- 472 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR EKMEK VERİN YETER (!)
Yeryüzünde yaşayan canlıların hayatlarını devam ettirebilmeleri için kendilerine has beslenme çeşidiyle beslenmek zorundadır.Aksi takdirde hayatta kalması, hayatını devam ettirmesi mümkün değildir.Biz insanlarında-herkesin bildiği- beslenmemizin temel kaynağı ekmektir.Diyeceksiniz biz bunu bilmiyor muyuz ? Bunu üç yaşındaki çocukta bilir.Tabi ki bu noktada size katılıyorum. Benim değinmek istediğim nokta, bizler hayatımızı devam ettirirken en temel ihtiyacımız olan beslenme ihtiyacımızı giderirken yaşamın anlamını da göz ardı etmemeliyiz.Bitkiler, canlı kalmak için toprakta ki minareleri alıp yapraklarının en ucuna iletirler diğer tarafta da gündüzleri oksijen üretip havanın temizlenmesine yardımcı olurlar.İnsanlar da bir taraftan yaşamını devam ettirirken diğer tarafta bir başkasına yardımcı olmalıdır.Bazen şu tipteki insanlarla karşılaşmışsınızdır. Hayattaki tek amacı karnını doyurmak. Midesi dolsun da ne olursa olsun, bu şekilde sanki dünyaya midesini doldurmak için gelmiş.Böyle insanlar hayatı tuvaletle sofra arasında geçen bir yol zannederler. Umurunda değildir Afrika’da ki bir çocuğun açlıktan ölmesi… onu ilgilendirmez çığ altında kalan dağcılar…Onu, ırgalamaz kışın en şiddetli zamanı; karın metrelerce olduğu bir dağda, yiyecek bir oto dahi bulamayıp açlıktan ölen bir tavşan. Gamlanmamaktadır kocası öldüğü için bir ekmek parası uğruna gecesini gündüzüne katıp da çalışan bir kadın.Yuvasında yeni tüyleri çıkmış uçamayan bir şahin yavrusunun, annesinin avcılar tarafından öldürülmesiyle; kendisine yem getirecek kimsenin olmadığından, açlıktan ölen şahin yavrusunu düşünmez.
Aşkı uğruna gecenin ayazına, ayaklarının soğuktan morarmasına, çenesinin soğukta bir dikiş makinesinin çıkardığı sese benzer ses çıkarmasına aldırmadan bekleyen bir aşk adamının acısı onu ilgilendirmez.Ona bir ekmek bir su verin yeter.Garibanlığın kol gezdiği mahallede, tavanın naylonla örtülü olduğu bir gecekondu da iki çocuğuyla birlikte yağan yağmurdan korunmak için birbirlerine sarılıp bu da geçer; dertlenmeyin ne zaman geceden sonra gündüz olmamış deyip evlatlarına bu teselliyi yapan babayı duymaz.Hatta bu şekilde bir aile dramını anlatan birini, susturup benim karnım acıktı içim dışıma çıktı böyle üzücü şeyler anlatmayın çabuk bir ekmek yetiştirin der.Umurunda değildir iki fakülteyi bitirip de simit satmak zorunda kalan delikanlının mücadelesi, hayata tutunması, etraftakilerin küçümseyici bakışları… Ona ne evde ekmek sepetinde ekmeği, yemekten sonra yenmek için bekleyen tatlı ve meyvesi vardı. Bayram sabahı- eski zamanlardan kalma bir gelenek- elinde ki poşetle oynaya oynaya şeker toplaması, parka gidip arkadaşlarıyla oyun oynaması, gereken bir çocuğun eline bir boya sandığı alıp; ayakkabınızı pırıl pırıl yaparım ayakkabı boyamak isteyen yok mu ? Diyen bir çocuğun sefilliği, perişanlığı, bir dilim ekmeğe ihtiyaç duyması onu çokta ilgilendirmiyor.Ne olsa bakkalın çırağı onun ekmeğini ayırtmış. Çırak kimsenin ekmeğe yan bakmasına dahi müsaade etmiyor.Nerden bilsin sabah sofrada bir dilim ekmek olmadığı için, okula aç gidip de okul merdiveninden inerken açlıktan düşüp başını merdiven korkuluğuna çarpıp düşmesini.Ne de olsa sofrada dilimlenmiş ekmeğin üzere tere yağı ve bal sürülmüş şekilde kendisini bekliyor.Diyeceksiniz çok karanlık bir tablo çiziyorsun. İnsanların karnını duyurması, bir ekmeğe sahip olması neden seni rahatsız ediyor tabi ki bu durum beni rahatsız etmiyor. Fakat insanların hayata geliş gayelerini unutup sadece bir ekmek için mücadele etmeleri rahatsız ediyor.Aynı apartmanda karşı karşı oturan kişilerin bir birine selam vermemeleri beni rahatsız ediyor.Parkta gezerken o yeşilim çimlerin üzerine basan kişilerin düşünmeden, rahatsız olmadan gezmeleri beni rahatsız ediyor. Kendine saygısı olmadığı gibi herhangi bir iletişim durumunda karşısındaki kişiyle saygısız, nezaketsiz bir şekilde, pervasızca konuşan kişilerin toplumda saygı görmesi beni rahatsız ediyor.
Çocukları arasındaki adaleti sağlayamayan, kız erkek ayrımına giderek bir çocuğunu diğer çocuğunun üstende tutan kişilerin davranışları beni rahatsız ediyor.Gece yarılarına kadar kahve, lokal köşelerinde oyun oynayan dünya yıkılsa umurunda olmayan kişilerin davranışları beni rahatsız ediyor.Kendi çocuğuna marka elbiseler, alırken yanı başındaki gariban bir çocuğa bir çikolata almayı çok görenlerin davranışları beni rahatsız ediyor.lüks arabasıyla istediği yerleri gezip o sahil senin bu sahil benim diyen kişilerin çarşıya gidecek minibüs parası olamayan kişilerin dertlerinden uzakta yaşayan kişilerin davranışları beni rahatsız ediyor.Kendi çocuğunu, parka götürüp de onunla en güzel oyunları oynarken, kenarda benim babam da olsaydı beni parka getir ve birlikte oyun oynardık diyen çocuğu görmeyenleri, o çocuğu yanına çağırmayıp da başını okşamaktan imtina eden kişilerin davranışları beni rahatsız ediyor.
Diyebilirsiniz ki bu yukarda anlattıklarınla şuan ki örneklerin birbirini tamamlamıyor.Şöyle ki benim bahsettiğim duyarsızlığa sahip olanlar, sadece kendi ekmeğinin peşine düşüp midelerini doldurmak isteyen insanlardır.Rabbena hep bana diyen insanlardır.Toplumsal duyarlılık akıllarının köşesinde dahi geçmeyenlerdir. Gelin hep birlikte elimizi bir ekmeğe uzatırken başka bir insanın o ekmeği satın alıp alamayacağını düşünelim.Böyle yaparsak toplumsal refahı, yükselişi yakalarız.Bana ne dersek beni ilgilendirmez bir başkası diye düşünürsek millet olarak yalnız kalırız.Gelir seviyesi en düşük ülkeler konumuna geliriz.Ayaklar altında kalmasını istemediğimiz güzel vatanımızı, bu konumda hiç kimse görmek istemez diye düşünüy
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.