- 1007 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kalbimiz de yaşayanlar ve bizim öldürdüklerimiz…
Artık tahammül sınırlarımın zorlanıp, gücümün yıkılmaya başladığını hissediyordum. Her gün bir öncekinden daha ağır gelmeye başlamıştı yaşamın ağır yükü. Çökmez dediğim omuzlarım çökmüş, yenilmem ama vazgeçebilirim dediğim direnişim bozguna uğratılmış, mücadeleden vazgeçmiş gibiydim… Oysa ilk hastalığımı duyduğum zamanlar da bile umursamamıştım ‘’ gelir geçer, neler atlatmadım ki, benim çilem öyle kolay bitmez, daha kim bilir neler yaşayacağım…’’
Boğuluyordum san ki, nefes alamıyordum... Bana yaşattıkları aklıma geldikçe, onu nasıl affedebildiğimi, hala nasıl sevebildiğimi düşünüyordum. Acaba hatamı etmiştim bir şans daha vermekle? O’nun davranışlarına baktıkça kafam daha da karışıyordu. Ama O sanki bütün bunları o yapmamış, sanki o ayrılık hiç yaşanmamış gibi çok rahat. Hatalarının telafisi mümkün değil ama yaptığı maddi zararları bile umursamayıp, konuyu açtığım da ‘’beni sık boğaz etme’’ diyecek kadar da fütursuz. ‘’Tamam yaparız hallederiz…’’ diyerek umursamayan tavırları beni iyice rahatsız ediyordu. Ayrı olduğumuz günler de, ben başka bir şehirde tedavimin en zor dönemindeyken, O benim kimlik fotokopimi kullanarak benim haberim olmadan gidip laptop, internet hattı, netbook almış ve bu aldıklarından da hem bana ihanet ederken bir yandan da bana hakaretler etmişti. Sonra pişman olup yaptıklarından özürler dileyerek her şeyi telafi edeceğini söyleyerek (sanki telafisi mümkünmüş gibi), bana gelmişti. Onu asla affetmedim ama kabullendim ve sustum. Neden böyle yaptım diye hala kendimi suçluyorum. O ise ilk günlerde ki o pişmanlığın vermiş olduğu mahcubiyeti atıp üzerinden hiçbir şey olmamış gibi yine eski tutarsız davranışlarına başlamıştı bile… Allah’ım bir insan nasıl böyle değişken olabilir bir saat önce sevgi sözcükleri söyleyen müşfik koca birden başka bir kişiliğe dönüşüyor. Evden dışarı çıkmıyorum, hiç arkadaşım yok, ailem benim zorumla ‘’affettik’’ dese de, bana karşı da tavır takınıyorlar. Her şeye, herkese bir bahane buluyor, kıskançlıkları dayanılmaz boyutta ama sorumluluk almaya gelince kendi yaptıklarının bile sorumluluğunu başkalarına malediyor…
Hastalığım artık iyice ilerledi, doktorlar çok fazla yapabilecekleri bir şey olmadığını söylediler. O bunu bile umursamadı… ‘’sensiz yaşayamam’’ diyen adam bu durum da bile sanki beni üzmek için özel bir çaba harcıyordu… Ben zaten hastalığımı bir yana bırakmıştım artık, sadece yaşadıklarımın acısını düşünüyordum. Belki de artık pes etmeliyim bu hayat çekilmez diye düşünmeye başladım, içimdeki yaşamak isteği günden güne solup gidiyordu…
Tam o günlerde uykusuz bir gecenin sabahı öğlene doğru uyandım, o çoktan kalkmıştı. Ben de kalkıp mutfağa gittim, halsizdim kahvaltıyı hazırlamaya başlayacaktım. Günaydın, iyi akşamlar gibi sözcükleri onun ağzından duymaya alışık değildim zaten, ben söylersem ancak cevap verirdi her zaman…
Elinde aletlerle balkona çıkıyordu ‘’ne yapacaksın?’’ diye sorduğumda balkondaki bazı yerlere silikon çekeceğini söyledi. O anda çok şaşırdım ve ‘’ ben bütün gece uyuyamadım, hasta olduğumu biliyorsun onlarla uğraşacağına bir kahvaltı hazırlasan ne olurdu. Şimdi onun sırası mı?’’ daha sözüm bitmeden o bağırmaya başlamıştı bile… Daha fazla dayanamadım birkaç dakika sonra ‘’ ben biraz dışarı çıkıyorum hava alacağım’’ diyerek, onun bağırmalarına aldırmadan kendimi sokağa attım.
