- 804 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Şiddetin Gölgesindeki Kadınlar
ŞİDDETİN GÖLGESİNDEKİ KADINLAR
Kadınlar, bir toplumun temel taşlarıdır. Onlarsız bir toplum asla düşünülemez. Yuvalarımızın dişi kuşu, yavrularımızın anası. Çocuklarımız, onlarla aile terbiyesi alırlar. Aldığı değerlerle büyür ve topluma faydalı olurlar. Ne acıdır ki; insanlığın temel taşı olan kadınlar, tarihin pek çok döneminde horlanmış, sömürülmüş ve türlü eziyetlere maruz kalmıştır. Bu işkenceler altında bile kadınlar, öneminden bir şey kaybetmemiştir. İnsanlık anlamıştır ki; kadın olmadan asla hayat olmaz.
İnsanlık için vazgeçilmez olan kadınların, tarih boyunca nasıl istismar edildiklerini kısaca anlatmak; anlatırken de kadınlara çok büyük önem vermemiz gerektiğinin altını çizmek istedim.
Kadına Şiddetin Tarihçesi:
*Eski Roma dönemine baktığımızda, egemenliğin erkeklerin tek elinde olduğunu görürüz. Bu dönemde erkekler kadınlarını dövme hakkına sahipti. Ancak; zina, sarhoşluk gibi istisnai durumlarda erkekler, eşlerini öldürme hakkına sahipti.
*Araplar, İslamiyet öncesinde para ile satın aldığı kadınları bir zevk oyuncağı olarak kulllanırlardı. Usandıklarında ise yine para karşılığı kadın simsarlarına satarlardı. Kadın simsarları da, kurdukları çadır genelevlerinde para karşılığında kadın kölelerini erkeklere pazarlarlardı. Bu hal 571 yılına kadar devam etmiştir. Ancak, 610 yılında Arap topraklarına İslamiyet indiğinde, İslam Peygamberi Hz. Muhammed, (s.a.v) bu gayriinsanî durumu ortadan kaldırmıştır. Savaşlar, açlık ve kıtlık sebebiyle ortada kalan kadınlar, bu uygulama ile insan olduklarının farkına varmışlardır. Erkek sayısının az, kadın sayısının çok olduğu bu dönemde, İslam Peygamberi, erkeklerin birden fazla kadın ile evlenebileceğini bildirdi. O dönemin şartlarında bu uygulama ile nikâh altına giren kadınlar, hiçbir şekilde istismar edilemedi. Evlik yoluyla kadınların hak ve hukukları teminat altına alında. Ne acıdır ki; o dönemin şartlarında uygulamaya konulan çok eşle evlilik anlayışı, gü-nümüze kadar İslam’ın şartıymış gibi kabul edildi. Esasında İslam, tek evliliği savunan bir dindir.
*İngiltere yasaları erkeklere, eşlerine fiziki işkenceler uygulama hakkı veriyordu.
*19. yüzyılda ABD’de kadını ikinci plana iten uygulamalar yapılmıştı.
*1800’lü yıllarda, bir tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler, çalışma koşullarının daha insani olması gerektiğini düşünerek bir grev tertip etmişlerdir. Ancak, fabrikada çıkartılan bir yangın ile kadın işçiler yakılarak öldürülmüştür. Bu kadın hareketi ile Dünya Kadınlar Günü gündeme gelmiştir.
*1970’lı yıllarda başlatılan kadın hareketleri, kadına yapılan her türlü işkencelere dikkat çekilmesini sağlamıştır.
*Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı 26-27 Ağustos 1910 yılında Kopenhag’da toplanarak kadınlara özgü bir günün var olması gerektiğini savundu. Bu konferansla pek çok ülkede her yıl düzenli olarak “Kadınlar Günü” kutlamaları yapılmaktadır. İsveç’te ise “Kadınlar Günü” 1912 yılından itibaren kutlanmaya başlandı.
