- 830 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sonsuz Sürecek Bu Zulüm. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Okuyucuya Teşekkür ederek başlamak istiyorum bu bölüme;
Gül ikram ediyorum efendim,
Buyurun çayınızı kahvenizi yudumlayarak okuyun. Lütfen ışığı güzel ayarlayın. Gözleriniz yorulmasın. benim gibi sonra görme özürlü olmayın.
"Türkiye’de hattı zatında, birden fazla Resmi tarih var. Millet olarak okuyup yazamadığımız için, bunlardan haberimiz yoktur. Çünkü biz “ SAKIN OKUMA .! SAKIN YAZMA.! “ dercesine kurslar ve eğitimler tertipliyoruz. Sakınlar kaldırın resmen emirdir bu. Daha da ileri gidelim, okuyup yazanları etnik ve siyasi görüşlerine göre, GERİCİ- IRKÇI- FAŞİST- SOLCU- KOMONİST- daha bir sürü yafta ile yaftalarız. Biraz düşününce insan bu yaftaların üreten bir merkeze ulaşır. Kocaman bir ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen iki ucunda PİSLİK olan bir uzun değnek ile karşılaşır.”
Tarihi seyrederken, Kutupları seyreder gibi buz kesersiniz.Bizde yukarıda belirttiğimiz gibi birden fazla resmi tarih vardır.
Cumhur Başkanının ve Başbakanın ve TSK nın ve kırmızı şeride havi resmi ideolojinin bildiği tarih çok farklıdır. Ve onu bu ülkede saydığım makamlara gelmeyen kimse öğrenemez. Öğrenenleri, ifşa etse de etmese de BEKLEYEN KARACAHMET’dir. Bir erken gitmek var, birde güya zamanında gitmek var. Aslında ikimside aynıdır.
Bir başka tarih, devletin derinlerinde bilinen Tarih’tir. Bunlarda sayılı zevattır. Ancak sayıları bir gecede 3000 kişiyi öldürecek kadar çoktur. Aslında bu bir gayri nizami ordudur. Neden ordu diyemiyoruz. Çünkü resmi bir hiyerarşik düzenleri yoktur. Bir gecede çok şey değişir. Akşam ötenler, sabahın alacasında toprağa giriverecek kadar kuvvetli bir teşkilattır. Bunun yürüdüğü Tarihi kimse okuyamaz. Size basit bir ÖRNEK VEREYİM, Bu teşkilata Gazi Mustafa Kemal bile maalesef zaman zaman hükmedemiyordu. Verdiği bazı emirler bıçak gibi keserken, bazılarında hiçbir şekilde Kale alınmıyordu.
Bir başka tarih, Çocuklarımızın ilköğretim-Orta öğretim ve üniversite eğitim sıralarında okuduğu tarihtir. Arkası araştırılmadığı müddetçe resmidir. Kesindir. Ancak bu tarih hiçbir ecnebi devlet tarafından kabul edilmez. Politik bir tavırla sadece ses çıkarılmaz.
Tabi rahat durmayan ve tarih ilmine olan saygın duruşlarından dolayı, sürekli tarih sayfalarında yer almak isteyen eli kanlı provokatörler ve siyasi cinayet işleyen resmi ve gayr resmi cellatlarda vardır.
Bu tarihlerin sadece çocukların öğrendikleri bizi çok az ilgilendiriyor. Az ilgilendirir amma, içinde az dinamit derecesinde tarih bilgisi var demek değildir. Bir tek hece yazsak ve onun hakkında bir şeyler sorsak ortalık toz duman olur.
Şimdi siz, düşünün bu ülkedeki faili meçhul cinayetleri. Ve gelinde şöyle demeyin. “Sonsuz sürecek bu zulüm.” sonu gelmez bu tezgâhların. Bu konularda ders çalışmak isteyenlere beyin jimnastiği olsun. Madımaktan ve Baş bağlardan birer hediye olarak sunuyorum.. Onun için sizleri bu şekilde serbest bir yazı ile baş başa bıraktık. Yoksa Resmi belgeler ile süsleyeceğimiz, medya ile besleyeceğimiz zengin arşiv bilgileri zikredebilir.