Arabayla biraz dolaşıp ana caddeye yakın bir yere park edip, otobüsle Konak’a gittim. Bir simit alıp, biraz sahilde oturdum, sonra Kemeraltı’ndan ne zamandır istediğim bir çift kırmızı ayakkabı aldım, dönüşte biraz dinlenmek için yine bir bankta oturup, bir kadınla sarsıcı bir sohbetten sonra tekrar otobüse bindim. Bu çok uzun zamandır tek başına ilk defa dışarı çıkıp dolaşmamdı, bu arada cep telefonum sürekli çalıyordu, bağırıp çağıracağını bildiğim için telefonu açmıyordum ve sesini kısmıştım. Otobüste telefonumu kontrol ederken farklı bir numaradan aradığında açtım, öyle çok bağırıyordu ve öyle hakaretler ediyordu ki yanımdakilerden utandım ve telefonu kapattım.
Durakta inip arabama binerek tekrar evime döndüm. Bahçeye çıktım az sonra kapı çaldı, kapıyı açtığımda, gözleri yerinden fırlayacakmış gibi üzerime saldırdı. Öyle bağırıyordu ve öyle sözler ediyordu ki yıllardır çocuklarımla ya da yalnız oturduğum evde komşularıma rezil olmuştum. Nasıl tek başına hava almaya gidebilirmişim, aslında ben o arabayı parkettiğim yerde kimbilir neler yapmışım mışım, mişim…
İşte o anda ipler koptu, her şey bitti…
Bir uykudan silkelenerek uyandırılmış gibi kendime geldim… Yıllarca tercih ettiğim yalnızlık, yanım da böyle birinin olmasından daha mutlu etmişti beni…
Artık hayatım da O’na yer yok, hayattan çaldığım şu son zamanlarımı onunla harcamayacağım. Onsuz daha mutlu olacağım… Ben ölmeden önce onu öldürdüm yüreğimde…
Konak’ta, benim oturduğum banka yakın bir bankta gözleri denizin en uzak noktasını arar gibi bakan, dalgın bir kadın oturuyordu. Benim yaşlarımda olduğu belli, yüzündeki yılların izleri kederle yazılmış satırlar gibi… Bir süre öylece oturduktan sonra tam kalkacakken, halsizliğimi fark etmiş olacak ki ‘’yardım edebilir miyim?’’ diye sordu elimdeki pakete uzanarak. (İçimden yardım etmek mi ne için, nasıl? Sen buna yük mü diyorsun? diye geçirerek) ‘’biraz yoruldum sanırım, en iyisi biraz daha oturmak’’ diye cevap verdim. Ve ikimiz aynı bankta kısa bir süre sessizlikten sonra sohbet etmeye başladık…
_ Rahatsızsınız herhalde
_Yo değilim ama biraz yoruldum, tansiyonum falan düştü sanırım
_hava çok sıcak ondandır
_evet, birazdan geçer
Kısa bir sessizlik, sonra o sıradan sohbet açma sözleri…
_İzmir’ li misiniz?
_sayılır, ailem çok önceden gelmiş yerleşmiş. Bizde İzmir’ li olmuşuz işte. Siz İzmir’ li misiniz?
_hayır, ben Bursa’lıyım. Burada kızım okuyor onunla yaşıyorum.
_ne güzel Allah zihin açıklığı versin.
_evlimisiniz?
_evet, siz evlimisiniz?
_yüzük göremedim parmağınız da onun için sordum. Evet evliyim ama eşim uzakta…
_yüzük takmıyoruz biz. Eşiniz yurt dışında mı?
_................................
_ gelmiyormu?
_.............................
_ne oldu yanlış bir şey mi sordum, gözleriniz doldu sanki?
_hayır sizin sorunuzla ilgisi yok, eşim dönülemeyecek kadar uzak bir yerde…
_özür dilerim anlayamadım, siz uzakta deyince bende yurt dışında zannettim.
