- 1806 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ OLMAK
YENİ OLMAK
Okumak ve yazmak yormuyor insanı ama ah şu “ boşuna mı acaba?” sorusu eklenmese peşine.
Düşündüğümde yeni olan çok şey fark ediyorum çevremde fakat eskilerinde bir zamanlar yeni olduğunu düşündükçe garipsiyorum. Bütün yeniler eskiyor demek ki. Zaman da eskiyor. Evet, soyut değerler de eskiyor. Ne boş zamanlarımda ne de dolu zamanlarımda faydalı işler yapabildiğimi zannetmiyorum. Zihnime virüs girdi gireli saçmalıyor, yalpalıyor düşüncelerim. Dolap beygiri olmuşum hayali yasak duygu ve fikirlere. Utanıyorum.
Afyon almış gibiyim. Tez batıp geç çıkıyorum gamlı düşüncelerden. Böldükçe buçuklu gelen hesaplar yoruyor beni. Yenile dedikçe fikrime, senli dolambaçlarda dolaşmak düşüyor bana. Senle her yer Magma kadar sıcakken sensiz her yer neden buz gibi ve anlamsız? Aşk ise cevap; aşk da eskimeğe mahkûm değil mi?
Etkili olmak için güzel bakan bir çift göz yeterliymiş meğer. Muhteşem olan elbette ki; gönüldeki hisler. Yoksa herkes aynı insanı severdi.
Âlim olmak ne işe yarar sözün sevgiliye ulaşmıyorsa? Dilin, gözün neye yarar?
Kalpten kalbe mesaj ulaşmıyorsa o kalpler çalışsa neye yarar? Sana gelmeyen ve senden gelmeyen ayak ne işe yarar? Sana açılmayan el her şeyi kavrasa ne yazar? Her şeyde senden bir zerre bulmayan, seni görmeyen göz bozuk değil midir?
Sevgili de güzeldir ama ilahi aşk bambaşka bir duygudur. İlahi aşklar da eskiyebilir. İnsanlar gaflete düşebilir. Ölümden başka eskimeyen ve kalıcı ne var? Doğum da eskir ve ölümle son bulur. Kâinatta her şey her saniye yeniden ölür ve yeniden doğar. Öyle hızlı yaşarız ki anları, birbirinin devamı zannederiz.
Fikirlerime virüs girdi gireli sadece ilahi aşkı değil sevgileri de düşünür oldum. Her E-Postayı açıyor ve damardan giriş yapıyorum.
Rüyalarımın mezesi, dünya nasibim. Senin aşkını da çok düşünüyorum. Artık sayılardan kurtulamıyorum ve hesaplarım tutmuyor. Yeni bir şey değil bu hal. Çok zamandır bu haldeyim. Manyetik alanınla beni bozuyorsun. Çölde serap, kanda şarap gibisin. Varsın ama yoksun. Yakın ama uzaksın. Düşünceme tuzaksın. Kendini aştığın rüyalarıma koşacaksın bir gün beklide? Bizi arayacaksın eskide. Eski ne kadar yeni olabilir?
Zaman mıdır düşmanımız yoksa kaçan fırsatlar mı? Korkular mı, her gün yenilenen eski kurallar mı? Aslında biliyoruz ki kendimiz iz tek engel. Her zaman; sevenler yazdı, sevilenler nazlandı. En değerli istekler; mazi oldu, tozlandı. Bir süre okuyup yazmak istemiyorum. İşte bundan dolayı.
Var kalbini dinle sende,
Gelmez geçen, inlesen de.
Kale sende, at sende. Fil, vezir ve şah sende.
Sekiz tane kara piyon var bende.
Haydi, yap hamleni; beklemek çok zor.
Unutma; oyun bittiğinde acemiler dağınık bırakırken ustalar bütün taşları aynı kutuya kor.
Tavşan diye beslediğim yılanım; nereden de geldin aklıma. Az daha unutacaktım seni.
Seni düşündükçe, dişe dokunmayan bana dokunuyor nedense? Her sala’nın benim için okunduğunu hatırlatıyorsun bana. Senden gelen her yeni en başından eski geliyor. Yılanım; haydi, sal zehrini de yalan dünyayı gerçek sanalım. Bir yastıkta kocayalım.
Sanki her şey yeni? Lakin her şey çok tanıdık.
YORUMLAR
Sevgili Engin
Öncelikle hoş geldin:
Bizim millet huyumuz kurusun; yaş kemale erince hep hidayete ereriz, din diyanet kesiliriz. Araştırmışlar; Müslümanlar arasında, hac görevini ifa etme yaş ortalaması en yüksek açık ara Türklerde imiş. “Horoz ölür, gözü çöplükte kalır” misali başka bir millet daha yoktur sanırım.