Yazmak istediğimi Tarih değildir. Yazmak istediğimiz Türkiye’nin ve Osmanlının yazılamayan tarihidir. Kanla doludur. Canla doludur. Pazar kanlı olunca, Tarihçiler de tarih yazmaya yanaşamıyorlar. Çünkü taraf olmaktan ziyade bertaraf ediliyorlar. Ve bize katillerin yazmış oldukarı tarih diye okutturuluyor. Elinizi bir kitaba uzatsanız, oradan kan kokusu gelmemesi insanı şaşırtır. Bu kadar yoğun kan izi var iken, maalesef faili meçhuldür cinayetler.
Atalarımızdan başlamalıyız. En yakınından 1299 dan başlamalıyız. Osmanlının kuruluşundan hemen sonra elinize türbünleri alın. Osman Gazinin amcası Dündar’ın öldürülmesi ile başlayan, yaldızlı cavcavlı Faili meçhuller cinayet serileri ve serüvenleri, iki kıtayı birleştirdiği bilinen, iktidarının doruğunda iken zehirlenerek öldürülen Fatih Sultan Mehmet ile süren bu tarihtir. Bu tarihtir bizi kirleten. Sevsekte sevmesekte, bazı kimliklerin siyasi cinayetler ile kelleleri kopartılması AHLAKSIZLIĞIN ZİRVESİ’dir.
Bu üç kıtaya hükmeden coğrafya üzerinde kudretli insanlar, soylu insanlarda harcanmıştır.Padişahlara hükmeden, sadrazamlar, nazırlar, dadılar, harem ağalarda olmuştur.
Bütün bunlardan siyasi cinayetler ve faili meçhuller ilmi oluştuğunu ve bunun bir akademik kariyer haline getirildiğini görmemek biraz fazla safdillik olur.
Yolların yürüyerek aşınamayacağını söyleyen bir siyasinin, demokratik haklara karşı başlattığı beynelmilel savaşı nerelere götürdüğünü hiç kimse görmemiştir.
Başka bir siyasinin, işin vahamet boyutunu kavrayıp korktuğundan mıdır, yoksa işi hafife aldığından mıdır. Tarihe ılık saçacak ve kendisini de ilelebet iktidarda bırakacak olaylar karşısında, FASA FİSO diyebilmiştir. Siyasetin içinde bulunduğu zikzaklara gulu gulu dansı diyebilmiştir. İşte bunlar irdelenmelidir. Saati saatine salisesi salisesine.
Bir başka devlet ve siyaset vede askeri kimlik sahibi, akıl ve fikir ve ilim ve bilim yollarını rafa kaldırarak, iktidardaki siyasi görüşe, biz iktidar olursak, bu işi altı ayda düseştirisz. Memleket bu durumdan kurtulur. Ne kadar yanlış bir siyaset olduğunu partisi iktidar olunca hep beraber gördük.İyi ki bu tavsiye ettiği yolu kendisi denemek istememiştir.
Gelelim İttihat ve Terakkiye. Maalesef İttihat ve Terakki ile zirve yapıyor. Puan topluyor. Aşılacak doruk kalmıyor. Siyasi cinayetlerde.
Türkiye Cumhuriyeti, İttihat ve Terakkinin bıraktığı yerden bu kanlı bayrağı devralıyor. Ve muhalefetinde türlü entrikalar içine girdiği yıllara geliyoruz. Sene 1960. Muhalefet yeniden ayağa yeniden ayağa kalktığı 19601 lı yılların sonundan günümüze kadar faili meçhul siyasi cinayetler insanın yine kanını dondurur. Bu tarz-ı siyaseti Muhalefet hep yürürlükte tutuluyor. Aslında Osmanlının son dönemlerinde ve zayıf olduğu dönemlerde nasıl iç savaşlar vardı. Türkiye cumhuriyeti döneminde de bu olaylar ve bu siyasi çalışmalar, faili meçhuller hareketi, bir anlamıyla da Türkiye Cumhuriyetin iç savaşlar tarihidir.
