- 544 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Göl Vakti
Göl, mavi tüylerle kaplanmış bir cam gibiydi sanki. Gökyüzünü ,sırt üstü uzanmış bir zambağın gözleriyle süzen bir hali vardı. Gölün sığ tarafında yürümek istedim bir an. Paçamı sıvadım, çoraplarımı ve ayakkabılarımı çıkardım. Ayaklarımı suyun ılıklığına bıraktığımda kasıklarımda tatlı bir boşalma hissettim; içinde haz dolu bir düş yorgunluğu gibi...
O an sevdiğimin bana söylediği cümle geldi aklıma : Yüreğim acıyor, ayrılık bu kadar girmesin artık bir daha içimize’. Oysa ayrılık kara bir bulut gibi ruhumuzun etrafından bir türlü ayrılmak bilmiyordu. Suda yürümeye devam ettim bu cümleyi düşünerek. Her aşk ayrı bir heyecan diye söylendim kendi kendime. ’Her heyecan da ayrı bir aşk olmalı o zaman’ diye mırıldandım. Sonra durdum birden. Gölün tamamına bakmak istedim. Ya bana gülümsüyordu ya da benim gülümsememden çarpan akisler tekrar bana dönüyordu. Gökyüzü her zamanki sadeliğiyle grileşmeye başladı. Güneş yuvasına dönmek için hazırlıklara başladı. Göl, en sevdiğim maviyle kızıl arası renklerle donandı. Sudan çıkmamak için direniyordum. Çıkmadıkça yüreğimi sudan da hafif hissediyordum. Birden yalnız kalmış bir kaya parçasını fark ettim yanı başımda...
Oturdum. Sevdiğimin siluetinin göle yansımasını istedim. Dalgalı, sakin, huzurlu gülümseyen bir ifade olmalıydı yüzünde. Tıpkı göl gibi; tıpkı düşlediğim gibi. Onu diğerlerinden farklı kılan da bu olmalı diye düşündüm. Sonra bana, eliyle, suya bir şiir yazmalıydı okumam için. Her harfinde gölün büyüsünün saklandığı, geleceğin sevdalı coşkularının saklandığı bir şiir olmalıydı. Biliyorum ki; içindeki, yüreğindeki şiiri sunacaktı bana, suya yazdığı göl kadar gerçek kendinden...
Sonra şimdi ağlasam ne olurdu diye düşündüm. Çok değil bir kaç damla daha fazla çoğalırdı gölün suyu...
Göle taş atan, sonra çıkan dalgaları izleyen çocukların saflığına büründüm bir an. Güneş artık ellerini sallıyordu vedalaşırken. Çok sevdiğim geceyle kucaklaşacaktım az sonra. Kaybolmak istiyordum gecenin huzurlu esrarında. Gölün yüzeyi ay’dan aldığı parlaklığına kavuşacaktı bir kez daha. Tam o anda gölün yüzeyinde sevdiğim kızın yüzünün belirdiğini gördüm sanki. Sevdiğimin, ayın parlaklığıyla karışmış yüzünün garip bir ifadeyle bana gülümsediğine o kadar emindim ki...
Sonra sevdiğimin bir cümlesi daha aklıma geldi hatırıma : ’Beni asla bırakma... Asla..’ demişti.’ Oysa geçmişte kalan bu cümlenin ardından, ben onu bir kez daha bulmak adına göle gelmiş, onun ruhuna ulaşmaya çalışıyordum. Aslında ona ulaşmak için her şey vardı burada : Gölün romantizmi, ayın gizemi ve birazdan ortaya çıkacak gecenin huzuru... Eğer bir kez daha sorsaydı bana ’beni seviyor musun’ diye, ona ’ seni şu an yaşadığım zaman gibi, göl gibi seviyorum’ derdim. Çünkü o, onu tanıdığım zaman süresince, hep bu göl gibi parlaktı...
Gölün dingin suyu yüreğimi okşarken zaman umurumda değildi. Umurumda olmaması zamana ihanetimden değil, huzurumun, gölün bittiği yerde coşkumsu bir çizgi olarak gökyüzüyle kesişmesindendi. Özlediğim, sevdiğim anları bana tekrar geri verebilir miydi göl? Belki hayır ama, kim bilir benden önce kaç insanın düşlerine ortak olmuştu...
Herkes düşlüyor göl susuyor, herkes dilek tutuyor göl susuyor, herkes umut ediyor göl susuyor... Göl, herkesten farlı olduğunun bilinciyle susuyor sanki.... Ama şimdi... Şimdi gölün üzerinde esen bir tatlı düş esintisi var. Göl herkese bu ayrıcalığı göstermez biliyorum. Göl tatlı düş esintisini yüreğime kadar uzatıyor. Tatlı düş benim sevdiğim... Ona söylemiştim ilk cümlelerimizin birinde; ’Yüreğimde tatlı düşün hep ama hep eseceğini’...
Dalgalar öyle bağışlayıcı çarpıyordu ki ayaklarıma sanki bütün düşündüklerimi duyuyor da seni anlıyorum der gibi. Sanki göl her an ağzını kıpırdatıp bana bir şeyler söyleyecekmiş gibi...
Sonra hiç uyumaz mı bu tatlı göl diye düşündüm. Hep açık mıydı gözleri, ona bakan yüreklere. Hep sadık mıydı onunla sırlarını paylaşanlara. Sonra şu cümleleri yazmak geldi kalbimle göle :
Göl vakti
Göl gibi
Dalgaları bağrına basmış
Geceyi yumuşak bir aşka dönüştüren
Üstüne yazılmış şiirleri
Tüm vefakarlığıyla mahrem tutan
Bir dostsun bende
Göl dostum...
Sonra ayaklarımı sudan usulca çıkardım.gülümseyerek; Vedalaştım gölle alaca vakitte. Göle ve düşlediklerime son sözüm ’seni seviyorum oldu’. Arkamı dönüp yürümeye başladım. Bir kaç adım atmıştım ki fısıltıyla bir ses duydum gölün olduğu taraftan : ’Ben de!’
İçim boşaldı ilk önce, yüreğimin çekildiğini, kalbimin duracak gibi olduğunu hissettim... Konuşmuştu... ’Ben de!’ demişti bana göl. Tam o anda ay, belki de en ışıltılı halini yansıtıyordu dostu göle. Gülümsedim. Mucizeler sadece derin sevdalar için olmalı diye düşündüm. Sonra tekrar arkamı döndüm ve yürümeye başladım bir dahaki göl vaktinde buluşuncaya kadar
Oktay Coşar
YORUMLAR
Sesli bir anlatımdı.. Renkler açtı gözlerimde sonra bahar, yaz, kış... hepsini cesaretle kabullendim okurken. Gitmeden uzandı eller elvedaya yeltenmeden...Kutlarım sizi değerli kalem.