- 678 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NAMUTENAHİ
NAMUTENAHİ
Adı sonsuzluk olanın başlangıcı, bitimi de olamaz, keza zaman denilen devirleri ve sınırlamaları da olamaz. Şayet dünyamızın üzerine her gün, doğan ve batan güneş olmasaydı, günler, aylar, seneler, asırlar olmayacaktı ve bizi kocatan yaşımızı da hiç bir zaman bilemeyecektik. Fanilikte olmayacaktı.
Aklımız, mantığımız, birikim yapan belleğimiz vardır ve bir anda ortaya çıkan şuuraltı bilgilerimiz. Akıl sonsuzluğa doğru giden bir uzantıdır, binlerce yıldır bir sonu bulamadık. Akıllı insanlarda, birikimlerin, keşiflerin sonu yoktur. Şayet bir son olsaydı bu günkü devam eden ilimler, fenler olmazdı. Öylesine bir sonsuzluk mevcuttur ki, her gün yeni bilimleri, meçhulleri ortaya çıkartıyor, dallarına ayrılarak çoğalıyor, ardından bilinmeyen yeni keşifleri doğuruyor. Artık bu da son bulunacak bir şey kalmadı dediğinizde bakarsınız yeni bir deha, yeni bir bilim dalından yeni bir dünyanın kapılarını ışıl, ışıl açıyor.
Sonsuzluktan gelen bir tarih vardır, jeoloji, biyoloji, kimya vs. vardır, tespit edilemeyen yaşları vardır, üzerine eklentiler ve yenilikler eklenerek bizden sonraki nesillere milletlere aktarılarak devam eder. Diğer taraftan, hiçbir çaba sarf etmeden daha önce ölen bir yakınımızı hayal eder yeniden yaşarız. Keza önceden gittiğiniz köylerde, şehirlerde yaşadıklarınızı, gördüklerinizi ve çocukluğunuzdan kalan anılarınızı geçmişten kalan o sonsuzluk içerisinden çekip alırsınız, yeniden yaşarsınız. Ne yazık ki, sonları ve sonsuzları sorgulayan aklımızı hiçbir zaman sorgulamayız. Bu aklımız nereden geldi, sınırları var mı diye hiç de sorgulamayız, isyanımıza eşlik edecek ya. Öte yandan hâlihazırda göremediğimiz ahret hayatı için kendi aklımızla fikirler yürütüyor felsefelerinde boğuluyoruz. Yaratanın gönderdiği ilim ve hikmet kaynağı olan Kuranı Kerim dışında mutluluk aradığınızda karanlıklar, bunalımlar ve isyanlar ortaya çıkıyor.
Sonsuzluğun en güzel ve inandırıcı örneği üzerinde yaşadığımız dünyamız değilmidir? Bir kürenin başlangıç ve bitiş noktalarını kim bulabilir ki? Keza yaşadığımız dünyada ne başlangıç nede bitim noktası mevcuttur. Dolayısıyla her yönden ilerlediğinizde aynı nokta ile buluşarak yoluna devam eder. Şayet dünyamız düz bir satıh üzerine kaidelenmiş olsaydı, onunda altında ne var, neyin, neyin üzerinde diyerek araştırmalar hiç bitmeyecekti. Bu düz oluşumların bitiminde illa ki boşluklara varan kenarları oluşacaktı. Dolayısıyla o boşlukta kaybolanların arayışları başlayacaktı. Bu gün, tabiat olaylarında ki güzellikler asla ve asla olmayacaktı. Her şey insan düşünce ve mantığına göre yatılmış, bulmasına yardımcı olacak olan kimyasal, biyolojik ve fiziksel olarak anatomi yapılarıyla en ince detaylarla süslenmiştir.
