- 913 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KEDİ YAVRUSU
KEDİ YAVRUSU
Serçe kuşlarının neşe içinde şarkı söylediği, Bir ilkbahar günü; açık penceremin önüne oturmuş dışarıyı seyrediyordum. Karşımda şehir meydanına giden asfalt kaplı cadde, iki yanında parke taşı döşeli geniş yaya kaldırımı, kenarında kısa aralıklarla yeni dikilmiş ince belli akasya ağaçları sıralanıyordu. Etraftaki beyaz badanalı, ahşap evlerden birinin bacasındaki, kuru otlardan yapılmış leylek yuvası göze çarpıyordu. Evlerin önündeki taş duvarlarla çevrili küçük bahçelerde; kırmızı, beyaz, güller açmış bakımlı gül ağaçları, ahşap balkonlarda; devetabanı, yedi veren çiçeklerinin yetiştiği toprak saksılar, en güzeli de dünyaya göz kırpan pırıl, pırıl güneş vardı.
Oda ne? Birden yaprakları sallayan rüzgâr esintisi başladı. Dağların arkasından çıkan kirli beyaz bulutlar. Denizde ilerleyen büyük gemilere benziyordu. Hepsi aynı Limana doğru yol alıyordu. Bulutlar çoğaldıkça gökyüzünün mavi rengi ağır, ağır kayboldu. Kısa süre sonra bulutların içinden çakan şimşekler, arkasından penceremin camlarını titreten gök gürültüsü duyulmaya başladı. Karşı kaldırımda hızlı adımlarla ilerleyen insanların ayaklarının dibinde; telaşla dolaşan siyah üzerine beyaz benekli sevimli bir kedi yavrusu oradan oraya koşup duruyordu. Belli ki yolunu kaybetmişti, oysa dışarıda yağmur öncesi sessizliği vardı. Rüzgârın serin esintisinin içinde, yağmurun ıslattığı toprak kokusu etrafa yayılıyordu. Hemen arkasından iri tanelerle başlayan yağmur, aniden hızlandı. Coştukça coşuyor meydan, bulutların gönderdiği yağmur tanelerine dar geliyordu. Ne şimşekler duruyor ne gök gürültüsü susuyordu. Caddenin çevresindeki ızgaralı kapaklar yağmur suyunu toplamakta yetersiz kalmıştı. Yağmur bardaktan boşalırcasına aralıksız yağıyor, Yağmurdan korkan kedi yavrusu kaçmaya çalışsa da bir türlü başaramıyordu. Her defasında bahçe duvarının dibine çekilip ıslanan tüylerini silkelenerek temizliyor, tekrar kaldırma çıkıp, kısık sesiyle miyavlayarak yardım istiyordu. Çok korktuğu her halinden belliydi. Büyük şemsiyelerin altına gizlenmiş insanlar kaldırımın üstünden gelip geçiyor ama hiç biri onu ne duyuyor ne görüyordu.
Bir süre sonra orta yaşlı, iyi giyimli karı kocanın dikkatini çekti. Kadın:
—Bey şu yavruya yardım edelim. Zavallının durumu çok kötü
—Hanım, nasıl yardım edeceğiz, bak sana, yağmur tüm şiddetiyle
Yağıyor, üstelik hayvanın sırtı iyice ıslanmış. Üstümüz başımız kirlenir. Hem bize ne canım ağrımaz başımızı niye ağrıtalım. Bizden başka kimse yok mu?
Yüzü gülmeyen adamın suratı iyice asılmıştı. Hayvanın içinde bulunduğu zor durum onu hiç ilgilendirmiyordu. Hanımı dayanamayıp:
—Bey; izin verirsen ben yardım edeyim. Yavrucağın yalvaran sesi
vicdanımı sızlatıyor. Bakışlarından ne kadar çaresiz olduğu belli, eve götürüp karnını doyururuz. Yağmur durunca bırakırız gider.
—Sen öyle sanıyorsun ama. Bu hayvan serbest bırakılınca gitmez,
Başımıza bela olur belki de hastadır, hiç dokunma. Bu kadar insan gelip geçiyor, görüyorsun ilgilenen yok. Yardım etmek sana mı düştü?
—Sen bilirsin bey, senin dediğin gibi olsun.