*Dünya Kadınlar Günü, 2. Dünya Savaşı yıllarında bazı ülkeler tarafından yasaklanmıştı. 1960’lı yıllarda, ABD’de Kadınlar Gününün Kutlanmasıyla, Kadınlar Günü daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1977 yılında 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını onayladı.
Kadınlara uygulanan şiddetin türleri:
a-) Fiziki Şiddet; Tokat atmak, dövmek, ısırmak, kemiklerini kırmak, kolundan tutup itmek, başını duvarlara çarpmak, saç çekmek, bıçak çekmek ve kadının özel eşyalarını tahrip etmek olarak tanımlanır.
b-) Psikolojik Şiddet; Sözlü saldırıda bulunmak, kavga etmek, tehdit etmek, yüksek ton-da bağırmak, suçlamak, küfür etmek, hakaret etmek, el işaretleriyle uyarılarda bulunmak, düşünce ve duyguların açıklanmasını engellemek, sürekli eleştirmek, katı kurallar içinde kadını sıkboğaz etmek, çevre ile olan bağları kopartmak, konuşmama ve sürekli somurtma olarak tanımlanır.
c-) Cinsel Şiddet; Cinsel içerikli sözler söylemek, el ile sarkıntılık yapmak, cinsel ilişkiye zorlamak, tecavüz etmek, laf atmak, öpmeye zorlamak, sıkıştırmak, imalı sözler söylemek, sürekli dikizlemek olarak tanımlanır.
Şiddet türlerini ortaya çıkaran faktörler:
a-) Biyolojik faktörler. (Nörotransmitterler, Limbik Sistem ve Endokrin bozukluklar)
b-) Psikososyal faktörler: (Gelişimsel faktörler, çevre, sosyoekonomik faktörler ve silahlar)
c-) Psikiyatrik bozukluklar: (Madde bağımlılığı gibi diğer faktörler)
Yapılan araştırmalarda şiddet eğilimi:
a-) 16-25 yaş erkek,
b-) Evli kadın ve erkekler,
c-) Rol değişimleri, uyum problemleri, işten çıkarılmalar,
d-) Kişilerin hayata olumlu ya da olumsuz bakması,
e-) Uyuşturucu ve alkol bağımlılığı,
f-) Eğitim farkı, statü farkı aile içindeki çatışmaları körükleyen etken faktörler olarak orta-ya çıkmıştır.
Şiddetin hedef aldığı risk grupları:
Kadınlar.
* 30 yaş altı çocuklu kadınlar,
* Kız çocukları,
* Adölesan kızlar,
* HIV+ kadınlar,
* Çocuklar,
* Yaşlılar,
* Özürlüler,
* Evsizler,
* Mülteciler,
* Etnik azınlık,
Toplumda rastlanan şiddet türleri:
* Kişinin kendine uyguladığı şiddet,
* Kişiler arasında yaşanan şiddet olayları,
* Organize şiddetler,
* Medya şiddeti,
* Çete şiddetleri, kan davaları, spor vb.
WHO’nun 2003 yılında yaptığı bir araştırmaya göre:
* Toplam şiddet, 559 kişi. % 1
* Erkekler, 444 kişi, % 1,5
* Kadınlar, 114 kişi, % 0,4
Kendine yönelik Şiddet Oranları
* Toplam şiddet 877 kişi, % 1,5
* Erkekler, 549 kişi, % 1,8
* Kadınlar, 328 kişi, % 1,2
WHO Dergisi 1993 yılında kadına olan şiddeti şöyle tanımlamıştır: Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır.
Derginin tespitlerine göre;
a-) Kadına yönelik şiddet en sık olarak birlikte olduğu kişi tarafından istismar edilmesidir,
b-) Kadına yönelik şiddet, yapılan antropolojik çalışmalara göre Papua Yeni Gine’de bazı yerler dışında Dünyada her toplumda görülmüştür.
c-) 1998 ABD Ulusal Kadına Yönelik Şiddet Araştırmasına göre; 8000 kadın fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Bu araştırmaya göre; % 52’si çocukluğunda; % 2”si de son bir yıl içinde.
d-) Amerika’da, 1998 yılında yapılan başka bir araştırmaya göre her yıl 1,9 milyon kadın şiddete maruz kalmıştır.
e-) 1998 yılında yapılan başka bir araştırmaya göre; öldürülen kadınların % 30-40’ının katili; birlikte olduğu ya da eski eşidir.
f-) Kadınların %25-45’i gebelik dönemlerinde dövülmüştür.
