- 2590 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
seni seviyorum sevgili
İtirafımdır;
Ucu Kaf Dağı’nda değil dedim burnumun ama öyleymiş! Sana yaptıklarımdan sonra, haklı olarak, öyle bir vurdun ki o burnumu yerlere, yüzümü kaybettim yüzsüz kaldım; kaç yüzüm vardı bilmiyorum fakat riyakarlığımdan utandım.
Sırlı camların ardından bakan çocuktu yüreğin; ben o yüreği çok sevdim, dokunmak kirletmek istemedim ama dile getirdiğin hırçın kıskançlığım kirletti beni… Sen de bana dair ne kadar iyi duygu varsa hepsine ihanet ettim. Ben kıyamette kopsa, akrepler yerimi yurdumu sarsa da teslim olmaz haykırırım derim ki "bu kadını çok sevdim"... " Yıllardır hiç hissetmediğim bir duygu bu; uzaktan da olsa bir ses; O, aşktan bahsedişlerin var ya, ne zaman başkalarına aşktan bahsetsen, yetim hissettim kendimi…Öyle olsun dedim, yıllar geçse de, saçlarına ak düşse de sevdim yüreciğini…
Bin senedir yapayalnız kör bir odada bir başıma yaşıyorum, ne kadar yaşarım bilmiyorum ama en sevdiğim yüreği aptalca bir kıskançlık uğruna kırdım diye ölmek istiyorum…AAAAh seni çok seviyorum....
Sığınacağım; duldasında uyuyacağım, göğsüne masum bir kız çocuğu gibi uzanacağım bir yüreğe ihtiyacım var! …O yüreği buldum sende; gönlünü öptüm; kıskandım çok kıskandım; gerçek bir sevgiye ihtiyacım vardı ve ben bir tek sende sevilmeyi hak eden bir yüreği sevdim. Sırtımdaki hüzün bulutları ağlamaklı oldu, kaldıramadım, özellikle senin sevgineydi sunduklarım ve sevilmeyi aldığın nefes kadar hak eden O cananım yüreğini çok sevdim… Ama bir anason kokusuna, bir arpa suyuna eşeklik edip, alkole verdim kirlerimi, kardım, kıskançlığımda yoğurdum ama kaldıramadım heba ettim masum sevgini…
Ne olur üzülme! Kirli olan benim ve seni kirlettim, içime konulmuş fıtrattan gelen kötüyü kustum, halbuki onu öldürdüğümü sanıyordum; ama kıskançlığım hortlattı ölüyü! Ben sana sevdalı olabilecek bir adam olabilirim ama dünyanın düzeni böyle değil! Kadınlar hep dik duranı severler… Ne yapayım; ben seni "düşe kalka sevdim" , sende kaybolmak senin özüne karışmak istedim… Taaa ilk başlardan beri sesinde soluğunda bir seni istedim, bir de kendime masumane bana kol kola ellerini. Hep iyi yönlerimi göstermek istedim; demedim ki budur benim çirkinliklerim!
Sonunda zemberek attı, saat dağıldı, o güzelim yüreğini yerle bir ettim.
Seni okyanusun derin buz gibi sularına saldığımı biliyorum ve o sular boğsun ki beni; seni çok sevdim… Bilmiyorum, belki de buna ihtiyacım vardı; sana tutunmak istedim. Ama ne oldu sonunda; değil seni küçücük bir elma şekerini bile hak etmediğimi gösterdim. Bu satırların üstüne seni seven bir adamın gözyaşları akıyor! Göz yaşlarım kan olsaydı da beni öldürseydi, o canım yüreciğini üzmeseydim… Ölmez bir aşka ihtiyacım vardı; onu sende büyüttüm, kısacık bir zamanda yüreğimde dağ gibi bir ağaç eyledim ; öyle meyve-gölge veren ölmez ağaçlardan… Nazım’ın Gülhane Parkı’ndaki ağacı gibi bin bir yumuşacık yaprağımla sedef beyazlığında dokunmak istedim duygularına; sende ışıldamak istedim, sende yunmak istedim bütün kirlerimden….