_yooo önemli değil, o şu anda burada yanımda ve bizi dinliyor
O anda ürpermiştim. Kadının aklından zorumu var diye düşünürken, O anlatmaya başladı. Bir yandan parmağındaki alyansı okşarcasına çeviriyor bir yandan konuşuyordu…
_evet başkalarına göre ben eşimi kaybettim. Önce bende öyle zannettim çok acılar çektim, O’nu çok özledim. Ama sonra aslında ondan hiç ayrılmadığımı hissetmeye başladım. O hep kalbimdeydi, hep yanımdaydı. Ben hiç onsuz kalmadım ki...Ben çok kıskanç bir kadınım bazen resimlerinde onunla konuşurken ‘’ bak sakın hurilere falan bakma, gelirsem cennet falan dinlemem dağıtırım orayı. Uslu uslu otur Kevser ırmağı kenarında. Ben Bodrum’a tatile giderken sende cennette Kevser kenarına git, Salih’im. Gelince orada görüşürüz’’ çocuklarım gülerler o zaman bana. Kızım ‘’ anne babam hiç romantik bir adam değildi, sen çok romantiksin’’ diye bana takılırlar, ben de Salih’ime hep takılırım O alışık benim takılmalarıma. Yani hep benim yanımdadır Salih’im…
_O ölmemiş ki siz yaşatıyorsunuz onu hala
Şaşkınlık ve hayranlıkla bakıyordum yüzüne…
_Salih’im hep benim kalbim de, orada Kevser kenarında beni bekliyor…
_nur içinde yatsın, çok şanslı bir adammış..
_ bende çok şanslı bir kadınım, Rabbim O’nu mükafatlandırsın inşallah. O çok yürekli, mert namuslu bir adam dı. O’nun soyadını taşımak onur verdi bana, gururum oldu hep. Ben Salih Çevik’in eşiyim demek her zaman çok güzel ve gurur verici…
_inşallah, yaptıklarının mükafatını alacaktır…
Garip bir duyguya kapılmıştım kıskanmıştım sanki, sevgisini mi yaşadığı gururumu kıskandım bilmiyorum. O anlatmaya devam ediyordu..
_bana bir gün ‘’piyango bileti al’’ dedi. ‘’bana çıkmaz’’ dedim. ‘’ hem zaten sen benim en büyük ödülümsün. Başka ödül istemem. Sen en büyük piyangonun en büyük ödülüsün benim için’’ dedim. Öyle bir eşim var daha ne isterim Allah’tan. O gitse de benim şansımdır, onurumdur. Ben onun adıyla hala çok güzel bir hayat yaşıyorum. Ben yaşadıkça da o benimle yaşayacak…
Artık gözyaşlarımı tutmaya çalışmaktan vazgeçip, ağlamaya başlamıştım. Kendi yaşadıklarıma bakıyordum da, bu neyin cezası yada neyin sınavı yarabbi diye isyan etmemek için kendimi zor tutuyordum. Öyle ya ‘’hayat tercihlerinin toplamı’’ değilmi. Şimdi kime niye isyan edeceksin ki?Tam müsaade isteyip kalkacakken tekrar başladı anlatmaya. Ben kıskançlık, hayranlık karışığı duygularla huşu içinde dinlemeye devam ettim…
_ben O’na gittikten sonra yıllarca mektup yazdım. Gidecek adresi olmayan mektuplar diye. ‘’ yüreğimle gönderiyorum sana aşkım’’ diye başladım hep yazmaya. ‘’Nazlı’nın yüreğinden Salih’ine diye’’ bitirdim.
O daha anlatıp içini dökecek rahatlayacaktı belki ama benim dayanacak gücüm kalmamıştı. Gözyaşlarım yanaklarımdan artık kendi iradesiyle rahat rahat süzülüp akarken, içimde birini öldürdüm sessizce…
Bu sefer söze başlamasına fırsat vermeden izin alıp, hemen kalktım dillendirip anlatamadıklarımı içime atıp her zamanki gibi uzaklaştım oradan. İçimde birikenlerin ağırlığına inat, bom boş bir çuval gibi hissediyordum kendimi. Oysa birini öldürmüştüm az önce içimde ama hafiftim işte hafiflemiştim anlamsızca…
Belki de bu yüzden çok canımı yakamamıştı bu sefer bir saat sonra evde yaşadıklarım.
GÜLŞEN KARADAĞ 07.07.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.