İnsan yaradılışı gereğimidir, nedir hep tekâmüle erişmek ister. Buna da yaş itibari ile bir an evvel büyüyerek ulaşacağını zanneder. Bu yüzden olsa gerek, insanlar birçoğu çocukluklarında bir an evvel büyümek arzusuyla, çeşitli fanteziler kurarlar. Kendimden biliyorum; zaman o kadar yavaş ilerliyordu ki, sanki kırk yılda anca yirmi yaşıma basmıştım. Yıllar bir türlü geçmek bilmezdi. Taaki askerliği yapıp gelene kadar. Ondan sonra ise tut ki, tutabilene aşk olsun. Şaka maka derken, ben askerden geldiğim zaman doğan erkek çocuklar bile askerliklerini yapalı dört beş yıl olmuş nerdeyse.
Belli yaşlarda, belli yaşlardan sonra insanlarda fiziksel değişimler olması kaçınılmaz, yaratılış gereği. Kırışıklıklar, selülit oranında artış, adına “3G” dediğimiz muhtelif bölgelerde yağlanma. (bilhassa “gö..”, “göbek” ve ille de çene altı bölgelerinde ki biz buna “gıgı” diyoruz.) Başta tarumar saçlar olmak üzere vücutta kıl nevinden ne varsa hepsi ağarmış, sanki güve vurmuş.
Ne hikmetse bu fiziksel değişimlerin yanında adına sendrom denilen bir takım duygusal değişimlerde yaşanır yıllar içerisinde. (Bknz: 35 yaş sendromu, 45 yaş sendromu....vs)
Müjdesini verebilirim. Gördüğüm kadarı ile yeni bir sendromcuğun daha olacak, hayırlı olsun : -)
Oldu mu yoksa. Ula insan bir haber eder yahu, aşkolsuuuuun. :- (
“cozlerunden obdum”
Çok, çok selamlar,
Engin Tatlıtürk
Biz seni öldü diye helvanı yedik be kardeş. :))
Sen de bizi yaşlı yerine koydun ya helel olsun. Mühim olan gönül değil mi?
Ermek bizim neyimize.
Ev tam takır sen eksiğin var mı diyorsun. :))
Biz eski adamız. 3G falan anlamaz penformansa bakarız.
Bu sendrom deduğun yemekten öncemi alinecek yoksa yemekten sonra mi?
Gelduğumi sen hariç herkes haber almişti. Sen kayiptun. Yoksa yasadişu musun? Yok ula polis mi arayu diyeceğidum.
Gözlerim çapaklı, ellerim kirlidir gel yanaktan öpüşelim.:))
Sitede yazı olurdu yorumun. Benim için ziyan etmişsin. Çok duygulandım.
Seni çok özlüyoruz be kardeşim.
Eski yazılarını okuyorum bazen. Hepsini bir kaç kez okumuşum. Yeni yazı görmeyince eksikliği daha net anlıyorum. Tarzın herkeste yok.
Yerin dolmuyor Vallahi.
Neyse çok katlettim kıymetli vaktini. Ziyan etme kendini.
Kurdele elde bekliyoruz seni.
Germe kendini.
Senin kurdelaya veya içeğe, böceğe aldırmadığını biliyoruz.
Özledik o kadar.
Seni görmek çok hoş bir süpriz oldu.
Allah'a emanet ol kardeşim.
Sevgi, saygı ve selamlar.
Ağyar
Bilmukabele dostum, bizde seni.
Selamlar
Engin Bey, bu güzel yazılarını özlemiştik aramıza hoş geldin. İnsan duygularını ne güzel anlatmışsın.
Tabii ki yazar, her yazdığı hal üzere değildir. Zamanla kurgu yapmasını öğrenip, her yaşamı, her olayı yaşamış gibi anlatabilir. İşte ispatı...
Tebrikler.........saygımla
Engin Tatlıtürk
Sayfama ziyaretiniz bile başlı başına şeref verdi.
Nazik yorumunuza da çok teşekkür ederim.
Allah'a emanet olunuz.
Sevgi, saygı ve selamlar.
Engin Tatlıtürk
Sayfama şeref verdiniz. Hoş geldiniz.
Sevgi ve selamlar.
yazılar bölümünün olmazsa olmazlarından.....sevgisi bol puanı kıt usta.....özlemişim... yazılarını....hoş bende pek giremiyorumya....çok hoştu....soyadın gibi TATLIYDI.....saygılar sevgiler
Engin Tatlıtürk
Sayfama şeref verdiniz.
Vakit darlığı biraz uzak düşürdü ama siz de benim gibisiniz şu aralar.