Maalesef bugün ilimlerin ayyuka ulaştığı çağımızda, dünyanın başlangıç ve bitiş noktalarında ki sınırsızlığı ve zamanlarını kestiremiyoruz. Fakat Yaratan hakkında sınırlarımızı aşan hayali, şeytani fikirleri üretiyoruz, basit aklımızla düşlediğimiz felsefelerin içerisinde, tenakuzlarla bocalıyoruz, şirk ve isyanımız bitmiyor. Acıkmışsınız önünüze çok sevdiğiniz leziz bir yemek geliyor, hiçbir şey sormadan iştahla yersiniz. Ama o yiyecek nasıl meydana geldi, o ağaç o bitki nereden geldi, toprağı suyu nasıl ve nereden soruları hiç aklımıza gelmez. Karnınız doyduktan sonra bahaneler ve kurcalamalar başlar. Bu güne kadar bildiklerimiz ve bilemediklerimiz varken halimize bakmadan ezelin ve ebediyetin sırlarını çözümlemeye çalışırken, isyanlarımızı inkârımızı da ortaya çıkarıyoruz. Keşiflerimiz isyan değil ikramların karşılığında şükür olmalıdır.
Her an sonsuz bir geçmişten, geleceğin sonsuzluğuna doğru ilerleyen bir sonsuzluk mevcuttur. Zira dünya kurulduktan, insanlar yaratılmaya başlandıktan bu yana her gün o sonsuzluktan insanlar dünyaya gelmekte, devir daim ederek yoluna son hızla devam etmektedir. Ama biz sadece bize aitmiş gibi zannederek dört köşesine dört elle sarılıyoruz, ama ne yazık ki öldüğünüz gün, tapularınız elinizden alınır, bankadaki paranız bölüşülür. Gafletler geleceğimizi karartıyor.
İnsanlar kendi anlayışlarıyla Yaratan hakkında kendi yaşayışlarına göre, kendi şekillerine göre, kendi anlayışlarına göre, bedenlerine verilen ruhlarıyla şekillendirmelerini yapmaktadır. Öte yandan bizim dışımızda ki, yaratılan mahlûkata da şayet bizim gibi düşünme yeteneği verilmiş olsaydı ve onlarda kendi yapı şekillerine göre benzetmelerini yapacaklardı. Öyle ise Yaratan bu yarattıklarından hangisine benzeyecekti. Benzetmelerimiz, boş felsefelerimiz ne kadar hurafe olduğu ortaya çıkmıyor mu?
Dünyada yaşayan insanların ve diğer bütün canlıların bir mekânı vardır. Güneşin, rüzgârın, ayın, yıldızların, gezegenlerin, meleklerin, sayıları tam olarak kestirilemeyen yüzlerce yıl ötedeki saman yollarının ve karanlıkların bir mekânı vardır. Bütün bu mekânların sahibinin mekânı hakkında nasıl bir fikir yürütebilirsiniz. Bunun adı bocalamak değilmidir? Bizim düşüncelerimiz sadece yanılgıdan ve safsatadan öteye geçmeyen bir kurgu değilmidir?
Namütenahi olan rızıklar vardır. Dünya yaratıldığından bu yana mübadele halinde ve bir düzen içerisinde sınırsız bir şekilde devam etmektedir. Rızkın ana maddesi yağmurdur, rüzgârdır, topraktır, güneştir. İstifade edenler ise tükenmek bilmeyen ihtiyaçlarıyla, istekleriyle insanlar ve diğer canlılardır. Keza bu rızkları toplamak için her gün yüzbinlerce insan ve diğer canlılar dünyaya dağıtılmaktadır. Hal böle iken Rızıkları dağıtan Yaradan’ın hiç rızka ihtiyacı olur mu? İnançlı ve çok zengin olan, herkese yardım dağıtan bir kimse dahi ihtiyacının fazlasını dağıttığında çok mutlu olur bir bağ oluşturur, mutlu olur.
Namütenahi olan Yaratan, yarattıklarını da hiçbir desteğe bağlanmadan fezanın boşluğunda her birini ayrı ayrı muallakta ayakta tutmaktadır. Faniliğin rüzgârına kendimizi kaptırarak kendimizi ebedileştirmeyelim, şeytani fikir ve vesveselerle gözlerimize siyah perdeler çekmeyelim, kalbimizi karartmayalım. Bir cisim ne kadar saf ise o kadar berraktır, ayarı yüksektir ve değeri de fazladır. Kendimizi Kuranın ve hadislerin kollarına atarsanız o kadar çok mutlu oluruz ki, yaşamaktan ve ölümden asla korkmayız. O zaman ruhunuzdan ışıltılı, sevinçli bir kapıya doğru yönelttiğinizde önümüze yeni bir dünya açılacaktır. 2011
Mustafa CEYHUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.