- 796 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SADECE YÜRÜMEK...
"Los ışıklar altında bekleyeni olmadan haykırmak."
Yollarla örtüşen kaldırımlar... Fidan sarmaşıkları halinde oluşan ağaçlar. Kendi kokusunu... Acısını... Tadını bilmeden üst üste dizilmiş tuğlalar ve o tuğlalardan oluşan yıkık dökük evler... Her sesliğinde aynı anlam yoğunluğu taşıyan ve her taşıdığında boynunda hançer gibi saplanan duygular... Fiziksel yapında bir güzel görünüm sağlayan kirpiklerin... Yüzüne meydan okurcasına seni senden kıskandıran enfes güzellik sağlayan saçların... Elbisene ayrı bir renk katmış deniz mavisi hırkan... Eski taş devrinde kalmış elbisenin altında kısa ve bacak baldırların dışarı fışkıracak gibi olan kumaş pantolunun... Paris Hilton’da kurulmuş minerallere benzeyen, on iki cm uzunluğunda topukların ve topuklarının üzerinde İran da faylı meçhul olaydan idam safhasına götürenlerin görünüm ipleri, yumurta içerisinde kırk bir derece yanmaya maruz bırakılan embriyoların desenleri ayakkabın da çevrelenmiş sanılır... Beyninde oluşan yığınla bilgiyi bir an dışarı fışkıracak kelimelerin...
Her adımın da farklı mevsim yaşıyormuşçasına güzel gelen doğa güzelliği. Hiç ayrım yapmadan caddelerde ve sokak aralarında boğuşan, basit fakat basitliklerini inkâr eden insan topluluğu... Tek olduğunda her seferinde başına bela açan hayat hançeri... Yönünü bir türlü bulamadığın ve bulmak için sana yön pusulası olarak yardım eden saz arkadaşın... Kitap sayfalarını sayarcasına kaldırımlarda ki kutu görümünde görünen mozaikleri sayman... Kendini rahatlatacak kadar sakin, düzensiz fiil olmaya teşvik eden hayallerin...
"Kendi haykırışlarınızı yürümekle giderseydiniz.
Şuan kendinizden çok memnun olurdunuz."
Kamelya da çıkmış. Sosyal tesislerindeki tesisiz mikrofon.. Kendi kimliğini kaybetmiş fakat başka kimlik altında mahkûm diller ya da evrensel çağdaşınla bulmaya çalışan makumlar... Bütün dertleri sandığa kilitleyip ve sonra o sandığı hiç hatırlamamak kaidesiyle hayattaki paylaşımlarınıza devam etmektir yürümek!
Sadece yürümekten kasıt, yol da yürümek olarak algılanmaması gerekir. Yazar Mehmet OKAY yürümeği söyle anlatır:
"İnsanları sadece iyi şeyler yaptıkları zaman mı severiz? Ya da kötü şeyler yaptıkları zaman nefret etmek mi gerekiyor? Eğer insanlar iyi şeyler yaptığı zaman sevgimizi arttırabiliyorsak, kötü şeyler yaptıkları zaman da nötür olmayı tercih edebiliriz, Bizlerin düştüğü en büyük yanılgı olan, affetmenin kaybetme hissinden arınmalıyız Affetmenin çok güzel insanı bir duygu olduğunun bilincine varmalı ve tadını çıkarmaya bakmalıyız… Yapılan bütün sıkıntılara rağmen takılmadan yürümeliyiz işin bilincinde olmalıyız. Sen ağlayacaksın, belki horlanacaksın, belki dışlanacaksın ama, sen yine affedip yürüyeceksin... Kimi zaman nefsin karşına çıkacak,kimi zaman çevren, kimi zaman ailen,kimi zaman gücü elinde tutanlar.. Ama sen yürüyeceksin... Belki anlamak istemeyecekler seni Belki anlamazlıktan gelecekler. Belki gülecekler, belki küçümseyecekler ama sen Allaha dayanacak ve yürüyeceksin... Belki güvendiğin dağlara kar yağacak, belki tuttuğun dallar kopuverecek ama sen Rabbine güvenip yürüyeceksin... Belki sürüleceksin, belki taşlanacaksın, belki dışlanacaksın, belki yalnız bırakılacaksın ama sen Rabbinin birlikteliğini bilip yürüyeceksin... ve herkesi affederek yine yürüyeceksin. Çünkü gittiğin yolun sonunu iyi bileceksin bu yüzdende kimseye kızıp küsemeyeceksin çünkü zamanın olmadığının da farkına varacaksın kızmayacaksın hiç kimseye yaptıklarından dolayı... Aksine teşekküret ihanet edenlere; sadakati öğrettikleri için... Minnet duy yalancılara doğrunun farkına varmanı sağladıkları için... Mutsuz edenlere dua et mutluluğu daha derin hissettirdikleri için.. Herkesi sev yaşamına bir anlam kattığı için..Hayat bu yüzden daha güzel, siyahla beyazı fark ettirdiği için...!!!.
İnsan Bildiği Kadar Affeder ‘’ Affetmek En Başta Kendimize Yaptığımız Bir İyiliktir Dolayısıyla olumsuz etkilenmenin şiddetine göre, içimize sığmayan bir kızgınlık, öfke, kırgınlık hali oluşabilir Ve bir sonraki aşamada karşımızdaki kişiyi ‘Yaptığı hatadan dolayı asla affetmeyeceğim’ diye düşündüğümüz anlar olmuştur Bu anlarda yaptıklarımıza biz bile inanamayız Çünkü orada beklenmedik bir hayal kırıklığı, kırgınlık ve bu duyguların neden olduğu Öfke, acımasızlık, bazen de İntikam, nefret gibi çok daha olumsuz duygular zinciri bizi yönlendirmeye başlamıştır Bu olumsuz düşüncelerin yanında da sağduyu, hoşgörü, sevgi,vicdan gibi duygular bünyemizde hiç yokmuş gibi bir hal alırız Olumlu duygularımızın varlığı kadar olumsuz duygularımızda bize aittir, öyle değil mi?"Der.
Her ne düşünürsek düşünelim. Aynı yolda aynı hayallerde yürürüz. Bazılarımız, monotonlaştırır. Bazılarımız da delidolulaştırır yürümeyi...
" Yürüyüşün ya hayırlıdır. Ya da şerdir."
Yazar: Hikmetullah YETKİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.