Kadıcağız çok istemesine rağmen, yardım edememenin ezikliğini
yaşayarak eşiyle birlikte ağır adımlarla kedi yavrusunun yanından ayrıldı. Çok etkilendiği her halinden belliydi. Arkasına dönüp her baktığında, kedi yavrusunun bakışları yüreğine ok gibi saplanıyor.D ayanılmaz vicdan azabı yaşıyordu. Dokunsalar ağlayacaktı. Çaresizlik içinde uzaklaşıp gitti.
Siyah şemsiyeli, bir uzun diğeri orta boylu iki genç adam; Şiddetli yağmura aldırmadan hayvanın yanında durmuş kendi aralarında konuşuyorlardı. Kedi yavrusu gizlendiği duvarın dibinden umut dolu gözlerle onları izliyordu. Uzun boylu olan:
—Şu hayvanın haline bak. Zavallı ne kadar da perişan, Hâlbuki bu dünyada yaşamak, bizim kadar onunda hakkı.
—Doğru söylüyorsun ama elimizden bir şey gelmez. Sanırım bu yavruyu birileri bırakıp gitmiş.
—Nasıl yani? Bu çağda böyle vicdansızlar var mı?
—Var arkadaşım var. Hem de sandığından çok fazla, Şehrin dışındaki yerleşim bölgelerinden kedi köpek yavrularını getirip sokaklara bırakıyorlar. Çoğu ya araçların altında eziliyor ya da açlıktan ölüyor. Sağ kalanlar ise çöplüklerde beslenip çevreye zarar veriyor. Hatta bunlardan bazıları insanlara bile saldırıyor.
—Bunları kontrol etmek çok mu zor?
—Elbette zor, bunların çoğu kayıt altında değil
—Yazık bu hayvana, keşke imkânımız olsa da evimize götürebilseydik. Karnını doyurur aşısını yaptırırdık.
—Biliyorsun bu imkânsız. Elimizden bir şey gelmez.
—Şunun gözlerinin içine bakar mısın, nasıl da korkmuş?
—Evet, çok korkmuş ama bizim yapacağımız bir şey yok. Biz öğrenciyiz kendimize zor bakıyoruz. Haydi, gidelim arkadaşlar bizi bekliyor.
Yolun karşı tarafındaki kapalı otobüs durağında; Orta yaşın üstünde oldukları anlaşılan iki kişi, kedi yavrusuna yardım etmeye çalışan gençlerin hakkında ileri geri konuşuyorlardı. Esmer olan;
—Şu gençlerin haline bak! Sanki hayvana yardım edecekler. Kendilerine hayırları yok ki hayvana olsun. Dışarıdan bakan biri bunları hayvan sever sanacak. Bunlar yardıma ihtiyacı olan insan görse ya yolunu değiştirir, ya da görmezlikten gelirler, Arkadaşı dayanamayıp:
—Bu yavruyu alıp senin çiftliğe götürelim. Hayvan severlik nasıl olurmuş herkes görsün?
—Bu küçücük yavruyu ben ne yapayım arkadaş? Büyüyüp kedi olacak da işe yarayacak. Ben bakamam arkadaş. Benim çiftliğim hayır kurumu değil
—Farelerden şikâyet ediyordun?
—Bu; farelerden de masraflı, büyüyecekte fare yakalayacak.
Boş ver.
Yağmur şiddetini kaybetmişti. Duraktan çıkıp şehir dışına doğru yürüdüler.
Bu arada kedi yavrusunun yanındaki iki arkadaş hızlı adımlarla uzaklaşırken kedi yavrusunun bağırmaktan kısılan miyavlama sesi duyuldu.
Yakaladığı bu şansta direkten dönmüştü. Umutlar bitmek üzereydi. Hayvan iyice kısılan sesiyle son şansını deniyordu. Birden ortaya çıkan
Yaklaşık dokuz yaşında olduğunu tahmin ettiğim kırmızı şemsiyeli güler yüzlü bir kız çocuğu, ayaklarının dibinde yardım bekleyen kedi yavrusunun sesini duyar duymaz eğilip kucağına aldı. Cebinden çıkardığı kuru mendille ıslak sırtını sildi. Hayvanın bağırmaktan kısılan sesi duyulmuyordu artık
Küçük çocuk; Kucağındaki kedi yavrusunun sırtını okşayarak hızlı adımlarla gözden kayboldu.
mehmet YIRTIKGÖZ