Geçen 19 yüzyılın başında ve sonunda ülkenin demokrasiye en çok yaklaştığı zamanların, faili meçhul aktörler tarafından hızla demokrasiden uzaklaştırıldığı asla akıllardan çıkarılmamalı. Bun kimlikleri asla affetmemeliyiz. Zira aynı zamanda bir cinayetler dönemi başlatılmıştır. Siyasi cinayetler ve faili meçhuller olarak ortaya çıkması da gösteriyor ki, demokrasi, zaafa uğratılmıştır. Yara almıştır. Darbe yemiştir. Her durumda devletin bir çaresizlik dönemine girdiğine işaret ediyor.
Cinayet, faili meçhuller devreye alındığı her an, bir zor zaman siyaseti bu ülke için. Bir kaos dönemidir. Bugün elimizdeki verilere göre sadece cumhuriyet döneminde,2000’e belgelenmiş ve bilinen, 2000 i akın ise zikredilmekten ısrarla kaçınılan bir siyasi cinayetler ve faili meçhuller var. Yakın Tarihimizde faili meçhul olayların, bu siyasetin ne anlama geldiğinin altını çiziyor bir kez daha. İyi okunur ve adalet mekanizması siyasi baskı ve militarist baskıdan ve ağalar sendromundan bağımsız çalışabilirse, bu sayılar daha da kabarır.
Ülke neden isyanlarda, neden her bir köşede yaşadığımız toplu katliam gibi siyasi denen oyunlar ve tezgâhlar ile karşı karşıya kalıyoruz? Bunları tarih inşallah bir gün yazacaktır.
Bu cepheden baktığımızda, Alevi-Sünni çatışmalar denen, olaylar hiçbir zaman gerçeği yansıtmamıştır. Sürekli iktidar partileri tarafından asimile edilmek istenmiştir.
Şimdi gelelim gündemin sıcak konularına;
Daha bir kaç gün evvel dün – bugün denecek kadar yakın zamanda 2 Temmuz Sivas Madımak katliamını beraber heyecanla konuştuk. Ve konuşacağız da. Hemen akabinde birkaç gün içerisinde de Erzincan Başbağları konuştuk. Başbağları da yanından ayırmadık. Neden? Çünkü oda kanayan bir yara. Millet olarak bizim yaramız. Ayrılması da mümkün değildi. Bir derdimiz var Millet olarak, bizi bize kırdırıp, dönüp çilingir sofrasında zıkkımlananlar var. Alıştık başımıza bir iş gelince, kökü dışarda örgütler aramaya. Bağışıklık kesp ettik. Ölen sağda ise Şehit, solda ise memleket kurtuldu bir dertten. Veya tam tersi ölen solcu ise devrim şehidi, ölen sağdan ise kurtulduk bir faşistten.
Şöyle düşünüyorum, şu yazıyı kaleme alırken, kelimeleri cımbızla seçiyorum. Bu ülkede gerek sağ, gerek sol, gerek başka bir siyasi bölüngü adına ölenlerin hepsi İSLAM dinine mensup iseler (Yahudi ve Hristiyan hariç) hepsi ŞEHİT’dirler. Çünkü hepsi bir zulme uğradılar. Öldürenlerin yani katillerin hepsi ise zalimdirler. Ve mensup oldukları dinin kendilerine hiç bir faydası olmayacaktır. Çünkü bir dine müntesip iseler, hiç bir ilahi dinde öldürmek fiili bir kişiye veya zümreye verilmedi. Ve Allah tarafından da hepsinde yasaklandı. Diğer din mensuplarının bugünkü temsilcileri şehitlik kavramını kabul etmedikleri için ayrı tutulmuştur. Aksi takdirde mazlumun dini sorulmaz. Mezhebi hiç sorulmaz. Dikkate alanlara daha geniş açıklama yapabilirim.