Bazen ailesinden uzaktaki asker gibi hissediyorum kendimi.
Tam bir aile olmuşuz burada.
Geniş vakitlerde tekrar görüşebilmek dileğiyle.
Allah'a emanet olunuz.
Yazılarınızı yorumlarınızı ve yaşama ayna ayna bakan düşüncelerinizi özlemişiz...
kutladım...
Engin Tatlıtürk
Ben de sizleri çok özlüyorum.
Sevgi ve selamlar.
Uzunbir aradan sonra yazinizi okumak güzeldi.
Yazmak hep gelmez insanin icinden evet ama okumak hep güzeldir hele böyle yüregimize yer etmis hic eskimeyen kalemleri.
Yüreginize saglik sevgili Engin Tatlitürk
Sonsuz saygimla
Engin Tatlıtürk
Teşekkür ederim.
Sizi görmek de güzeldi.
Sevgi, saygı ve selamlar.
Harikaydı Engin Bey. Yazılarınızı özlemişiz. Teşekkürler. Saygılarımla.
Engin Tatlıtürk
Sevgi ve selamlar.
Zaman zaman hepimizin aklına takılan soru aynı: Neden? Sadece dış’ı gören gözlerle baktığımızda ya da baktığımızda gözlerimiz, dış’a takıldığında, yanıtı hemen bulabiliyoruz. Çok da basitmiş diyoruz. Oysa azıcık derine indiğimizde, derinden derine baktığımızda, özdeki çekirdeğe ulaşabildiğimizde… Muazzam bir yanıt buluyoruz: Önce ve her zaman Yüce Yaradan sonra Kendimiz!
Yaşadığımız her şey, iyi-kötü, mutlu-mutsuz, aşk-nefret… Hepsi eğitimimizin bir parçası. Ve öyle bir noktaya geliyoruz ki mutluluklarımızdan çok mutsuzluklarımıza seviniyoruz. “Eğitilmeye değermişim” düşüncesi ile.
Yokluğunuzun iç dünyanıza doğru muhteşem bir yolculuk olduğunu düşünüyorum ve adınıza mutlu oluyorum. Değerli bir dosttan uzak kalmaya üzülsem de…
Saygılar, selamlar.
Boşver bunları be Sayın Yazarım. Hayat seni ne kadar ciddiye alıyorsa sende onu o kadar ciddiye al. Zaten herşey olacağına varmıyor mu!
Biraz dağılmışsın... dağıtmışlar...
Hani o sorguladığımız zaman var ya bir rivayete göre en iyi ilaçmış. :) Ben söleyenlerin yalancısıyım.
:) Seni özlemiştik.
Sevgiler.
Engin Tatlıtürk
Belkide siz de darmadağınsınız:))
Sayfama ziyaretiniz mutlu etti beni.
Zamansızlık nedenizye yorumlarını çok sınırladım. Kusurumu affedin lütfen.
Sevgi ve selamlar.
Esma KAHRAMAN
:) Est. Sayın Yazarım, ben hiç takılmam öyle şeylere. Güzel yüreğine sağlık. Sevgilerimle.
Bir geldiniz, pir geldiniz Engin bey, günümün birincisi bence yazınız.
Bu kadar güzel yazının üzerine, yapacak yorum bulamadım.
Tebrikler bu güzel paylaşıma ,selamlar.
Engin Tatlıtürk
Sayfama şerefler verdiniz.
Sevgi ve selamlar.
Engin Tatlıtürk
Yazar her zaman yazdığı hal üzre değildir.
Sayfama şeref verdiniz.
Sevgi ve selamlar.
Muhterem eşinize de sevgi ve selamlarımı iletirim.
Öncelikle seni yeniden görmek acemi birliğinde akrabaya rastlamak gibi geldi bana.
Özlemişik.
Ne kadar olduğunu şimdi anlıyoruz.
Sensiz buralarda yetim misali dolanıp durmuşuk kardaş.
Ufff ne kadar haklısın bilemezsin.
Hakikatten ben de sorgularım " neden?" diye bu kadar meşakkatin karşılığı ne olacak ?
Bütün kıymetli zannettiğimiz eşyayı da insanı da terkedip gidecek değil miyiz ?
Ve hakkıyla eskimiyor mu herşey?
Hakikatten yazmak gelmiyor içimizden.Yazılanları yorumlamak daha manalı ve hatırlı geliyor.
Selam ve dua ile.
Engin Tatlıtürk
Ben sizleri izliyorum sık sık. Yazacak zamanım ve iştahım çok az.
Bazı şeyleri zamana bırakmak en iyisi galiba.
Ziyaretinz için çok teşekkürler.
Sevgi ve selamlar.