- 656 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgisizlik ve Tahammülsüzlük Ekseninde Yitirilenler
Daha küçücükken hayaller kurmuştuk biz. Öyle ufak hayaller de değildi ha! Heyecanımızı içimizde tutamaz her yerde ateşli tartışmaların içinde bulurduk kendimizi. Kitaplar karıştırır araştırmalar yapardık ve hatta bizden başka kimse düşünmüyor sanıp memleketi kurtarma planları yapardık. ’’Sen ’Başbakan’ olacaksın; ben de ’Cumhurbaşkanı’ olacağım.’’ Ne hayal ama! Bir de ’ağabeylerimiz’ vardı bizim. Onlar herşeyimizle ilgilenir bize kol kanat gererlerdi bizi severlerdi, e tabi ki biz de onları çok severdik. Tahammül edebilirlerdi yanlışlarımıza, biz de tahammül ederdik bazen onların tatlı sert tavırlarına. Gül gibi geçinip gitmek derler ya hani aynen öyle idi işte bizim hayatımız da.
Çocuktuk daha vursalar kırılırdık ama kollarımızı sıvamış dünyayı kurtaracaktık. Kalbimiz de saflık derecesi daha sıfırın altında idi. Zerre kötülük geçmezdi kalbimizden inanırdık söylenenlere. Zaman geçti bizler büyüdük. Sanki yavaş yavaş farkına varıyorduk bazı şeylerin, görebiliyorduk bazı şeyleri ve gördükçe de umutsuzluğa düşüyorduk. Yine de hiçbir şey kaybetmemiştik saflığımızdan ve yahut direnmeye çalışıyorduk. Dedim ya hayallerimiz vardı bizim yılmak olmazdı. İşe koyulduk zaman kaybetmeden dört bir yandan atıldık planlarımıza. Önce kendimizden başlayacaktık, sonra ailemize sonra çevremize sonra sonra sonra... Sonraların ardı yoktu bizim için ama bir ilk vardı. Her gün telkinlerde bulunurduk birbirimize uyarırdık birbirimizi ’’Doğru insan olacağız kendimizi geliştireceğiz başaracağız başaracağız..’’ Yıkılmayacağımızı hissederdik her zaman çünkü dağ gibi yüreklerimiz vardı ve biz birbirimizi severdik yanlışlarımıza tahammül edebilirdik. Sonra zaman ilerledi ilk hüsranı yaşadık. Aslında her şey bizim düşündüğümüz gibi saf ve temiz değilmiş. Aslında herkes birbirini sevmiyormuş hatta çıkar ilişkileri bile dönüyormuş. Neyse dedik biz onlar gibi olmayacağız. Çok geçmedi ikinci hüsran geldi apansız. Bir baktık ki biz daha bir milim yol katedememişiz. Azim göstermeliyiz dedik işe koyulduk tekrardan. Ve üçüncü hüsran.. Biz de benzemeye başlıyorduk onlara. Neler oluyordu ya Rab!? Sevgimizi mi yitiriyorduk biz tahammül mü edemiyorduk birbirimize yoksa!? Ah o sevgisizlik ve tahammülsüzlük bize de mi bulaşmıştı. Ne illet bir hastalık o öyle adama yüz eğdiriyor. Çark herkesi alıyor mu böyle içine? ’’Gardaş’’ dediklerin sırt çeviriyorken umursamamak ta neyin nesi? Ne büyük hüsran..
Zaman ilerliyordu hala durur mu hiç!? Bakıyordum da etrafıma ilişkiler yumağı ne kadar da basitleşiyordu. Neden sevmiyordu insanlar birbirlerini? Neden tahammül edemiyorduk ufacık hatalara? Çok değil ya daha bir kaç yıl önce birbirine dayananlar şimdi nasıl da kanlı bıçaklı düşmanlar oluveriyordu ve bunu neden kimse farketmiyordu? Ama ben gördüm o manzarayı biliyorum artık bu sorularımın cevabını. ’Sevgisizlik’ ve ’Tahammülsüzlük’ desem yeterli olur sanırım. Ne demek yeterli olur ya hu tam da cevabı bu işte! Nasıl mı emin olabiliyorum? Çünkü ben gördüm herşeyi hem de yerinde ve zamanında. Çünkü ben tanık oldum nasıl hayallerimizin elimizden alındığına. Ben gördüm ya hu adam kayırmayı, adam satmayı, kirli oyunları. Ben gördüm insanların nefret dolu bakışlarını. Görmez olaydım ki gördüm.
Çok mu karamsarım peki? Hiçbişey eskisi gibi olmaz mı? Sevemez miyiz birbirimizi yine? Ya hayallerimiz, hayallerimiz? Ben ümitvarım hala ve hala ümidi olanları gördükçe de vazgeçmek hiç içimden gelmiyor. Hiçbir şey de imkansız gelmiyor bana inanın. Yeter ki bizi ayakta tutacak olan sevgi ve tahammül olsun. Ben artık hayalleri yakılmış çocuklar görmek istemiyorum. Hala nasıl bu kadar ümit dolusun diyenlere de bir film repliği ile cevap vermek istiyorum: ’’Hayallerimizi satmadık ya ’’ İçinde ümit barındıranlar sevenler birbirlerini ’’Vira Bismillah’’ demenin vakti değil mi???
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.