14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1888
Okunma
YENİ OLMAK
Okumak ve yazmak yormuyor insanı ama ah şu “ boşuna mı acaba?” sorusu eklenmese peşine.
Düşündüğümde yeni olan çok şey fark ediyorum çevremde fakat eskilerinde bir zamanlar yeni olduğunu düşündükçe garipsiyorum. Bütün yeniler eskiyor demek ki. Zaman da eskiyor. Evet, soyut değerler de eskiyor. Ne boş zamanlarımda ne de dolu zamanlarımda faydalı işler yapabildiğimi zannetmiyorum. Zihnime virüs girdi gireli saçmalıyor, yalpalıyor düşüncelerim. Dolap beygiri olmuşum hayali yasak duygu ve fikirlere. Utanıyorum.
Afyon almış gibiyim. Tez batıp geç çıkıyorum gamlı düşüncelerden. Böldükçe buçuklu gelen hesaplar yoruyor beni. Yenile dedikçe fikrime, senli dolambaçlarda dolaşmak düşüyor bana. Senle her yer Magma kadar sıcakken sensiz her yer neden buz gibi ve anlamsız? Aşk ise cevap; aşk da eskimeğe mahkûm değil mi?
Etkili olmak için güzel bakan bir çift göz yeterliymiş meğer. Muhteşem olan elbette ki; gönüldeki hisler. Yoksa herkes aynı insanı severdi.
Âlim olmak ne işe yarar sözün sevgiliye ulaşmıyorsa? Dilin, gözün neye yarar?
Kalpten kalbe mesaj ulaşmıyorsa o kalpler çalışsa neye yarar? Sana gelmeyen ve senden gelmeyen ayak ne işe yarar? Sana açılmayan el her şeyi kavrasa ne yazar? Her şeyde senden bir zerre bulmayan, seni görmeyen göz bozuk değil midir?
Sevgili de güzeldir ama ilahi aşk bambaşka bir duygudur. İlahi aşklar da eskiyebilir. İnsanlar gaflete düşebilir. Ölümden başka eskimeyen ve kalıcı ne var? Doğum da eskir ve ölümle son bulur. Kâinatta her şey her saniye yeniden ölür ve yeniden doğar. Öyle hızlı yaşarız ki anları, birbirinin devamı zannederiz.
Fikirlerime virüs girdi gireli sadece ilahi aşkı değil sevgileri de düşünür oldum. Her E-Postayı açıyor ve damardan giriş yapıyorum.
Rüyalarımın mezesi, dünya nasibim. Senin aşkını da çok düşünüyorum. Artık sayılardan kurtulamıyorum ve hesaplarım tutmuyor. Yeni bir şey değil bu hal. Çok zamandır bu haldeyim. Manyetik alanınla beni bozuyorsun. Çölde serap, kanda şarap gibisin. Varsın ama yoksun. Yakın ama uzaksın. Düşünceme tuzaksın. Kendini aştığın rüyalarıma koşacaksın bir gün beklide? Bizi arayacaksın eskide. Eski ne kadar yeni olabilir?
Zaman mıdır düşmanımız yoksa kaçan fırsatlar mı? Korkular mı, her gün yenilenen eski kurallar mı? Aslında biliyoruz ki kendimiz iz tek engel. Her zaman; sevenler yazdı, sevilenler nazlandı. En değerli istekler; mazi oldu, tozlandı. Bir süre okuyup yazmak istemiyorum. İşte bundan dolayı.
Var kalbini dinle sende,
Gelmez geçen, inlesen de.
Kale sende, at sende. Fil, vezir ve şah sende.
Sekiz tane kara piyon var bende.
Haydi, yap hamleni; beklemek çok zor.
Unutma; oyun bittiğinde acemiler dağınık bırakırken ustalar bütün taşları aynı kutuya kor.
Tavşan diye beslediğim yılanım; nereden de geldin aklıma. Az daha unutacaktım seni.
Seni düşündükçe, dişe dokunmayan bana dokunuyor nedense? Her sala’nın benim için okunduğunu hatırlatıyorsun bana. Senden gelen her yeni en başından eski geliyor. Yılanım; haydi, sal zehrini de yalan dünyayı gerçek sanalım. Bir yastıkta kocayalım.
Sanki her şey yeni? Lakin her şey çok tanıdık.