imamın öyküsü
Cami penceresinden dışarı bakıyor…Karşısında bir mezarlık…Üç gulhüvalla bir Elham!...Ölüm yine aklına düşüverdi…
Caminin karşısında mezarlık oluşu ona hep mecazlı bir deyim gibi gelir…
Küçük bir kız çocuğu ona çikolatasının yarısını uzatmış, yeni farketti… Sesli sessiz bir sesle:
-“Hayır evlat,sağol,sen ye!” diyebildi…
Çikolata yarısı…Yarım olan her şey ona yaşını ve aşkını hatırlatır,yine öyle oldu…Yarım kalan bir aşk ve yolun yarısı;Otuz beş…Sanki çikolatanın tadına doyamamış gibi…
Pencere kenarlarını hala seviyor…Yarım şair sayılır, aralarda karalıyor.
Karşısında Uludağ…Havayı içine çekiyor iyice…Yağmak isteyen ama yağamayan bir yağmur öncesi bu havanın kokusu …Rüzgâr yüzünü yalayıp geçiveriyor…Uzamış saçları,dalgalı…
Nedendir bilmiyor ama böyle havalar ona hep birini hatırlatıyor…
Kimse kim!?
İçi bir hoş oluyor…
Şöyle bir dikkatli bakınca, düşününce, gördüğü manzaranın aslında çok tuhaf olduğunu anladı…
Hayret!... Yüzlerce insan ve yüzlerce hayat hikâyesi nasılda birbirine karışmıyor,nasıl da kendi yönlerini buluveriyor?...
İnsanlar mutlu görünüyor…
Mutluluk!...
Nerede O,orada mutsuzluk ve halden şikayet…Bütün çabası içindeki o boşluk hissini doldurmak bu arkadaşın…
Uzatmayayım, uzun zamandır aradığını sonunda bulmuşluk görüntüsü bu tasvir etmeye çalıştığım, yalnızlığının tadını çıkarıyor… Sabahçı kahvelerinde bir simit bir çayla güne başlamayı, yaşlı amcalarıyla konuşmayı çok seviyor…Bu ona küçüklüğünde dedesinin götürdüğü yerleri hatırlatır. Küçücük aklıyla dedesini ve amcalarını nasıl dikkatli dinlediğine şimdi şaşırıyor, gülümsüyor… Ne demişti dedesi?..
-Belki ileride sen de Mehmet Dayın gibi hafız olursun…
O zaman buna sadece gülmüştü, küçüktü, ne bilseydi hafızlar Kur’an’ın tamamını ezbere bilir…!
Ama dedesine yıllar sonra cevap vermiş kadar oldu işte:
“Ne hafızı! Üç gulhuvalla bir Elham,oldum imam!...”
Saatine baktı, saat de ona bir şeyleri hatırlatıyor, sevdiğinin hediyesi…Ondan kalan birkaç şeyden birisi… İkindiye az kalmış… Bu kuş uçmaz kervan geçmez köyde kaç yıldır imamlık yaptığını soranlara değişik cevaplar veriyor 3 5 7…Kendisi de unutmuş…Zaten umrunda da değil.Buraya geldiğinde söylediği ilk sözler hayatını açıklamaya yetiyor.
“Huzur bulmaya geldim, Otuz beş yaşındayım, Adım Muhammed!”
YORUMLAR
Yaşımız kaç olursu olsun, hep o huzuru arayıp durduk şu yalan Dünya'da.
Bir avuç öykü, bir avuç hüzün ve bir avuç umut... Ağızda tat bıraktı.
O güzel yüreğinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Huzurlu günler sizinle olsun İnşallah.