Bu iki önemli olayın tazeliği ve sıcaklığı bakımından söylenen her şey aslında dikkatle izlenmeli. Gazeteci yazar, Siyaset Bilimci Ve siyasetçi DOĞU PERİNÇEK o günlerde medyaya bir açıklama yapıyor. “ olayı tezgâhlayanların Sivas ve madımak olarak eş zamanlı olduğuna dikkat çekiyor” ancak Ne istihbarat kuruluşları, Ne Güvenlik güçleri, nede yargı mensupları bu olayın üzerine gitmedi. Gitmemelerinde mutlaka bir sır var. Bu ali Cengiz Oyunu nereye kadar sürecek. Milletin Kanını canını malını namusunu pazara süren kimliklerin, GERÇEK KİMLİĞİ KAMUOYUNA NE ZAMAN SÜRÜLECEK.
Kendi kendime soruyorum, ileride Tarihler şöyle yazacak mı acaba? ” 20…… yılından sonra Türk tarih sayfalarında FAİLİ MECHULLER VE SİYASİ CİNAYETLER SON BULMUŞTUR. TEVESSÜL EDENLERİN 2-3 KG LIK ET OLARAK GELDİKLERİ YERLERE MARŞ ALARAK GİTMELERİ DEMOKRATİK VE LAİK CUMHURİYET BİRİMLERİ TARAFINDAN GÖNDERİLMİŞLERDİR.”
Bu açıklamayı veya buna benzer bir cümleyi tarih kitaplarında ben göremeyeceğim. Çocuklarımda okul çağını geçtiğine göre onlarda göremeyecek. Yani şu an dünyaya gelen hiç kimsenin böyle bir tarih kitabı vb. eser okuma şansı yok. Umarım ki torunlarım veya torunlarımın çocukları böyle bir değere veya esere kavuşurlar. Ve böyle bir ülkede yaşarlar.
Benim kişisel olarak, NE SAĞ- NE SOL ile bir işim yok. Bu iki cenahın gölgesinde büyüyen her türlü siyasi yapılanma veya şimdilerdeki adıyla KANAAT ÖNDERLERİ denen hizip başları ile de bir işim yoktur. Benim derdim GÜZEL YURDUMUN GÜZEL İNSANIMIN BOZUK PARA GİBİ HARCANMASI. BİR OT GİBİ BİÇİLMESİDİR.
Dick Cheney’i tanırsınız. En azından bu yazı net kanalı ile yayınlandığı için, www.google.com.tr den kim olduğunu öğrenme şansınız çok yüksek. Şaka bir tarafa bu beynelminel Yahudi ve emperyalisti tanımayan tabi ki yoktur.
Ortadoğu’da kaynayan kazandan, insan kanı ve eti ile yemek yeyen sayılı YÜKSEK ŞEREFLİ, YÜKSEK ABD DEVLET ADAMI dır.
Türkiye’nin Dick Cheney si kim?
Bilen varsa bana mail atsın? Yazılarımda onu malzeme yapayım. Biraz harcayayım onu. Belki yazma kabiliyetim artar. Çünkü onu yazarsam başıma adliyelik işler gelir. Onunla uğraşırken olmayan servetimde tükenir. Avukat da tutamayacağıma göre, Kendi Savunmamı kendim yapacağım.
Arada bir böyle saplama yapıyorum ki, dikkatim dağılmasın. Bu siyasi Cinayetler ve Faili meçhuller Tüm dünyanın belasıdır. İnsanlık İttifak etmeli. Bunu BM – USA- AB VS. ÇÖZEMEZ. Bu insanlığın ortak çözeceğiz ahlaksız gayri nizami bir kutup Don!’u dur.
Planlar sağlam yürüyor, harf yerinden oynamıyor. Ağlayanlar kim derseniz, Zavallı Ölenlere birileri sahip çıktı görünüyor. O gün sahip çıkanların ise hiç biri bu gün meydanda yok. Neden mi onşların vazifeleri medyada ve kamuoyunda sahip çıkmaktı. Ücretlerini aldılar, artık onların işi bitmiştir. Ölüleri bile diriye sayarlar. Ölenleri ise, bu gün savunanlar birinci derecede kan ve sıhriyet bağı olanlar, ikinci derecede siyasi birlikteliği olanlar. Üçüncü derecede ise, iktidarda olan zihniyetin sahip çıktığı mevtalar.