Her şeye sebep, KÖR bir kıskançlıktır…İnsan sevdiğini insanı kıskanabilir! Kıskandım işte hem de deliler gibi, başka hiç kimseyi kıskanmadığım gibi…
Ben senin yanında ancak sana türab sayılırım... Ama andım olsun ki sana olan aşkımı, Dostoyevski’nin "insancıklar"ında sunduğunca bir ince dil kullanarak; o’nun Sofya’ya olan aşkınca yansıtacağım kitaplarıma… Andım olsun ki; okuyabildiğim kadar okuyacağım, nefesim elverdiğince; okuduklarımla besleyeceğim aşkımı ve tarihe bir not olarak düşeceğim senli günleri, sana olan ölmez sevgimi…
Ne olursa olsun, her şeye rağmen seni hak ediyorum. Affetme beni ama, ne olur üzme taptığım yüreğini… Ölmez ağacım gölgende serinliyorum!
Hidayet’in
YORUMLAR
Ben bugüne kadar türlü aşk mektuplarını sayfalarca defalarca, ama ünlü yazarlardan ama ünlü şair sonelerinden okudum. Okudum da beğendim sanmışım. Okudum da gerçek sanmışım. Hayır hayır... Bu yazı erteledi tüm düşüncelerimi, bu yazı cezp etti beni, büyüledi sanki...
Aynı kıskançlık şeytanı dolayısıyla bitirdiğim bir aşktı benimkiside.. Sonra aşk galip geldi ve ne olursa olsun dedim geri döndüm, şimdi o insanla evliyim... Derim ki, karartma yüreğini, derim ki kaybetme umutlarını, derim ki dik tut başını ve yen kıskançılığını... Şimdi yok mu hayatımızda kıskançlık? elbette var, ve hep olacak ama dozunda fazlasını artık ne ben ne de sevgimiz kaldırabilir bunu ikimizde biliyoruz.
İnatla, ısrarla derim ki bu benim bugüne dek okuduğum en iyi dediğim yazıdan bile iyi bir yazıydı. Daha kaç defalar okurum bu yazıyı bilmiyorum. ama ekledim izninle seçtiklerime. Ve alnınızdan öptüm sizi, bu kadar gerçek bu kadar saf ve bıu kadar hata kabul edebilir bir naif yürekle bunları yazabildiğiniz için...
Bu yazı günün yazısı olmalıydı. Keşke imkanım olsa da 100 puan verebilsem bu yazıya. yıllardır yazan benim bile aslında hiç bir şey yazamadığımı gösterdi bu satırlar. Ama yine de başım dik, gurur duydum...
Ayrılıyorum yüreğimde verdiğim tam puanımla...
mina tarafından 12/2/2007 2:47:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
dilerim sevdiğin senin bu yüreğini hoş görür ama kıskanmak elde degıl yüreğin gözden gözün yüreğinden kıskanır kardes
kendini harap etme her aşkın kanunda vardır kıskanmak bazen kıskançlığı aşırıya vururuz ama elimizde olmadan kıskanıyoruz
bazen duracagım diyip kendımıze sınırlar koysakta duramayız bunu yaşayan anlar bende yasadım sevdıgımı kıskandım dıye ayrıldım ...
ama sakın unutma ki senı sevıyorsa sana azda olsa hak verıp sana bir şans daha tanır
.....
İçten gelen gelen cesurca bir açıklama,herkes yapamaz böylesini,tebrikler...
"Ne yapayım; ben seni düşe kalka sevdim"bu kadar masum bir açıklama yapan birisini affetmeyecek bayan yoktur galiba,merak etmeyin eğer gerçekten seviyorsanız birbirinizi,affeder sizi.
Ama şu kıskançlığa son verin artık,sözüm sadece size değil,tüm baylara...
Haddimi aştıysam af ola...