- 1205 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BEN SUSTUM, O ANLATTI.
Kiminle konuşsam bu aralar, hep hüzün, hep mutsuzluk, hep bir arayış, hep kaçmak isteği.
Çoktandır görüşmediğim arkadaşımla sözleştik geçenlerde. İkimize de yakın bir mekan belirledik. Gözlerden uzak bir masaya oturduk. Sarılıp, kucaklaşmalar, havadan, sudan, ordan burdan derken laf biz anlamadan HAYAT’a geldi takıldı.
Anlamadık dedik, bu kadar sene nasıl geçti. Kendimiz için yaşadık mı? Şimdikiler dedik, önemli mi kendinden başkası, ama doğru da bulmadık bunu. Sonunda karar verdik ki, bizim nesil böyle.
İkinci çaylarımızı söylemiştik. İnce belli cam bardaklarda çaylarımız geldi. Esmer şekerlerimizi attık. Yanına da ufacık pastalardan söyledik. Tatlansın dı ağızlarımız.
Arkadaşım anlatıyor ben dinliyordum.
"Günler işte, akıp gidiyor. Kızımın iki çocuğu var, onlarla ilgileniyorum"
Ben imrendim.
"Oğlum da düzgün bir evlilik yaptı. Onlar da mutlu."
"Hayatımda elimde kalan sadece bunlar biliyormusun?."
Besbelli ki , bu cümlenin altında çok derinlerde birşeyler gizli.
Eşini tamnyordum,bankada ikinci müdürdü zamanında. Şimdi o da emekli olmuş. Hoş sohpet, kibar biriydi, görünüşte çok iyi bir çift izlenimi de veriyorlardı. Sorunları olmuştu, ama aştıklarını zannediyordum. En önemlisi eşinin annesinden kaynaklanıyordu, onu biliyordum.
"Gençliğim dedi, kayınvalidem yüzünden anlayamadan geçti"
Konuyu değiştirmek istedim. Neler yapıyorsun dedim.
Okuyorum bol bol , komşularımdan ve eski iş çevremden arkadaş gruplarım var, onlarla ev toplantılarımız oluyor,birlikte bazen turlara katılıyoruz, çok güzel oluyor. Yazları Ağustos ayında kızımın kayınvalidesinin yazlığına gidiyorum. Kızımın yaz tatiline göre ayarlamak zorundayım kendi tatilimi de.
Ne güzel dedim. En azından bir ay tatile gidiyorsun.
Evet dedi, canım nasıl isterse öyle geçiyor günlerim. Acı bir gülümseme yayıldı dudaklarına.
Ama...
Sanırım biraz evvel ettiği cümlenin altındaki derin yerlerde gizli olanlar dökülecek ortaya.
Sustum,
O anlattı.
Ama, dışarıda herşey güzel de eve döndüğüm zaman herşey başkalaşıyor.Eve dönmek istemiyorum.
Neden demedim, o devam etti.
Cemil (kocası) ile ortak hiçbir yönümüz kalmadı. Belki de yoktu hiç, ben var zannediyordum. Herşeyi batıyor şimdilerde bana. Negatif enerji veriyor. Hiçbir cümlemi tamamlamıyor, ortak bir tane bile sevdiğimiz bir şarkı, bir film yok. Eskiden birlikte kahvaltı ederdik, o bile kalmadı. Ama estiğim estik, kestiğim kestik evde benim yine de. Hiç tavizim yok. Ben çok okuyorum, çok faalim, o ise varsa yoksa spor, futbol, bilgisayar.Evden dışarı bile çıkmıyor. Birlikte paylaştığımız hiçbir şey yok anlayacağın.
Durdum ne desem bilemedim.
Kendi yaşadıklarımdan da yola çıkarak, dedim ki;
Biraz evvel birşey dedin, negatif enerji veriyor bana, aslında kimse kimseye birşey vermiyor biliyormusun, sen alıyorsun. Sen neyi nasıl almak istiyorsan öyle alıyorsun emin ol. Bir de, kimseyi değiştiremiyorsun en iyisi olduğu gibi kabul etmek. Güzel yönlerini görmeye çalışmak. kendisi değişmek istiyorsa değişiyor, sen değiştiremiyorsun. Hep kötü yönlerini ararsan hayat aslında sadece sana çekilmez olur, bir de bu açıdan düşün.
Negatif enerjiyi alma meselesine takıldı. Doğru dedi. Ben alıyorum, o vermiyor aslında. Evde de bana oldukça yardımcı, ben ne dersem onu yapıyor, itiraz etmiyor. Çöpleri çıkarıyor, yedikleri tabak, bardak bulaşıklarını makineye atmasını söylüyorum yapıyor. Ayakkabıları boyuyor.
Ama insan içine hiç çıkmıyor, ben eve birilerini çağırdığımda istemiyor, neden kendini öldürüyorsun başkaları için diyor bana. Ben de diyorum ki ben kendim için yapıyorum... Neden bu Cemil böyle?
Peki sen neden hep dışarılara atıyrosun kendini? Belki de sadece kendisi için de birşeyler yapmanı istiyordur ne dersin? En son ne zaman onun sevdiği yemeği yaptın sen? Ya da canın ne istiyor diye sordun mu yakınlarda? Unutma hayat etkileşimdir...
Yooo... Niye sorayım ki, o zaten kendisi canı ne isterse gidip marketten alıp, pişiriip yiyiyor.
Şaşırdım tabi.
Kendimi düşündüm, ben eşim gelmeden yemek yiyemem. Yiyemezdim de eskiden beri. Benim de olmadı mı takıldığım noktalar. Çoook...
Ama, sonunda anladım ki ben noktalara takıldıkça, virgülleri, ünlemleri, soru işaretlerini kaybediyorum hayatın. Ve canım acıyor. O zaman, canım acıyınca mutsuz olacağıma ortak noktaları bulmam gerek... Sadece kendim için bile bunu yapmam gerek. Çünkü zamanla ortak noktalarda buluşmak, üç nokta, dört noktalara dönüşerek yanyana devam ediyor. Onunla yanyana buluveriyorsun kendini her noktada.
Aynen aktardım arkadaşıma da.
Ama dedi, ben senin eşini tanrım aksi biriydi o değil mi?
Evet dedim aksi biriydi, ben de yakınırdım ondan zamanında hatırlarsın.
Hem de ne çok dedii. Gülüştük. Ama siz birbirinizi deliler gibi seviyordunuz...
Ben dedim hala kocamı çok seviyorum...
İstem dışı dökülmüştü bu sözler dudaklarımdan.
Birden kafasını yere eğdi.
Ben sevdiğimi söyleyemeyeceğim biliyormusun? Ben onu hiç sevmedim ki...
Anlaşılmıştı her şey.
I.Kaplan
30.6.2011
YORUMLAR
Ruhumveben
Güzel bir konu. İkili ilişkiler ister eş ister iş ortamında pek çok kişinin zorlandığı bir konu ama önemli olan ortak noktada buluşmayı bilmek. Güzeldi. Kutlarım. Sevgilerimle.