- 998 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MEDLER/ CEZİRLER
Sustu şehrin geveze ışıkları/
Gecenin en koyusunda… Arada bir parlayan şiirlerin de şavkı olmasa kör olduğuma hükmedeceğim. Gök yere yaklaşır gibi homurtularla sarsılıyor , damlalar hızlı hızlı vuruyor evin pencerelerine. Kış kıyamet ruh halini giyindim…Ekseri üşümekle geçiyor gece nöbetlerim yalnızlığın kışlasında…
Her kere anlatılan bilindik masalın acıklı sonu bu medler…Replikleri aynı…Silahlar bile aynı..İnsan kaç kere ölür bir masalın satırlarında? Kaç kere boğulur kurbağalı, yeşil balçık bir suda? Kaç kere ölür de dirilir aynı acılarla bir daha sonlanmaya? Şu, ciğerini kuşun yediği Promete miyim yoksa , her seherde aynı acılarla kıvransın diye bir daha ciğer ihsan edilirmiş kendine…
Tanrı yazmadıysa masalını, vuslatı umamazsın…Medler kalbin inanmayı seçtiği yalanlardan mürekkeptir. Sularca arzun…Kabarır kabarır.Dalgalar, tsunamiler…İsyanın adıdır med…Kabullenemeyişin…İnsan dağlara denk görür sevdasını…Zühre yıldızına meydan okur. Seherlere adanır ömrü…Baş yastığa hasret , göz ihtiyar ve dalgın. Çakılmış bir noktaya. Medler girdaptır , yari yaranı çeker içine. Burnunu çeken bacaksızdan , ortaokullu yeni yetmeye hatta yetişkine ve hatta yaşlıya bir noktada eşitler aşk herkesi…
Medler …Divane gönül hükümdarıdır pespaye bedenin.
Medler…/Sormak isterdim sana? Sen de yandın mı bencileyin? Sen de tutuştun mu düşlerinden? Senin de soğumamış küller var mı avuçlarında ve ceplerinde? Sesim kıvılcımlarıyla dökülür mü içine arasıra , dalgalandırıp içindeki suları? Medler…/Sen de ağladın mı hiç? Ve yumrukladın mı duvarları hırsından? Sözlerinin bıçağıyla oydun mu gözbebeklerini? Kanattın mı gecelerini sabah ezanlarına dek?
Yollarına düşüp yolcun olduysam, gurbette kalmış garibin; bil ki med’lerimdi yokluğun…
Ve şimdi anlıyorum ki,
ayrılık bazen kadere yazılırmış. Ne desen boş, bazı sahillerinde ömrün.Uzak bir liman kentinde içilirken ömrün abı ; gül, çok uzak bir bahçede , yaşlar akıtırmış yaprağına her seher, şebnem niyetine…Bülbül susmuş şimdi. Yollar sarpa sarmış. Dağlar beller geçit vermemiş.Tuzaklar kesmiş önünü . Çıkmaz sokakların kireç boyalı duvarlarına yazılan sloganlar kadar meyyal olsa da gün yüzüne çıkmaya, bilinmeye, tanınmaya ; susmuş, cezirlerde gül. Susmuş .Çünkü dili lal, ayrılığın yanık türkülerine…
Ne zaman ayrılık kader olsa gönüller lal’e döner..Lale bahçesi bir memleket olur baştan başa beden. Kanayan yaranın kırmızısından , batan bir iğnenin çıkardığı bir damlacık duygunun kızartısından …/Ve sevgili, sen nasıl susturdun içinde bağıran bu sancıyı? Sen nasıl ayıldın aşk sarhoşluğundan? Ve dahi nasıl humarı olmaz bu gönül kanatlanmasının?
Aşk medse, ayrılığı kabullenmek cezirdir.
Bazen insanın da ceziri olmalı diye düşünürüm. Suskun kalanı... Adeta ölüsü …Lal dillisi…
glccbrn, 29/06/11, Akhisar
YORUMLAR
Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi içimdeki fırtına.Okurken kendimi buldum yazınızda.Ancak insanın ceziri olunca ezilişide o kadar çok oluyor. Yüreğinize sağlık.Kaleminiz dert görmesin.
GILS SIBRAN
ezilmek lügatimizde yok...
teşekkürler...