya başlasaydı; belki de beşinci erkek,üzerinden geçip gidecekti. Bakışlarını daha dikkatlice çevirdi kalabalığa. O’nu göremedi. Ama; her an gelebilirdi.Yüreği hızlı hızlı atmaya başladı. İlk kez bir erkeğe yürekten bağlanıyordu.Sonu ne olursa olsun bu sarışın adamı sevmişti.Hem de delicesine…Onda ne bulduğuna kendisi de bilmiyordu ama; ayaklarını yerden hoplatan,hayatın hoyrat akışına inat,ona doğru sürükleyen tılsımlı bir güce yenik düşmüştü işte!..Yıllardır özlemini çektiği,hiç tatmadığı “aşk”mıydı bu,bilmiyordu doğrusu.
Kapının tıkırtısıyla kendine çeki düzen verdi.Ayağa kalktı.Kapı tekrar tıkırtayınca:
- Girin! Dedi.
Bu adamın;uzun boyu,kırçıllaşmış sarışın saçları,derin yüz çizgileri,yılların tecrübesini yansıtan gözlerinin altındaki derin halkaları;kendine güven veriyor,sığınacak bir liman olarak görüyordu.
-Hoş geldin,sevgilim!
Adam,sarılıp öptü dudaklarından.İkisi de nefessiz kaldılar.
Biraz sonra sevgilisinin kullandığı arabanın içerisinde oldukça mutlu görünüyorlardı.
Adam:
-Nereye gitmek istersin,sevgilim? Dedi.
Kadın:
-Seninle cehenneme bile gitmeye razıyım!
Elleri kenetlendi.Gözlerindeki mutluluk ışığı,köprü oldu ikisinin de yaşamlarında.
Araba,son surat Mogan gölüne doğru yöneldi…
YORUMLAR
Tebrikler Ayhan Sarıkaya, valla sosyal konuları işlemede marka oldunuz haberiniz olsun. :)))) Yine güzeldi. Eser' e tamamen katılıyorum. Galiba kalemi özgür bırakmak gerekiyor. Tebrikler, selamlar...
ayhansarıkaya
Selamlar.
ayhansarıkaya
Selamlar.
Ne gariptir ki gerçek ve var olan sözcükler, bizi incitirler. Varlıklarını biliriz ama duymayı istemeyiz. Hayal dünyamızı bozmalarımıdır korkumuz? Bilinmez. Bir konu işleyecekse yazar, ya o konunun tüm kelimelerini kullanmalı ya da o konuyu hiç ele almamalı. Sizin cesaretinizi, açık yürekliliğinizi ve kelimeleri kullanışınızdaki özgürlüğünüzü seviyorum, takdir ediyorum." Şeyin şeyi" demekle olmuyor, bence. Aynen devam.
Ayhan Sarıkaya yazıları bu yüzden farklı ve özel. Bu öyküde olduğu gibi...Saygılar, selamlar.
ayhansarıkaya
Tek kelime ile kalem özgür olmalı...
Tşkler Eser Hanım.
Selamlar.
Kadın her yerde her konumda ve her koşulda kadındır! Yaşadığıyla, yaşattığıyla, yanılgıları, yanıltttıkları, günahı sevabıyla...
Bir hayat kadını da olsa kahramanımız, sonuçta bir insan; kıpırdanmayı bekleyen, seven, sevilen yüreğiyle, acıyan, sevinen, üzülen, kırılan yanıyla...
Yaşamın rüzgârları farklı nedenlerle farklı coğrafyalara da savursa, kadın hep kadındır; bir kedi yavrusu gibi şefkat ve sevgi bekleyen yanıyla, bir çocuk masumiyetiyle, aşkı kana kana içme arzusuyla...
Bu hayattan kesitlerle dolu yazıda ufak tefek yazım hataları ve bir de Aynur hanmın dediği gibi " fahişe" sözcüğü olmasaydı çok daha iyi olurdu tabii. Ama; yazının doğallığı, gerçekliği, içtenliği, yalınlığı ve okura yansıttıklarının yanında, bunların hiç biri o kadar önemli değil!
Değerli kaleminize ve insancıl hasletlerle dolu özünüze her zaman ki saygım ve dost selamlarımla, Ayhan Bey...
ayhansarıkaya
Çok tşk.ler hocam,bu güzide yorumunuz için...
Selamlar,saygılar fazlasıyla...
RefikaDoğan
Saat 12 olmadan eve dönseler iyi olur; 12 de çanlar çalıyor biliyorsun...
Yine hayatın içinden ve oldukça anlamlı bir yazı. Tebrik ederim Ayhan Bey,
saygımla.
ayhansarıkaya
Selamlar.
sevgili ayhan...herkesin ipliğini pazara çıkarmayı çok iyi biliyorsunda yenge hanım....bir gün...dumanını çıkartacaktır bilesin....yazın çok güzeldi.....saygılar
ayhansarıkaya
Hanım da essah sanacak valla. Yazarlığa soyunmadık mı bizler?Kabuğumuzu yırtmamamız lazım artık.
Selamlar gomutanım.Gelmiyon mu,Angaraya?
Merhabalar Ayhan Bey nasılsınız umarım iyisinizdir. Yine çok güçlü bir anlatımdı. Beğenerek okudum. Saygı ve selamlarımla.
ayhansarıkaya
Selamlar...
Aysel AKSÜMER
“Şimdi huzur mu kaldı,üç kıtada! “ diye iç çekti." Dünya konularına kafa yoran bir hayat kadınıymış.
Anlatımını beğendim. Yalnız bir şey gözümü tırmaladı. Bir paragrafta " fahişe arkadaşları" demişsin. Bence fahişe kelimesini kullanmasan da okurlar arkadaşların ne tür olduğunu anlardı. Dili biraz edebilikten uzaklaştırmış o kelime. Kullanılmaz demiyorum, orada şık durmamış sadece.
Gerçekten senin gösterdiğin değişime hayretler içinde şahidim. Azmin sonucu olsa gerek. Kutluyorum seni Ayhan Abi.
Saygılar.
ayhansarıkaya
E! klavuzumuz sen olunca;bizler de kötünün iyisi olmaya çalışıyoruz.
Desdeklerinden her zaman güç almışımdır.
Selamlar,iyi pazarlar canım kardeşim.
(şimdi hanımla dışarıya çıkıp gezmeyi hak ettim.)
Aynur Engindeniz
Selamlar Ayhan Abi.