EDEBİYAT DEFTERİ'NİN ÜÇ NOKTASI ... (1)
Sabahın ışıkları odanın esmer karanlığına yansırken büyük bir uğultu ile fırladım yataktan. Gece geç yatmanın ve gündüz gittiğimiz ’’İstanbul Akvaryum’’ için çekilen yol çilesi yorgunluğuda binince üzerime sızıp kalmışım uykuya. İstanbul’un yorucu trafik sendromu en dinç bedenlerin bile hallaçını çıkartıyordu. Bir yerden bir yere gitmenin üç vasıta değişimi daha da çok yıpratıyordu insanı. O nedenle, sabahın geç saatlerinin farkına varamadım. Telaş ve sersem uyanışla şaşkın şaşkın;
__ Ne oluyor bu uğultu da ya sabah sabah?! diye Bahar’a homurdanıyorum.
__ Kalkmalısın, Üsküdar’da sabah oldu, sen hala uykudasın!
__ Ya bu gürültüde ne? Bombalanıyor muyuz yoksam?!
__ Ne bombalanması be!.. Bazı günlerde uçakların geçiş güzergahını buradan veriyorlar ve oldukça alçak uçuştalar. O nedenle çok gürültü çıkarıyorlar. Uçakların havalimanına yaklaşmaları homurtularını yükseltiyor, diyor gülümseyerek Bahar.
__ Anladım canım. Kalktım artık, kahvaltı hazırladın mı?
__ Oooooo her şey hazır. Aslında tam zamanında kalktın, dedi.
Lavobaya gittim. Yüzümü yıkadıktan sonra salona kahvaltıya geçerken;
__ Biliyor musun bugün iki önemli ziyaretimiz olacak? Biri; Eyüp Sultan Hazretlerine gidip cumayı orada eda edeceğiz ve Eyüp Sultan Hazretlerinin türbesini ziyaret edeceğiz. Ardından Eyüp Sultan Tepesine çıkacağız (Piyer Loti) çok değerli edebiyatçı dostumuzla buluşmak için, dedim.
__ Ne güzel, sevindim.
__ Dün Edebiyat Defteri’ne yazıp astığım ’ Destursuz Akşamları Ararım’ şiirime yorum yazan değerli dostumuz IRIZA rumuzlu Şenol arkadaşımızla buluşmamız için dün ona siteden mesaj atmıştım. Sağolsun, o da buluşma isteğime zamanı uygun olduğu için geleceğini bildirmişti. Cuma namazını kıldıktan sonra Piyer Loti’de saat 14.30 da buluşacağız ama o bana bugün için saat 11.00 tlf edeceğini belirtmişti.
__Desene bu gün de güzel bir gün geçireceğiz, üstelik can dostumuzla, dedi Bahar.
Kahvaltı hazırlanmış, çayın az daha demlenmesi beklenirken, ülkemin en gerçekçi gazetelerinden Yeniçağ ve Aydınlık gazetelerini almaya bizim markete gittim. Kapıdan dışarı çıktığımda enfes gökyüzünün tebessümlerine sığınmış güneşin göz kırpışlarına baktım. Gün, bizim için iyi geçeceğinin müjdesini verir gibiydi. Gezmenin tadına varacağımızın mutluluğunda rahvan adımlarımla gidip marketten gazetelerimi alarak aynı adımlarımla eve vardığımda Bahar çayları koymuştu bile bardaklara. Gazeteleri bırakıp kahvaltıya oturdum. Dişlerimin rahatsızlığından olacak ki, fazla yiyemedim. Birinci kalite demlenmiş çaydan yudumladım bolca...
Koltuğa geçip oturdum. Gazetelerde ne var ne yok diye göz atarken telefonum çaldı. Şarjda olan telefonuma doğru yöneldiğimde baktım isimsiz bir telefon.
__ Alo buyurun ben Zafer.
__ Zafer Abi ben Şenol (IRIZA)
__ Şenol, cuma namazından sonra hemen yola çıkacağız. Dediğin saatte orada olacağım yengenle, dedim.
Kahvaltımız tamamen sona erdikten sonra üzerlerimizi giyinip tam yola çıkacağımız sırada;
__ Bahar, sinekkaydı traşı olayım mı?
__Yok ya, daha dün olmuştun. Böyle git, zaten yakışıklısın!...
__ Yakışıklı mı? Güldürme beni ! Yok yok eniyisi ben traş olayım, beş dakikamı almaz, der demez lavoboya daldım.
Sinek kaydı traşımdan sonra krem, kolonya ile cildimide cilaladıktan sonra evimizin biriciği kedimiz AŞK’I Allah’a emanet ederek otobüs durağına doğru yöneldik. Durağa varırken otobüs de sanki bizi bekliyormuşcasına göründü . Adımlarımızı hızlandırarak durağa vardığımızda otobüse yolcular binmeye başlamıştı bile. Partonum Bahar ücreti öderken hemen iki koltuk ayarladım. Otobüsümüzde harikaydı. Belediyenin en havalı, asortik, asri arabalarındandı. Klimalı, içi geniş, yolculuk etmesinden haz alınacak yeşil rengine bürünmüş bir otobüstü. Bazı otobüslerin can sıkıcı, küf kokulu koltukları, nefesimizi zehirleyen kirli havası, sağından solundan gıcırtıların gıcık veren sesleri, klimasız oluşları ne çok nefret ettiriyorlardı kendilerinden. Hala emekli edilmeyişleri şehir estetiğini bozduklarının farkında olmayan belediye görevlilerine savrulan küfürler hoş olmuyordu. Eksozlarından zehir saçılan dumanları caddelerın, sokakların vazgeçilmezleri tüm canlıları boğuyor, külüstürlerin öksürüklü, tıksırıklı gidişleri asap bozucuydu... Hala çağın gerisinde kalmışlık izleri taşıyordu şehir onlarla... Neyse bugün şanslıydık, cillop gibi otobüsün bize denk gelmesi! Umarız kısa zaman içinde şehrin tüm otobüsleri değiştirilir temennisi ile koltuğumuza oturduk...
Devam edecek...
Zafer Direniş
...
03 Temmuz 2011 Pazar 00.15 İstanbul
YORUMLAR
Yorumda ki isteği, daveti kırmadığın için çok teşekkür ederim Zafer abi..
Sohbet etmek, tanışmak istediğim değerli, kalemlerdendin.Eşiniz saygıdeğer hanımefendi Bahar hanım ile tanışmaktan da ayrıca mutlu oldum.
Zamanın adeta su gibi aktığı sohbette düşüncelerin çarpıştığı sahneler çok renkliydi.Çok yakın bir sürede yeniden görüşmenin sabırsızlığı ve dileğiyle.
Saygı sevgiyle, selamlar.
direniş
Nete çok sıklıkla giremiyorum. O nedenle sayfalarınıza uğramıyorum. Bağışla beni abla. Hollanda'ya döndüğümde bolca zamanım oluyor net için. Selam ve saygılar can ablam...