PİAR’ın tespit ettiği şiddet olayları:
TÜRKİYE
a-) 1998 yılında yapılan araştırmaya göre; kadına yönelik şiddet sıklığı % 75 olarak tes-pit edilmiştir.
b-) 1991 yılında yapılan araştırmalarda 166 çift; % 55 kadının dayağı hak ettiğini beyan etmiştir. % 28’i ise kadının dayağı hak etmiş olabileceğini düşünmüştür.
Aile Kurumunun 1993 Yılında Yaptığı bir Araştırmaya Göre:
a-) Kadına yönelik şiddet oranı % 30
b-) Sözlü şiddet kentsel alanlarda % 62, kırsallarda % 49 olarak tespit edilmiştir.
Aile Kurumunun 1997 yılında yaptığı bir başka araştırmada:
a-) Fiziki şiddet: % 16,5
b-) Sözel şiddet: % 12,5
c-) Hastanelik olanlar: % 12,2
d-) Fiziksel şiddetin en sık rastlandığı iller; İzmir, İstanbul ve Ankara
Şiddete Maruz Kalan Kadınların Özellikleri:
a-) Duygusal olarak katı aile ortamında pasif,
b-) Öz saygısı az, bağımlı bir kişilik,
c-) Gelenekçi roller üstlenmek,
d-) Sosyal açıdan yalnızlığı tercih etmek.
Şiddetin Kadınlar Üzerindeki Etkileri:
a-) Kesik, kırık, iç organda yaralanmalar,
b-) İstenmeyen hamilelikler, HIV dâhil, ÇYBH, PID ve düşükler,
c-) Kronikleşen ağrılar, astım ve başağrıları,
d-) Depresyon, korku, azalmış öz benlik duygusu,
e-) Cinsel işlev bozuklukları,
f-) Davranış bozuklukları,
g-) İntihar vakaları.
Yapılan Araştırmalarda Cinsel İstismar:
a-) İlk tecavüzde çocuğun yaşının 18 den küçük olması,
b-) Kurban ve saldırgan arasında en az 3 yaş fark olması,
c-) 7 ila 12 yaş grupları, cinsel istismarın en yüksek olduğu yaşlardır.
d-) Eğer saldırgan yabancı ise cinsel saldırı olarak tanımlanmaktadır.
e-) Amerika’da % 62, 15 yaş altı cinsel istismara uğramıştır. 10 yaş ve altında ise bu oran % 29 olarak belirlenmiştir.
.
Yapılan bir başka araştırmaya göre; fiziksel şiddet; ABD’de % 43, Bulgaristan’da % 37, Thailan’da % 54, Afrika’da % 61 olarak tespit edilmiştir. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun araştırmasına göre Türkiye’de her 100 aileden 34’ünde kadınlara fiziki şiddet uygulandığı belirlenmiştir. Yapılan bu araştırmalar; toplumda işsiz ve iş güvencesi olmayan kesimlerde şiddet potansiyelinin yüksek olduğunu saptarken; işportacılık ve gündelik işlerde çalışanların en yüksek şiddet eğilimine sahip erkekler olduğunu ortaya koymuştur.
Ankara’da yapılan bir araştırmaya göre; kadınların % 90’ı kocaları tarafından şiddet gördüğünü, hakarete maruz kaldığını ve aşağılandığını belirtmiştir. Kadınların % 40’ı, kocalarının kendilerine bıçakla saldırdığını belirtmiştir. Kadınların % 15’i ise, kendilerinin istekleri dışında cinsel birleşmeye zorlandığını belirtmiştir.