Bu işin en doğrusu, Devletin ve Milletin ölen mazlumların tamamına sahip çıkmalarıdır. Ve bu acılı günlerin gerçek faillerinin bulunacağı güne kadar, MİLLİ YAS İLAN EDİLMESİDİR.
Rahmet satır aralarından coşar. Bu ülkede siyasi cinayetlere karışan, Faili meçhuller konusunda sağlam dosyaları olup Azrail’le kucaklaşmayı bekleyen yüzlerce adam var. (Osmanlı_T.C) kimisi devlet sırrı denen o gizemli cümlenin altına sığındı. Kimisi etek altına sığındı. Kimisi Bakanlık koltuğuna gömülerek kurtuldu. Gelin bu işin içinden çıkalım.
Mezara FAİLİ MECHULLER VE SİYASİ CİNAYETLER KONUSUNDA SABIKALI OLARAK GİRMEYELİM. EN KÜÇÜK BİLGİSİ OLANIN MESULİYETİ AĞIRDIR. BİR TEK CÜMLESİ OLANIN, O CÜMLEYİ HAYKIRMASI LAZIM.
Faili meçhul siyasi cinayetler, ta Osmanlı imparatorluğu döneminden beri bu topraklar üzerinde vardır. Gazi Mustafa Kemal’in eşinin ( Aşk yaşadığı kadının- latife Uşaklıgil hanım değil) bile Köşke en yakın mesafede öldürülmesi, Faili meçhul cinayetleri işleyenlerin ne derece küstah, ne derece pervasız, ne derece derin korumalara sahip olduğunun buz sıcaklığını bu millet tarihte yaşamıştır.
Dikkat edilecek en önemli hususların başında, Ölenlerin tamamının MÜSLÜMAN TÜRK kimliğine sahip olmalarıdır. Bu ülkede Tanzimat’a kadar hiç bir şekilde, Sağcı ve solcu kavramı yoktur. Osmanlının son 300 yıllık seyri içinde Panislamizm ve Pantürkizm hareketlerinin ülkeye de cirit atmasıyla, Sağ ve sol kavramları da yanlış bir kimlikte ipotek altına alınmaya başlamıştır. Şöyle ki; gerçek manada Sağ iktidarda olan partilere verilirken, Muhalefette olanlara da Sol denmiştir. Uzun bir müddet böyle devam eden siyasi yelpaze, ne yazık ki sürekli Avrupa’daki güç dengelerinin belirlemeleri ile kendini göstermiştir.
Çok Partili siyasi hayata geçmeden başlayan siyasi cinayetler de güç dengeleri sureta değişmiştir. Ancak hiç bir zaman asıl PATRONUNUN elinden çıkmamıştır. Dengeler sağlanmak adına veya Yapılanmanın ve gereğinin yapılabilmesi adına veya durumdan vazife çıkarma adına, beklenme olmuş ve gömlek değiştirilmiştir. Mesajlar bazen gömleğin rengi ile verirlerken, bazen de gömleğini değiştirdiğini deklare eden güçlere bırakılmıştır.
