8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1125
Okunma
-Aşk olsun Çağla, hani tuvaletim var diyecektin?
-Ne oldu kızım?
-Yine altına yaptı anne ya!
-Çocuğa kızma, yavrum. Ne zaman yemek yiyeceğine, uyuyacağına ve daha birçok şeyi ne zaman yapacağına, bizler karar veriyoruz. Bir tek konuda karar kendisine ait: Tuvaleti. O da, haklı olarak, bu gücünden kolay vazgeçmeyecektir.
…/…
Doğduğumuz andan itibaren, birileri, hayatımızın programını yapmaya başlarlar. Annemiz, babamız, ninemiz, dedemiz… Çok uzun yıllar boyunca devam edecek bir süreçtir bu. Okul yıllarımızın en önemli aşaması olan Lise aşamasına geldiğimizde, bu kez de, kalan hayatımızın en belirleyici kısmı şekillendirilmeye çalışılır: Üniversite. Onlara göre hangi dalda eğitim almamız gerektiğinin tartışmaları başlar.
Pek çoğumuz, bu dönemde, düşüncemizi, isteğimizi söylemek becerisini gösteremeyiz. Çünkü böyle bir düşünce yürütmek öğretisi edinmemişizdir. Çok azımız kendi istediğimiz eğitimi almayı başarırken, büyük çoğunluğumuz; olmamızı istedikleri kişiler olmaya devam ederiz.
Zaman geçer, üniversite biter. O birileri için evlenme zamanımız gelmiştir. Uygun eş aranmaya başlanır.
Uygun eş. Kime göre uygun? Kimin aradığı özelliklere sahip biri? Bizim olmadığı kesindir!
Öyle ya da böyle, hayat şekillenmeye devam eder. O şekle göre bizler de şekillenmeye başlarız. Mutluluklar, mutsuzluklar, başarılar, hüzünler arasında yıllar geçer.
Zaman akarken, büyüdüğümüzü ve hayatımızın kontrolünü ele geçirdiğimizi düşünürüz. Zannederiz. Büyüdüğümüz kısmı doğrudur. Ama hayatımızın kontrolünün elimizde olduğu… Müthiş bir yanılgıdır.
Bugünden dönüp de düne baktığımda gördüğüm tek bir şey var: Hayatımın kontrolü, hiçbir zaman bende olmamış. Hatta o kontrolün ellerinde olduğunu zannedenlerin ellerinde de değilmiş.
Çok zaman önce bir yazı yazmıştım: Hayat, siz başka planlar yaparken başınıza gelenlerdir.
Hayat, gerçekten böyle bir şey. Bu gerçeği, ne kadar çabuk kabullenirsek; yaşam, o denli kolaylaşıyor. Elbette ki izlemekle sınırlı değil, yapabileceklerimiz. Tabi ki bizler de, bir şekilde, dahil olacağız. Ama haddimizi, yerimizi, sınırımızı bileceğiz. Boyumuzu aşan müdahalelerde bulunmak gibi geçersiz bir eylemin içine girmeyeceğiz, girmeye çalışmayacağız.
…/…
Aralık ayının son günleriydi. Çocuklarımla birlikte, Urla evimizde tadilat yapma kararı aldık. Gelen mimar, en fazla, üç ay içinde evi teslim edebileceğini söyledi. Yani Mart ayı gibi ev bitmiş olacaktı. Hadi dedim benden de bir ay olsun. Nisan gibi, en geç, evimize yerleşmiş oluruz. Mevsimin en güzel zamanlarını da değerlendirebiliriz.
Temmuz ayının şu günlerinde ev, hala, tam anlamıyla bitmiş değil. Kaç ay olmuş? Dolu dolu altı ay. Bu altı ay içinde, huyumu bildiği için, oğlum sürekli beni sakinleştirmeye çalışıyordu: “ Anneciğim üzülme. Sen sıkılma, ben hallederim.”
Allah tarafından bende de inanılmaz bir sakinlik hali hakimdi.
“ Evlat’çım, asıl sen üzülme. Ne yapalım? Elbet bir gün bitecek ve balkonumuzda kadehlerimizi tokuşturacağız.”
Sonunda oğlum:
“ Chakralarını açtırmak için verdiğin paraya helal olsun, anne.” Dedi.
Bitmemiş bölümler, oturmamıza engel olmadığı için temizliğimizi yaptık ve yerleştik.
Geçtiğimiz Cuma günü, tam da hayal ettiğimiz gibi, balkonumuzda kadeh tokuşturuyorduk. Hep hayalini kurduğumuz gibi; sevdiğimiz müzik çalıyor, mumlarımız yanıyor ve muhteşem bir akşamın keyfini çıkartıyorduk.
Uykumuzun en derin yerinde çalan telefon; gelinimin amcasının ağırlaştığının haberini ulaştırdı. Sonra ki telefonla da vefat ettiğini öğrendik. Çağla’yı bana bırakarak, hastaneye koşturdular. Defin işlemleri hallolduktan sonra Urla’ya geri geldiler.
Pazar günü, annemi çağırdık. Hep beraber keyifli bir gün geçirelim diye. Nene-torun oyuna dalmışlardı ki annemin telefonu çaldı: Babam düşmüş!
Hemen toparlandık, evi kapattık. Hastane, kalça kırığı teşhisi ve ardından annemdeyim. Büyük hayallerle ve beklentilerle, bitsin diye sabırla beklediğim Urla’yı bir süre daha göremeyeceğim. Ne kadar? Bilmiyorum. Bilmemeyi ve fikir yürütmemeyi öğrendim.
…/…
Bazı şeyleri onaylamak için çok uzak zamanlara gitmeye gerek yok. Son yedi ayıma, kısaca bir göz atıyorum da: Hayatın kontrolü, hiçbir zaman, benim elimde olmamış!
Hayat, öğretilerine devam ediyor. Ben, öğreniyorum. Mutluyum!
Eser Akpınar
06.07.2011
Güzelbahçe