Kadınları şiddete karşı korumak amacıyla bazı kadın dernekleri kurulmuştur. O kuruluş-lardan bazıları:
a-) Küçükçekmece Belediyesi Kadın Sığınmaevi,
b-) Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı,
c-) İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi, Hukuki Danışmanlık Hizmetleri,
d-) Kadın Dayanışma Vakfı,
e-) KAMER (Kadın Dayanışma Merkezi)
Kadın dernekleri; namus suçlarını, namus cinayetlerinin protesto edilmesi, dayağa karşı kampanyalar, gözaltında tecavüzlere ve devlet kaynaklı cinsel şiddete karşı kampanyalar, tecavüz mağdurlarının seks işçileri olmasını hafifleten yasanın iptali için başlatılan kampanyalar, bekâret kontrolünün protesto edilmesi ve Türk Ceza Kanunu’nu değiştirme gibi kampanyalar başlatmışlardır.
T.C. Anayasası, kadınların hak ve hukukunu şu şekilde teminat altına almıştır:
Madde 17. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunu-lamaz, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
Birleşmiş Milletlerin yaptığı geniş kapsamlı bir araştırmaya göre: Dünyadaki işlerin % 66’sı kadınlar tarafından görülürken; buna karşılık toplam gelirin % 10’una sahipler.
Sonuç olarak; Ekonomik gelir düzeyleri, fertlerin eğitimleri, aile içi meslek farklılığı, ailedeki statü dağılımları, aile içi iletişim biçimleri ve gelecekle ilgili beklentiler, aile içi şiddetin nedenleri olarak önümüze çıkmaktadır. Bu sorunların ortadan kaldırılması için kadının toplum içindeki statüsünün güçlendirilmesi gerekir. Ailenin gelir düzeyi, statü farkı ve iletişim bozuklukları sağlam bir eğitim ile ortadan kaldırılabilir. Uyuşturucu ve alkol bağımlılığı ile ciddi mücadelenin yapılması ve bunun eğitiminin ilköğretime kadar indirilmesi gerekir. Madde bağımlılığının tehlikeleri kısa filmlerle çarpıcı bir şekilde öğrencilere aktarılmalı ve çocukların ileride madde bağımlısı olmaları önlenmelidir.
Son sözler olarak; kadınlar, tarihin her döneminde çok büyük görevler üstlenmişlerdir. İslam, kadınlar için; “cennet anaların ayakları altındadır” buyurarak, kadınlara en büyük payeyi vermiştir. Bizlerde kadınlara karşı daha duyarlı, daha saygılı ve ölçülü olmalıyız ki; hayata anlam katabilelim. 30.06.2012
Saygılarımla
Halit DURUCAN
YORUMLAR
Değerli görüşleriniz için teşekkür ederim Veysel Bey. Henüz yazı yeni, zamanı gelince bu yazıyı okuyan kadrınlar olacaktır elbet. Ayrıca ben başka sitelerde de yazıyorum. Aynı makalem oradaki kadın okuyucular tarafından değerlendirilmiş ve yorumlanmıştır. Saygılar sunarım Veysel Kardeşim.
Merhaba Halil Bey,
Kadınlara ait tarihsel açıklamalar ve istatiski bilgiler ve acı gerçekleri dile getiren bu yazınıza bir kadının bile yorum yapmamasını doğrusu şaşkınlıkla karşıladım. Şuna inanmaya başladım. Bencillik, korkunç bir boyuta ulaşıyor. Bana bir
şey olmasın, gerisi önemli değil anlayışının bir boyutu bu yazıya kadınlardan yorum gelmemesi. Yakın bir zamanda bir
kadın, erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesini dile getirmişti. Kadına hak vermek gerekiyor. İsteyenler var ki,
çok da olduğunu sanıyorum, isteklilere tercüman olmuş. Kimi zaman, kadınların yazamadıklarını yazıyorum.
Sanırım yanlış yorumluyorum. Yazamadıklarını değil, yazmaya gerek duymadıklarını yazıyorum. Sizin bu yazınız da
öyle olmuş gibi. Haksız sayılmam herhalde.
Başarı dileklerimle saygılar.