Bu gün (19 yüzyıl ile başlayan bir hareket) dengeler parasal güç gösterisinde bulunan muhteris şahıslar dengesi adına yapılmaktadır. Dün dünya coğrafyasında, savaşlar ve katliamlar, Din ve Mezhep adına yapılmakta idi. Haçlı seferleri bunun en büyük şahididir. Bu gün en büyük devlet konumunda olan ABD- RUSYA-İNGİLTERE-FRANSA-ÇİN ve AB ülkeleri, ulusal çıkarlardan önce içlerinde barındırdıkları ÇIKAR ÖRGÜTÜ- MAFYA adına dengeler kurmuşlardır. IMF başkanının bir Yahudi olması bile, başına örülen ( gerçek veya değil) tezgâhı bu yönde değiştirememiştir. Tabii Beynelmilel oyun bu şekilde dönünce Osmanlı veya akabinde Türkiye’de bundan nasibini almıştır. Ancak hemen belirtmemde fayda var, Gazi Mustafa kemalin döneminde hiçbir çıkar gurubu alenen veya gizli cesaret örneği gösterip Büyük bir oyuna girememiştir. Tabii ki; bu tabii engeli ortadan kaldırmak içinde SUİKASTLER tertiplenmedi değil. Fakat oyunları her zaman başlarında paralanmıştır.
1938 yılından sonra Gerek dışardan içeriye sızan hinler, içeride de müstevli bulmakta zorluk çekmemişlerdir. Nutuk da bu konuya aslında Gazi değinmiştir. Başka bir konuşmasında da işaret eder. Şöyle ki; Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilir. Bu korkunç bir işarettir.
Fakat hiçbir siyasi iktidar maalesef gazinin bu ikazını dikkate almamıştır. Türkiye’de 1940 lı yılların başlarında kendini gösteren, Siyasi cinayetler ve Faili meçhuller ve Toplumsal olayların tamamındaki yerli işbirlikçilerin rollerini ve davranışlarını iyi incelemek gerekir. Bu memlekette hiçbir zaman mezhebi bir tutumla, komşunu öldürebilecek kadar KANSIZ bir fert bulunmamıştır. Fakat oyunları tezgâhlayanlar faturayı sürekli İslam dinin bireylerine ve mezhep çatılarına kesmişlerdir. Hiçbir din Bilgini veya otoritesi veya mezhebi temsilcisi konumunda olan fakih bir zat çıkıp ulusal bir yayın organında veya TV’ler de bu konuda birleştirici ve bağlayıcı konuşmalar yapmamışlardır. Gerekçeleri ise yine menfaatlerinin ve politikalarının (o politikalarının Allah belasını versin-Çünkü dinde böyle bir politika yoktur) gerekleridir.
Şunu Milletimiz bilmelidir ki, Hiç bir Alevi Müslüman, sırf Sünni diye Müslüman kardeşini Öldürmez. Tarihi iyi incelediğiniz zaman Kerbela vakasında bile, Hiç bir Ehlibeyt mensubu, Alevi kerbelanın intikamı için yollara düşmemiştir. Amma acısını da unutmamıştır. Kin gütmemiştir. Kan davası gütmemiştir. Sadece Kuranı kerimde Ahzap Suresi 57. Ayeti Kerimenin gereği LANET okumuşlardır. Ve okumaya devam etmektedirler.
Buradan şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Türkiye Cumhuriyetinde, Kimliği ile kişiliği ile mensup olduğu ocak ile sorumluluk ve Can olabilme liyakatiyle, hiçbir alevi vatandaş CİNAYET işlememiştir. Amma açıkça deklare edebiliriz ki, ALEVİ KİMLİKLERİ VE TOPLUMLARI TOPLUCA İMHA HAREKETLERİ YAPILMIŞTIR. VE YAKIN TARİHİMİZ BU CİNAYETLERİN SEYRİ VE ŞEHADETİ İLE DOLUDUR. BUNLARA RAĞMEN ELHAMDÜLİLLAH ALEVİ KİMLİĞİNİN ÜST KİMLİKLERİ ASLA FEVRİLİĞE MEYDAN VERMEMİŞLER, MİLLET BÖLÜCÜLÜĞÜNE ÇANAK TUTMADILAR, DEVLETE RAĞMEN DEVLETE ASLA DÜŞMANLIK YAPMADILAR VE DÜŞÜNMEDİLER DE.
SAYGILAR SUNARIM.
MUSTAFA MESUT DURMUŞ
KIZIL BABA
ÜÇÜNCÜ bölümün sonu,
Diğer bölümleri hazırdır. Kontroller biter bitmez yayınlanacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.